2-Sans...

70 12 15
                                    

Toriel'in evinde yaklaşık bir 2 ay falan kalmıştım. Nedense Toriel, evin bodrumuna inmemi istemiyordu. Uzun bir sürenin sonunda, en sonunda merakıma yenildim, ve ısrarla Toriel'e bodrumda ne olduğunu sordum. Toriel bana bir işi olduğunu söyleyip bodruma indi, artık kesinlikle peşinden gitmem gerekiyordu. Beni ne kadar vazgeçirmeye çalışsa da, bodrumdaki koridorun sonuna kadar onu takip ettim. Bir kapı vardı. Toriel umutsuzca bana baktı.

Toriel: Sen de aynı diğerleri gibisin. Ayrılmak istiyorsun buradan. Bu kapıdan geçenlerin sonu hep aynı oluyor. Geliyorlar, terk ediyorlar, ölüyorlar. Kral... Asgore seni öldürür. Bu yüzden, son uyarım. Yukarı çık.

Ben: Ben... Artık daha fazla burada kalamam. Kapının ardındakileri bilmek, gerekirse yaşamak istiyorum.

Toriel: Öyleyse kendini bana kanıtlaman gerek. Kapının ardından geçebilecek kadar güçlü olduğunu.

Ben: Kapının ardındakiler için yeterince güçlü olmayabilirim. Ama ben, yeraltındakileri ikna edebilecek kadar özelim.

Toriel: ..?

Sonra Toriel'e ruhumu gösterdim. Toriel bakakalmıştı.

Toriel: Ama... Ama nasıl olur? Ruhun nasıl hem ters, hem de renkli olabiliyor?

Ben: Toriel... Bana güven verdin. Bu yüzden sana sırrımı söyleyeceğim. Beni anlamanı umuyorum. Ben aslında, Ebott Dağı'nın lanetine yakalandım. Gündüzleri beni bir insan olarak görüyorsun. Ama gece yarısı, tam olarak bu oluyor...

Saat 00:00'ydi. Dönüşüm gerçekleşiyordu. Toriel ise hala şaşkındı. Beni canavar halimle görmek... Beni beğenmemiş olabilir miydi?

Toriel: Evladım... Sen şuana kadar karşılaştığım insanlar içerisinde en özelisin. Seni bu halinle de evladım olarak görüyorum. Bana ne kadar özel olduğunu kanıtladın. Senin kapıdan geçmene izin veriyorum. Çünkü, sen, tüm insanların ve canavarların geleceği olabilirsin.

Ben: Toriel... Benim kurtarmak istediklerim insanlar değil. Sadece canavarlar.

Toriel: *gülümser* Bana birini hatırlatıyorsun. (◞⌣◟)

Ben: ...

Toriel gelip bana sarıldı.

Toriel: Sakın ölme. Olur mu? Ve ölmediğin sürece, beni ara.

Ben: Teşekkürler. Anne.

Toriel: Gerçek annen... Onun üzülmesini istemezsin..

Ben: Kimsenin annesi, çocuğunu terk etmez.

Toriel: O zaman bana da anne diyemezsin...

Ben: Toriel, sen kalbinle benim yanımdasın.

Sonra yavaşça kapıdan çıktım. Ve önümde asıl kapı duruyordu. Burdan çıkınca, geri dönüş yoktu. Kimseyi kandırmak gibi bir amacım olmadığından, öbür tarafa insan halimle çıkmaya karar verdim. Geceyi bu ufak odada geçirecektim. Yavaşça, uykuya daldım...

Uyandığımda, tekrardan insan olmuştum. Doğruldum. Kalkıp sonunda kapıdan geçtim. Burası karlı ve soğuktu. Üzerimdeki mavi kapşonu daha bir örttüm. Boynumdaki gri atkı, biraz dah sıcak tutuyordu. Beyaz çizgili siyah uzun eşofmanım, biraz incd gibiydi. Beyaz spor ayakkabılarım karda yürümek için tam uygun gibiydi. Neyseki içimde beyaz bir t-shirt vardı, yoksa şimdiye karnım ağrımaya başlamıştı. Bir süre daha yürüdükten sonra takip edildiğimi fark ettim. Arkamı dönüp, bağırdım.

Ben: HER KİMSEN, YA BENİ TAKİP ETMEYİ BIRAK, YA DA ORTAYA ÇIK KORKAK!!

Siyah bir silüet bana yaklaştı. Sağ elini uzattı. Ben de sırıtarak elini sıktım. Çifte osuruk sesi yankılandı. İkimiz de birbirimize aynı pırt yastığı şakasını yutturmaya çalışmışız.

Sans: Heh... Tesadüfe bak. Herneyse, ben Sans. İskelet Sans.

Yavaş yavaş ışık Sans'ın yüzüne vurdu ve onu gördüm. O gerçekten... Çok hoştu... Bakakalmıştım. Sonra kendimi sarsıp düzeldim.

Ben: Ben... Lily.

Sans: Heh... Cesursun ha?

Ben: Sadece korkaklık etmeyi sevmem o kadar.

Sans: Bu iyi. Herneyse. Kardeşim...

(BURADA KESEYİM DE GÖRÜN SİZ KDNDKFN)

UNDERTALE: UNDERSTARSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin