26.BÖLÜM(Final)

12.6K 342 104
                                    

    "İyiler kazanır,kötüler kaybeder"
Bunun gibi ifadeleri eminim ki duymuşsunuzdur. Bana göre bu cümle "Kötüler kazanır,iyiler kaybeder" şeklinde değiştirilmelidir.  Çünkü şu ana kadar şahit olduğum olayların hepsinde suçsuzlar ve masumlar heba olurken fitne fesat insanlar gününü gün ettiler. Zaten hayatın ta kendisi kötüyken  nasıl iyiler kazanabilirdi ki...
    Karnımdaki şiddetli ağrıyla gözlerimi araladım. Karşılaştığım beyaz duvarlar ve başucumda öten makinalardan hastanede olduğumu anlamıştım.  Neden hastanede olduğumu hatırlayınca gözlerim endişeyle açıldı. Omzumdaki  sargıyı görünce elimi üzerine getirerek okşadım. Karnımda hissettiğim keskin acıyla gözlerimi kasığımın  birkaç santim üzerindeki  sargıda gezdirdim.
Aklıma gelen bebeğimle  yan tarafımdaki hemşire çağırma butonuna hızla arka arkaya bastım. Bir süre sonra içeriye nefes nefese kalmış bir hemşire ve ardındanda Ekin ile Baran girdi. Hepsinin bakışları benim üzerimdeydi ancak ben beyaz önlüklü kadından başka hiçbir yere bakmıyordum. Kısık sesimle:
- Be..bebeğim hala benimle mi?
diye sordum. Kadın başını önüne eğerek üzgün bir ses tonu ile sorumu yanıtladı:
- Maalesef kurşun rahminize denk geldiği için bebeğiniz...
Ellerimle kulaklarımı kapattım. Duymak istemiyordum devamını...
Başımı iki yana sallayarak kendimi bunun olmadığına inandırmak istiyordum. Delirmiş gibi "hayır" diye
bağırarak saçlarımı çekiştiriyordum.
Ellerimi tutan sıcak ellerle kafamı kaldırdım. Ekinin dolan gözlerini gören gözlerim bağımsızlığını ilan ederek şelale gibi akıtmaya başlamıştı gözyaşlarımı... Sıkıca sarıldım bebeğimi feda edip hayatını kurtardığım bu adama... Belimi kavrayan elleriyle bağıra bağıra ağlamaya devam ettim. Neden hep mutlu olduğum zamanlarda böyle oluyordu. Kendimi lanetlenmiş gibi hissediyordum. İki çocuğumada sahip çıkamamıştım. Onlara annelik yapamamıştım. İki masumun katili şu an karşımda ağlıyordu. Hırsla ayağa kalktım. Yaralarımın acımasına aldırış etmeden önümdeki pisliğe doğru yürüdüm.  Hiç durmadan tokatımı nefretle savurdum yüzüne... Gözlerimden akan yaşlarla acıyla haykırdım:
- Katilsin sen duydun mu beni Baran ağa! Hemde haketmediğin iki çocuğunun katilisin ! Senden nefret ediyorum anladın mı? Allah belanı versin! Sana...
Güçsüz düşen bacaklarım yüzünden yeri boylamıştım. Fısıldayarak sözümü tamamladıktan sonra gözlerimi kapattım.
- Sana hakkımı helal etmiyorum!
🙈🙉🙊
   Sırtımın yumuşak bir yere değmesiyle  hızlıca gözlerimi açtım. Neler olduğunu idrak edemiyordum. Karşımda gördüğüm Baranla hızla kendimi geri çektim. Belimdeki ellerini iğrenerek ittim ve bağırdım:
- Kana buladığın o pis ellerinle dokunma bana!
  İlk  defa güçsüz çıkan sesiyle:
- Berfin yapma böyle ben...
Laflarını ağzına tıkadım. Acıyla haykırdım:
- Neyi yapmayayım ha! Sana yapacak bir şeyim mi kaldı sanki! Bitirdin beni Baran! Hayatımın,hayallerimin ve çocuklarımın katili oldun. Bırak bari bundan sonrasına karışma!
  Onu odada bırakarak bulunduğumuz yerden çıktım. Etrafıma bakındığımda
-hayatımın sona erdiği hapishanede-
Mardindeki konakta olduğumuzu anladım. Kimseyle karşılaşmak istemediğim için kapıya koşarak kendimi konaktan dışarıya attım. Nereye gittiğimi bilmeden ağlayarak  saatlerce koştum. Önümde gördüğüm uçurumla  hastalıklı bir şekilde sırıttım. Tehlikeli olduğunu bildiğim halde umursamadan uçurumun kenarına  oturdum ve bacaklarımı aşağıya doğru sarkıttım. Metrelerce aşağıdaki okyanusu seyrettim. Karnıma giden elim ile ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım.
   Özür dilerim bebeklerim koruyamadım sizi... Annelik yapamadım... Sizi bu berbat dünyaya getiremedim. Affedin beni.
Aldığım nefes bile zehir gibi geliyordu bana. Yaşamak bu kadar zorken  şu uçurumdan atlayıp ölmemem  için bir sebep göremiyordum. Yavaşça ayağa kalktım. Son kez baktım gökyüzüne... Kollarımı iki yana açarak rüzgarı iyice hissetmeye çalıştım.
Arkamdan gelen bağırış sesiyle gözlerimi aralamak zorunda kaldım.
- Berfin!
Bu Barandı. Son kez araladım dudaklarımı:
- Ekine onu bıraktığım için üzgün olduğumu ama daha fazla nefes almaya gücümün kalmadığını söyle
Bağrışlarına kulak asmadım. Onu duymuyordum bile...
  Ey Mardin! İstediğin buydu öyle değil mi? Al işte sana istediğini veriyorum. Kınanı yakabilirsin.
Gözlerimi kapatarak hiç düşünmeden bıraktım kendimi boşluğa...

  Bir kadının daha kanı bulaşmıştı bu şehire...
Bir kız çocuğunun daha hayallerini bitirmişti bu şehir...
Daha öncesindeki masumlar gibi Berfinin de hayatını sonladırmıştı Mardin...
Töre denen aptal kanunlar bir yaşamı daha heba etmişti. Çocukluğunu bile yaşayamayan birçok kız önce kadın olmaya sonrada anne olmaya zorlanıyordu. Hangi birisinin sonu gerçekten mutlu bitmişti ki. Mutlu sona ulaşan o yüzde birlik kısıma sığamamıştı Berfin!
O fazla gelmişti bu şehire...
Arkasında bıraktığı ağa öylece çökmüştü dizlerinin üzerine elinden ne gelirdi ki
Geri dönüşü olmayan iki şey vardı
Biri ölüm diğeride zaman
Ne eski zamanlar gelirdi ne de Berfin ve günahsız masum iki bebek...
  İşte Berfin ve Baranın sonu da aynı hayatları gibi acımasız bitmişti...
 
     Kitabımı okuyup yorumlarıyla bana destek olan ya da olmayan herkese çok teşekkür ederim. Bu benim ilk kitabım olduğu için birçok  mantık hatası bulunmaktadır. Ancak buna rağmen burada oluşturduğumuz sıcak aile ortamını çok sevdim. Hepinizi  tek tek öpüyorum. Tekrardan teşekkürlerimi sizlere sunuyorum. İleriki zamanlarda yazacağım kitaplarımda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın
😘😘😘😘😘

BerdelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin