Yeraltına Düşüş
Uyandığımda etrafımda altın renkli çiçeklerden başka birşey göremiyordum. Yavaşça yerimden doğruldum. Hatırladığım son şey intihar etmek için Ebott Dağı'na çıktığımdı. Neden intihar etmek istediğime gelirsek. İnsanlar benden nefret ediyordu. Lanetim yüzünden. Doğduğum gün Ebott Dağı'nın lanetine yakalanmışım. Bu yüzden yarı insan, yarı canavardım. Gündüzleri normal bir kız, gece yarısı ise bir iskelet. Benden tırsıyorlardı. Hatta bazıları yaşamayı bile haketmediğimi düşündükleri için beni öldürmeye çalışmıştı. Sonunda, bir kız kardeşim olunca, ailem beni terk etti. Beni olduğum gibi kabul eden, koruyan tek bir kişi vardı. Fakat sonra, bir anda gözden kayboldu. Onu birdaha göremedim. En sonunda umudum tükenmişti. Ve intihar etmek üzere Ebott'a tırmandım.
Ve şimdi de buradayım. Öldüm mü?... Burası neresi? Bir fikrim yok... Sadece, uykum var. Yorgunluğuma direnip, ayağa kalktım. Çünkü uyursam, belki birdaha uyanamayabilirdim. Yürümeye başladım. Önümde kısa bir koridor dışında hiç yol yoktu. Yukarı baktım. Bir ışık vardı. Oradan düşmüş olabir miydim? Yürümeye devam ettim. Mor sütunlu bir kapı gördüm. İçinden geçince karşımda ufak bir yeşillik vardı. Tam yürüyüp geçecektim ki, birden önüme Flowey (adını sonradan öğrendim) fırladı.Flowey: Heya! Ben Flowey, çiçek Flowey. Korkmuş görünüyorsun. Buralarda yeni olmalısın. Endişelenme! Sana yardım edeceğim.
Biraz tırsmıştım.
Flowey: Biraz SV istermisin?
Ben: Ugh... SV nedir?
Flowey: SV ne midir? SEVGİ tabiki! Biraz SEVGİ istersin, değil mi?
Ben: Şey... ಠ_ಠ
Flowey: Bunu evet olarak alıyorum. İşte, yukarıda. Küçük, beyaz. Arkadaşlık topları. Hareketlen! Toplayabildiğin kadar topla!
Yukarıda küçük beyaz şeyler belirdi, yavaş yavaş bana yaklaşıyorlardı. Tedirgin olmuştum. Bu yüzden hiçbirine değmeden sıyrıldım.
Flowey: Hey dostum, ıskaladın. (-_-) Birdaha deneyelim.
Yeniden o şeylerden gönderdi. Ve ben tekrar kaçtım.
Flowey: Şaka mısın, Yoksa GERİZEKALI mı?! MERMİLERİN. İÇİNE. KOŞ!!!
Artık emindim, bu şeyler zararsız falan değildi! Bildiğin mermiydi. Yeniden kaçtım. Flowey duraksadı. Gülümsemeye devam ediyordu. Ama sonra bu gülümseme, korkunç bir hal aldı.
Flowey: Burda neler döndüğünü biliyorsun, değil mi?
Ben: Hiçbir fikrim yok.
Flowey: Sadece acı çekişimi görmek istiyorsun.
Ben: Dostum... Seni tanımıyorum bile...
Flowey: Bu dünyada... Ya ölürsün, ya da öldürürsün.
Ben: Yaşamanın başka yolları da var bro.
Flowey: LANET OLSUN SUS ARTIK REPLİĞİMİ BOZUYORSUN!
Ben: ...
Flowey: Herneyse, şimdi.... GEBER.
Etrafıma kaçılması imkansız onlarca mermi dizdi. Artık öleceğim diye düşündüm. Ne önemi vardı ki. Zaten ölmek istiyordum. Fakat uzaklardan bir alev topu (vay canına), birden Flowey'i savurdu.
Ben: Lanet olsun çok yaklaşmıştım..
Alev topunu (tekrardan, vay canına) savuran keçi kadın buraya yaklaştı.
Keçi Kadın: Ne kadar korrrkunç ve iyyyrenç bir yaratıkk. Zavallı, masum bir gence işkence ediyor. (Tabiki tam olarak böyle demedi.)
Ben: İşkence etmekten çok, öldürüyordu bence.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNDERTALE: UNDERSTARS
FanfictionTek hayali... Bir geleceğinin olmasıydı. Gündüz ve gece, insan ve canavar. Lily'nin laneti, gündüz bir insan, gece bir yaratık olmasıydı. İnsanlar onu dışladı. Hayatından nefret etmişti. ÖLMEK İSTİYORDU. Ta ki intihar etmek için Ebott Dağına çıkıp y...