3 AY SONRA
Hoseok
Her zaman ki gibi yine erken saatlerde kalkıp günlük rutinimi hallettim üzerime yine yakışır bir siyah takım giyip önümü ilikledim. Odadan çıkmadan önce de Samba'nın mamasını kâsesine katıp başını okşadıktan sonra odadan çıktım.
Mutfağa indiğim zaman aşçı Jin hyung yine her zamanki ihtişamı ile yemekleri döktürmüştü.
"Senin yüzünden göbeğim çıkacak hyung"
Dudağımı sarkıtıp masaya oturdum ve önüme bıraktığı kahvaltıları afiyetle yemeye başladım.
Jin hyung bana kıkırdayarak her gün yaptığı şeyi yapıp saçlarımı okşadı."Sana da günaydın Hoseok ve merak etme eğer göbek yaparsan sana onları eritmen için de uygun yemekler yaparım"
Bu hyungun düşünceli halini seviyorum cidden. Kimse bir Jin hyung olamaz
"Sende olmasan beni düşünen yok zaten"
Ufak bir tebessüm edip önümdekileri yemeye başladım. Bu konuları düşündükçe içimde tuhaf bir burukluk oluşuyor. Jin hyung dışında beni önemseyen birinin olduğunu pek sanmıyorum. Annem ve babama gelince onlar yok, aslında var ama benim gözüm de yoklar. Bana güzelce anne babalık yapmadılar sadece kendi çıkarlarını düşündüler nasıl desem cimriydiler işte, sırf bu yüzden tüm mahalleli ile kavgalılar o yüzden pek arkadaşım olmadı. Ne zaman birisiyle oynamak istesem aileleri onları benimle oynamamaları için uyarmış oluyor, aman ne güzel. Baktım böyle olmayacak ben de reşit olana kadar katlandım onlara sonra da çekip gittim onların yanından. Kendi başımın çaresine bakıp ayakta durabildiğimi de onlara güzelce kanıtladım. Zor oldu çünkü hayat şartları tahminimden çok daha zorlayıcıydı ancak ben inat edip tek başıma hayata karşı ayakta durdum. Ebeveyinlerim de üzerime gelmedi neyseki.
Bugüne kadar bir çok işe girdim hepsinin ayrı zorlukları vardı ve şimdi de buradayım ama bu işin en güzel yanı beni önemseyen bir Jin hyung var. Bay Min ile de gayet iyi gidiyoruz hala beni şirkette tuhaf şeyler için uğraştırıyor, başlarda anlamamıştım bu davranışlarını ve hepsini ciddi ciddi söylüyor sandım ama sonra şirketteki başka bir çâlışan saolsun beni aydınlattı. Meğersem Bay Min benimle eğleniyormuş bu beni üzdü aslında çünkü benim sayemde can sıkıntısını giderip saçma şekilde dalga geçiyordu, kendimi bir aptal gibi hissetmeden edemiyorum.
Onun haricinde bazen benimle bir dost gibi sohpet ediyor. Normal bir patron çalışan gibi değiliz daha çok arkadaş gibiyiz bu demek oluyor ki Bay Min'de bana iyice alıştı ve güvendi bu güzel aslında hem şu ana kadar çalıştığım en rahat iş yeriydi belki de. Patronum benimle gerçek bir arkadaş gibi konuşup kimi zaman da dalga geçse bile ben hiç bir zaman bozuntuya vermeyip saygı ifadelerime devam ettim. Jin hyungun da dediğine göre Bay Min'in asistanlarında en uzun süre ben durmuşum belki de bu yüzden bana alışıp samimi oldu ama her zaman samimi olmuyor tabi, kızgın olduğu zamanlarda bana söylediği işler haricinde fazla gözüne görünmüyorum ne olur ne olmaz diye.Yemeğimi afiyetle yedikten sonra ayağa kalktım.
"Ellerine sağlık hyung akşam görüşürüz"
"Güle güle Hoseok"
Çıkmadan tekrar samimi gülümsemesi ile saçlarımı okşayıp beni kapı dışarı etti.
Saçlarımı okşamaya alıştığını falan söyledi ama ben de onun benim saçlarımı her gün okşamasına fazlasıyla alıştım. Sanki bir gün okşamadan beni yollarsa veya akşam yanımdan ayrılırken okşamazsa içimde baya bir boşluk hissedecek gibi oluyorum düşününce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE BANA GÜL (Yoonseok - Sope)
FanficVurula vurula insanları dehşet verici bir şekilde yok eden patronuma vuruldum.