BÖLÜM-14

12.6K 357 12
                                    

Berfin kulağını patlatan berbat bir ses ile gözlerini açtı. Bu sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken eli bir şeye çarptı. Bu bir çalar saatti. Yataktan kalkmayı hiç istemiyordu ancak o gün annesini görmeye gideceğini hatırladığında sevinçle yataktan halıya atladı. Bacağı acımıştı ama bunu umruna getiremeyecek kadar mutluydu. Annesi her ne kadar kendisini oğluna tercih etmiş olsa da bu işin altında babasının olduğunu biliyordu. Halıya yatmış tavana bakarak düşünürken alt kattan birtakım sesler duydu. Daha geçen gün yaşadığı olaylardan dolayı korkarak sessiz adımlarla merdivenlerden indi. Biraz duraksayıp seslerin nereden geldiğini kestirmeye çalıştı. Ayakları kendinden bağımsız olarak onu mutfağa götürüyordu. Zaten seslerde mutfaktan geliyordu. Mutfağa girdiğinde gözüne çarpan ilk şey muhteşem bir kahvaltı sofrasıydı. Resmen birtek kuş sütü eksik tabirine uyan bir masaydı. Evde Berfin ve Barandan başka kimse olmadığına göre masayı hazırlayan Baran olmalıydı. Evet bu kulağa garip geliyordu. Çünkü koskoca Baran ağa ve böyle güzel bir sofra kırk yıl geçse aklına gelmezdi genç kızın... Berfin ağzı bir karış açık sofraya bakınırken Baranın kahkahası ile yerinden sıçradı. Baran buna hiç aldırış etmeden sofraya geçip oturdu. Berfinede:
-Otur. Bir şeyler yiyelim sonrada Mardine ananı görmeye gidelim. Berfin bu sözlere karşılık olarak gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı. Ardındanda sofraya oturarak yemeklere saldırdı. Baran Berfinin bu haline gizlice tebessüm ettikten sonra kendiside yemeğine döndü. Her ikiside karınlarını doyurunca Berfin masayı toplamıştı. Baranda bu sırada Berfinin dün hazırlamış olduğu valizleri Aliye veriyordu. Kısa süre içinde Berfinde hazırlanmıştı. Baran sürücü koltuğuna Berfin ise onun yanına oturmuştu. Genç kız başını cama yaslayarak yaşadıklarını gözden geçirmeye başladı. Baran ile zorla evlenmişti. Ve suçlu kendisiymiş gibi hor görülmüş, dayak yemiş kısacası ölmekten beter olmuştu. Şu küçük yaşında hamile kalmıştı. Başlarda istemese bile o masum bebeğin ölümüne çok üzülmüştü ancak daha üzüntüsünü yaşayamadan kendi doğduğu yer Mardinden koparılmıştı. Şimdide annesini tekrar görebilecek olmanın sevincini taşıyordu. Ama yine sevincini kursağında bırakan şey annesinin durumu konusundaki endişeleriydi. Uçak yolculuğunu da uyuyarak tamamlamıştı iki genç... Uçaktan indiklerinde Baran Berfinin elini sahiplenircesine tutmuştu. Berfin önce irkilsede sonradan kendine gelerek elini çekmeye çalışmıştı. Ama sadece çalışmakla kalmıştı çünkü Baran:
-Eğer tekrar İstanbula dönmek istemiyorsan rahat dur!
Bu lafların üzerine Berfin oflayarak önüne döndü. Mardine gelir gelmez direk hastaneye gelmişlerdi. Berfin annesinin hala yoğun bakımda olduğunu öğrenince içi burkulmuştu. Babasına olan nefreti iyice artmıştı. Baran tost almak için kantine indiğinde Berfinde yoğun bakım yazan kapının yanındaki duvara çökmüş ağlıyordu. Kafasını kaldırdığında karşısında "baba" demeye dilinin varmadığı o adamı gördü. Hemen yerinden kalktı ve hayatının en büyük deliliğini yaparak tokat attı. Tokatın ardındanda işaret parmağını sallayarak konuşmaya başladı:
-Seni pislik ne istedin annemden ha o kadın yıllarca senin arkanı topladı. Sen ne yaparsan yap yanında oldu ama bu şerefsiz ne yaptı aynı kızının hayatını bitirdiği gibi onunda hayatını bitirdi. Sana söyleyeceğim tek şey şu son günlerini yaşa çünkü ölümün benim elimden olacak Süleyman ağa...
Süleyman ağa kızı yerine bile koymadığı Berfine öyle sinirli bakıyordu ki hemen tokatı geçiriverdi. Ve saçlarını da çekerek bir tokat daha attı. Tam bir tokat daha atacaktı ki Süleyman ağanın elini tutan bir el oldu. Süleyman ağa ele odaklandığı sırada kendini yerde buldu. Üstüne çıkmış onu yumruklayan Baran bir yandan vuruyor bir yandan da konuşuyordu:
-ULAN SEN NE HAKLA BENİM KARIMA DOKUNURSUN. ÖLDÜRÜRÜM LAN SENİ!
Berfin olayın şokundan çıkamamıştı. Olduğu yere çöküp ağlamaya başladı ancak Baranın lafları arasında tek dikkatini çeken "benim karım" demesiydi. Süleyman ağanın yüzü kandan gözükmüyordu. Baransa hala öfkeyle vurmaya devam ediyordu. Berfin ağlamaktan ve yorgunluktan bitap düşmüştü. Hiçbir şey yapamıyordu. Baranın o pis herifi dövmesini öylece seyrediyordu. Kapanmak isteyen göz kapaklarına yenilerek kendini soğuk hastane zeminine bıraktı. Ekinin gelip Baranı Süleyman ağanın üzerinden çekmesiyle Baranın rengi solmuş yerde yatan Berfini farketmesi bir olmuştu. Ekini iterek hızla Berfine koştu. Genç kızın başını dizlerinin üzerine koydu ve uyandırmaya çalıştı. Ardındanda Ekine doktor çağırması için kükredi. Sonunda bir hemşire ile doktor gelip Berfine sedye getirmişlerdi ancak Baran reddetmiş ve kendisinin gidecekleri yere kadar taşıyacağını söylemişti. Doktorla hemşire önce bir sabır çekip sonrada söylene söylene yürümeye devam etmişlerdi. Bu duruma kimse bir şey dememişti çünkü Baran ağanın inadını Mardindeki herkes bilirdi. Doktor Berfini muayene ederken Barandan birçok azar işitmişti. En son olarak hemşirede serumu takarak odadan çıktı. Berfinin sağındaki koltukta Baran solundakinde ise Ekin oturuyordu. Yaklaşık bir saat sonra Berfin gözlerini açtığında ilk olarak Ekini gördü ve yüzüne kocaman bir tebessüm yerleştirerek:
-Dönmüşsün dedi. Sesindeki sevinç tınısını yüz metre öteden bile duyabilirdiniz. Baran sessiz ama sinirli bir şekilde ikiliyi seyretmeye başladı. Ekinde buruk bir gülümseme ile:
+Döndüm. Peki ya sen nasılsın diyebilmişti. Genç adamın sesinden de yüzünden de hala Berfini sevdiği ve çok üzülüp yıprandığı belli oluyordu. Berfinde iyiyim anlamında başını sallayarak daha fazla konuşmak istemediğini belirtmişti. Kafasını sağa doğru çevirdiğinde mavileri iki zümrüt yeşili göze hapsolmuş gibi öylece baktı Baranın birçok duyguyu barındıran yeşillerine... Ekin bu anları daha fazla görmek istemediği için hiçbir şey söylemeden odadan çıktı. Berfin bir süre kapıya Ekinin arkasından bakmaya devam etti. Ancak Baranın sesiyle bakış açısını zümrüt yeşili gözlere çevirdi. Baran Berfine:
-İyimisin? diyerek ortamdaki gerginliği azaltmıştı.
Berfinse bu soruya yanıt vermek yerine:
+Teşekkür ederim. Beni babamdan kurtardığın için diyerek başını başka bir yöne çevirdi. Baran ağzında bir şeyleri geveleyip duruyordu. Tam söyleyecekken vazgeçip ağzını kapatıyordu. Bu bir süre daha böyle sürdüğünde artık söylemesi gerektiğini düşündüğü için Berfinin yanına biraz daha yaklaştı ve kendisine bakmasını sağlayarak söze girdi:
-Berfin bunu söylemek zor ama sen bayıldıktan sonra annen... Berfin yerinde dikleşerek gözünden akan yaşla Barana bakarak boğuk bir sesle:
+Hayır lütfen rüyada olduğumu söyle Baran kafasını olumsuz anlamda sallayarak:
-Onu kaybettik. Berfin bu cümleden sonra başını iki yana sallayarak:
+Hayır yalan söylüyorsun. Anneler ölmez. HAYIR. Berfin bunları söylerken Baranın göğsünü yumrukluyordu. Baran ani bir hareketle Berfine sarıldı ve genç kızın başını göğsüne yasladı. Berfin bir süre daha haykırarak ağlarken Baranın göğsünü yumruklamaya devam etti ama sonra yorgun düşerek ellerini setbest bıraktı. Baranın göğsüne iyice yaslanarak iç çekerek sessizce ağlamaya devam etti. Baranda bu sırada Berfinin saçlarını okşuyordu. Anneler başımıza gelen en güzel şey değil miydi? Şu hayatta bizi koşulsuz şartsız seven tek kişiyi kaybedersek hayatımız eskisi gibi olabilir miydi? ASLA...

Arkadaşlar dediğim gibi okullar açılıyor ve bundan dolayı haftada sadece bir gün Bölüm atabiliyorum. Umarım anlayışla karşılarsınız. Şu anlık bölüm günümüz cuma... Birde size bir sorum olacak
1-Sizce Baran artık iyi olsun mu?
Sizleri seviyorum. Haftaya cumaya görüşmek üzere. Hoşçakalın.

BerdelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin