17- Final 1

825 84 45
                                    

Yoongi

Yorucu olmayan bir günün daha sonuna gelmeyi başarmıştım. Şirketim fazlasıyla büyümüştü ve işlerim daha da artması gerekirken dahada azalıp kolaylaşmıştı, işime geliyordu haliyle böyle olması en azından yorulmuyordum ve eve gidince Güneşim ile bol bol vakit geçirme fırsatım oluyordu. Sahi ne yapıyordu şimdi, ona bugün biraz geç kalacağımı haber versem iyi olacaktı merak etmesin beni.

Mnyoon: Bugün biraz geç kalacağım Güneşim. Şu anda işten çıktım, gitmem gereken bir yer var

Güneşim: Pekala çok fazla gecikme seni bekleyeceğim.

Mnyoon: Merak etme elimden geldiğince erken gelmeye çalışacağım

Güneşim: Tamam. Kendine dikkat et <3

Mnyoon: Sende

Yüzümdeki tebessüm ile birlikte telefonu cebime kattım ve yerimde doğrulup çıkışa ilerledim. Umarım evdedir de boşuna bekleme gereği duymam.

Şirketin çıkışına varana kadar şirketteki çalışanlara baktım hepsi harika çalışıyordu, onlarla gurur duyuyorum bu şirketin büyümesinde onlarında bol bol katkıları bulunmuştu sadece benim yaptığım çizimlerle büyümüyor bu iş yeri.

Tamamen çıktığımda direk arabayı park ettiğim yere ilerleyip bindim ve çalıştırdım. Hoseok'tan sonra kendime ne bir asistan nede bir şoför tutmuştum, daha önce hiç kıskançlığını görmedim fakat yinede onu kıskandıracak şeyler yapmak gibi bir niyetim yoktu. Bunu yapmama gerek yok çünkü zaten o beni çok seviyor ben de onu seviyorum o halde kıskandırmak için hiçbir sebep yok. Asistan veya şoföre de ihtiyacım yoktu bu yüzeen tutmasam da olurdu.

Sabah gittiğim yoldan tekrar geri gelmiştim ufaklığın mahallesine. Hava çoktan kararmıştı, arabayı uygun bir yere durdurup arabanın önündeki camdan evlerine baktım, ışık yanıyordu

"Güzel"

Işık yandığına göre evdeydi. Arabadan inmeden önce yan koltuktaki italyan baretta silahı alıp belime soktum, bunu direk kullanmayacaktım tabi eğer kafamı attırırsa belki o zaman kullanırdım.
Derin bir nefes alıp üzerime çeki düzen verdikten sonra arabadan sakince indim ve yıkık dökük eski evin kapısına ilerledim, önüne geldiğim zaman derin bir nefes verip kapıyı tıklattım. Seni kurtaracağım ufaklık.
İlk çalışımda kapı açılmamıştı bir kaç defa daha çalıp beklemeye başladım, evde olduklarını biliyordum çünkü içerden televizyon sesleri geliyordu. Biraz daha bekledim ve en sonunda kapıyı açan küçük bedene kaydı gözlerim, bana şaşkınca bakıyordu ben ise onun yüzündeki yaralara bakıyordum yoksa bugün ondan mendil alıp para vermediğim için miydi bunlar.

"Bayım buraya neden geldiniz"

"Ziyaret diyelim. Baban evde mi"

"Evet televizyon izliyor"

"Gelebilir miyim evinize"

"A-ama babam yabancıları almamam gerektiğini söylerdi"

"Jungkook sen beni aylardır tanıdığına göre ben yabancı değilim"

İçeriye adımlayıp saçlarını karıştırdım. Evin içide dışarısı gibi berbattı, boyaları akmıştı duvarları çatlak ve evin içi buz gibiydi. Bir çocuk için uygun bir kalma ortamı değildi, çabuk hastalanırdı.
İç geçirerek televizyon sesinin olduğu odaya doğru girdim girmem ile de burnumu kapadım, leş gibi alkol kokuyordu. Jungkook'un babası olan birey içeriye girmem ile ayağını uzattığı masadan kaldırıp kaşlarını çatarak ayağa kalktı

SADECE BANA GÜL (Yoonseok - Sope)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin