9-Siyahlı Adam

1.4K 127 150
                                    

Hoseok

Şu anda hepimiz salonda oturmuş Bay Min'in kuzenlerinin anlattığı anıları dinliyorduk ama benim aklım hala o oyun odasında olan şeydeydi. Bay Min beni öpecek miydi gerçekten yoksa şaka mı yaptı bana. Eğer şaka ise fazlasıyla kırılırım ama gerçekse ne yaparım bilmiyorum tek emin olduğum iyice aptalın teki olur giderim. Ancak eğer şaka ise yanaklarımı avuçlamazdı her halde. Cidden acayip merak ettim ama Tae'nin seslenmesi tüm işi bozdu açıkçası. Onun sesini duyar duymaz Bay Min'in elleri yanaklarımdan çekildi ve üzerimde bir hafiflik olduğunu anladığımda kalktığını anlamıştım. Kendisi kalkar kalkmaz beni de kolumdan tutup yerimde doğrulttu sonra gözlerimdeki bağlı mendili çözüp bir köşeye fırlatırken oyunun bittiğini söyledi.
Ben de başımı sallayıp tamamen ayağa kalktığım da Tae'nin de gözlerinin bağı açık şekilde bize hâla tuhaf şekilde baktığını gördüm herkes odadan çıkıyordu ama o olduğu yerde dikilmeye devam ederek düz bir surat ifadesi ile bana bakmaya devam etmişti. Kızgınlık, soğukluk ve şaşkınlık karışımı bir bakıştı bu. Açıkçası bu bakışı beni ürpertmişti biraz neden birden bire o şekilde bana bakmıştı ki.

Şimdi ise geçen yıl başına gelen bir olayı yine şen şakrak anlatıyordu az önceki surat ifadesinden eser yoktu. Fakat gözümden kaçmayan bir şey daha vardı Bay Min beni dikizleyip duruyordu onu fark ettiğimi bilmesine rağmen hala istifini bozmadan bacak bacak üstünde oturarak beni dikizlemeye devam ediyordu.

Senin amacın ne Min Yoongi

Bence artık bakmamalı çünkü diken üstünde hissetmekten kendimi alı koyamıyorum bir türlü. En iyisi onun bana baktığını düşünmemeye çalışmak ve diğerlerinin anlattıkları şeylere odaklanıp dinlemek. Hem anlattıkları oldukça eğlenceli anılar.

"Sanırım 15 ya da 16 yaşındaydım. O zamanlar rahmetli dedem hayattaydı hâla. Ben onun yanına ne zaman ziyarete gitsem bana sürekli laf sokar dururdu yinede beni çok severdi. Sonra bir gün kendi evime doğru giderken dedem de evinin önündeki bankta elindeki bastonu ile oturup yoldan geçenleri izliyormuş. O sırada ben de önünden selam vermeden geçip gittim ama tamamen dalmıştım o yüzden dedemi görmemiştim. Sonra o gün akşam yanına tekrar gittik ailemle, birlikte yemek yemek için. İlk işi babama beni hemen şikayet etmek oldu 'o Jimin çatırıklısı yok mu o çatırıklı, ııığğğhh koca köpekler gibi burnunu dikip gitti selam vermeden. Var ya hıllı zındık değil senin çatırıklı oğlun' demişti. Baya kızmış bana belliki güzel laflarını hiç esirgememişti. Ancak laf soksa bile içimden gülüyordum laflarına"

Anlattığı anıya hep birlikte gülerken bu sefer de bir başkası söz alıp anlatmaya başladı.

" Durun ben de anlatacağım"

Salondakiler pür dikkat ona odaklanıp söyleyeceklerini dinlediler. Sahte bir öksürük sunup anlatmaya başladı.

"Şimdi geçen ay babam, ben, tombul ve prof ile birlikte ormana kampa gitmiştik. Onlar çadır olsun oturacak yer ve daha diğer şeyleri ayarlarlarken  ben de ateş için yakacak bazı şeyler aramak için elime keser alıp ormanda yürümeye başladım. Bir süre ilerledikten sonra karşıma yıkılmış kuru bir ağaç çıkınca 'işte bu' diye sevinerek ağacın yanına gidip kurumuş dallarını kesmeye başladım. Neyseki kamp yerinden fazla uzaklaşmadım çünkü kestiğim kuru dalı iyice kesemediğim için elimle koparma gereği duydum ancak aniden elimi ağaç ile dal arasına kaptırınca 'lüp lüp lüp lüp' diyerek dalı bırakıp elimi üflemeye başladım. Elimde ise koca bir çizik oluşmuştu. İşte böyle acılı bir anı olmuştu o kamp günü benim için"

Elini dal ile ağaç arasına kaptırmasına değil de söylenerek verdiği tepki komikti işte bu yüzden kendimi tutamayıp gülmeye başladım.

"Kızma Tae ama elini kaptırınca çıkardığın ses bana komik geldi cidden o anda 'lüp lüp lüp lüp' demek nerden geldi aklına"

SADECE BANA GÜL (Yoonseok - Sope)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin