(BU BÖLÜM ÖZEL ÇÜNKÜ UNDERTALE OYNARKEN YAZIYORUM. EVET HAZIRSANIZ BAŞLIYORUM)
Laboratuvardan çıkıp artık yola koyulmuştum. Alphys sürekli durum güncelliyordu. Bir süre sonra uğursuz bir yapının manzarasıyla karşılaştım. Alphys aradı.
Alphys: Ufuktaki şu binayı görüyor musun? Orası ÇEKİRDEK. Yer altındaki bütün gücün kaynağı. Jeotermal enerjiyi büyülü elektiriğe dönüştürür. Şey yaparak, ııı... Neyse gideceğin yer orası. Çekirdekte Asgore'un kalesine giden bir asansör var.
Kapandı. Biraz ileride "SAĞ 1" adlı bir asansör vardı. Bindim. "Sol Kat 1" seçtim. Yanlış yere gelmişim. Geri dönüp "Sağ Kat 2" bastım. İnince karşıma küçük bir alev canavarı çıktı. Yanına gittim.
Sıcacık Alevadam: Heh. Benim adım Sıcacık Alevadam. Adımı unutma!
Sonraki odada Sans vardı.
Ben: Sans!
Sans: Selam, Lily! Naber? Havuçlu kek ister misin? Yalnızca 30 altın heheh.
Ben: Evet, seni mi kırıcam (^u^)
Sans: Sağol, dostum, hav. geliyor. Evet. Hav. dedim. Havuçlu kekin kısaltması.
Sans: Al bakalım. Bir tane daha ister misin?
Ben: Yep.
Sans: Çok şey taşıyorsun dostum.... Ben de kafana koyarım ozaman.
Ben: *Hınzırca gülerek* Bir tane daha!
Sans yeniden kafama koydu.
Sans: Al bakalım.
Böyle böyle derken 30 taneye ulaştık ve kafamda bir havuçlu kek kulesi oluştu.
Sans: Sana karşı dürüst olacağım. Kafana havuçlu kekler koymayı sevsem de, otuz fazla aşırı bir sayı. Yirmi dokuz desen sorun yok, ama otuz nedir... Sence kollarım okadar yükseğe erişebilir mi?
Ben: Amaa..
Sans: Üzgünüm, havuçlu kafalar için sınırımız otuz.
İkimiz de bir kahkaha patlattık ve dengemi kaybedince tüm havuçlu kekler üzerime yığıldı.
Sans: Lily, iyi misin? *İstemsizce gülmeye devam eder*
Ben: Evet heheheh!!...
Sans: İyi ozaman. Güneş kremi istermisin?
Ben: Oh, neden?
Sans: Yüzün fazla kızarmış da.
Ben: Ha... Aslında o kadar sıcak deği-....
Ne demek istediğini sonra anladım, ve daha çok kızarıp yüzümü çaktırmadan gizlemeye çalıştım. Farketmedi.
Ben: Neyse, ben gidiyorum!
Sans: Bays. Kiddo.
Bak yine sinir oldum. Kiddo dedi. Ben çocuk DE Ğİ LİM. Neyse devam ettim. Lanet bulmacalardan sonra yine bir MTT şovuna yakalandım. Bunu da halledince geriye yine devam etmek kaldı. Alphys bana yardım ediyordu. Sonra karanlık bir mağaraya vardım. Burda... Korkunç fısıltılar vardı. Bir örümcek kız karşıma çıktı.
Muffet: Ahuhuhu~ Duydum ki, örümceklerden nefret eden cimri mi cimri bir insan...
Dövüş başladı ve ilk atağında fazlasıyla canım gitti. Örümcek Şırasını içmeye karar verdim. Muffet birden sinirlendi.
Muffet: Onu nerden buldun, yoksa ÇALDIN MI?! Hadi ona hırsızlara nasıl davrandığımızı gösterelim.
Tam o sırada ağzında ufak bir kağıt parçası taşıyan bir örümcekçik içeri girdi. Çok şekerdi napıyım. Muffet'a kağıdı verdi. Bu Harabeler'den bir telgraftı. Muffet telgrafı okudu.
Muffet: Oh, sen aslında kötü biri değilmişsin! Örümceklere bağış bile yapmışsın!! Ruhunu YOK ETMEMİ isteyen kişi başkasından bahsetmiş olmalı. Seni bağışlıyorum.
Ben: Ruhumu isteyen kişi kim?
Muffet: Oh, yüzünü göremedim, ama kısa boyluydu ve ince, hoş bir sesi vardı.
Ben: Öyle mi... Herneyse, hoşçakal Muffet~.
Muffet: Ahuhuhu~. Hoşçakal insan.~
Bu betimleme bana birşeyi hatırlattı. O hissi. Harabeler'den bu yana takip edildiğimi hissettim. O kısa boylu silüet, ve ince hapşırık sesi. Bir kız gibi. Korkmuyordum. Ama endişeleniyordum. Ondan gelen nefret aurası yüzünden. Sonra birden, kendimi berbat hissettim. Bir ses fısıldıyordu. Aynen şöyle...;
"*KARALTAN'A GERİ DÖN...*"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNDERTALE: UNDERSTARS
FanfictionTek hayali... Bir geleceğinin olmasıydı. Gündüz ve gece, insan ve canavar. Lily'nin laneti, gündüz bir insan, gece bir yaratık olmasıydı. İnsanlar onu dışladı. Hayatından nefret etmişti. ÖLMEK İSTİYORDU. Ta ki intihar etmek için Ebott Dağına çıkıp y...