Küçükken bize öğütlenen her şey doğru mudur? Hepsine yalan yanlış demiyorum ancak doğru da diyemiyorum. Örneğin;
Annem derdiki "En zor durumda da kalsan karşındaki kişiden nefret bile etsen ona beddua etme." Doğru bir söz ancak bu söz sizce her duruma uyuyor mu? Önceden bunu yapmayı başarabiliyordum ama üzgünüm anne bu söylediğin sözü artık uygulayamayacağım.
👩💻👩💻👩💻
-Tekrar-
- Berfin!
Korkuyla sıçradım. Barandan çekindiğimden dolayı değildi bu korkumun sebebi... Asıl korktuğum kısım bunun aşirete gitmesiydi. Eğer öyle bir şey olursa ne ben ne de Ekin sağ çıkamazdık. Kendimi umursamıyordum ama benim yüzümden iki canın hayatından olmasını kaldıramazdım. Ekinin elini belimde hissetmemle düşüncelerimden sıyrılabilmiştim. Dört tane göz vardı üzerimde. İkisi karşımdaki celladıma diğer ikiside ilk aşkıma aitti. Ayaklarım olduğum yere yapışmış gibiydi. Hareket edemiyordum. Ekin ve Baran'ın kavga ettiğini görebiliyordum ancak ağzımı açıp tek kelime dahi edemiyordum. Dünya benim için durmuş gibiydi. Yanaklarımda hissettiğim iri ellerle sonunda kendime gelebilmiştim. Sanki uykudan yeni uyanmışım ve tüm bunlar bir rüyaymış gibi hissediyordum. Ekinin bana seslenmesiyle bunun bir rüya olmadığını anlamam uzun sürmedi. Sersem sersem etrafıma bakınırken birden havalanmıştım. Beni taşıyanın Ekin olduğunu görünce kendimi rahatça kucağına bıraktım. Gözlerim kapanmadan önce yerdeki zümrüt yeşili gözlerle birleşti. O gözlerde de aynı benim gibi nefret,öfke ve hayal kırıklığı vardı. Yorgunlukla kapadım gözlerimi... Hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Yarın ne olacağını ya da Ekinin bebeğimi öğrenince nasıl tepki vereceğini... Özellikle de bunları aklımdan dahi geçirmek istemiyordum. Benim için düşüncelerden kaçış yolu olan uykunun kollarına fırlattım kendimi...
🙈🙉🙊
Bedenimin sağa sola savrulmasıyla gözlerimi açtım. Bir arabanın arka koltuğuna yatırılmıştım. Dikiz aynasında Ekin ile göz göze gelince bir an olanları idrak edemedim. Çünkü Barandan kurtulmak bana bir hayal gibi geliyordu. Araba durduktan kısa bir süre sonra Ekin arka kapıyı açarak yanıma oturdu. Beni kendine çekerek sıkıca sarıldı ve huzur verici sesiyle mırıldandı:
- Bitti artık Berfin. O adamdan kurtuldun. Sen ve ben eskisi gibi olabiliriz.
Onun bu sözleri boğazıma bir yumru oturtmuştu. Daha fazla evcilik oynayamazdık. Maalesef ki gerçeklerden kaçılamıyordu. Kollarını ittim. Gözlerimden akan yaşlarla bağırdım:
- Olamayız! Eskisi gibi mutlu ve huzurlu olamayız!
Ekin kaşlarını çatarak sinirle:
- Ne demek olamayız Berfin! Engelimiz kalma...
Sözünü tamamlamasına izin vermeden sabahtan beri içimde tuttuğum o zehirli iki kelimeyi yüzüne püskürttüm.
- Ben hamileyim.
Yüz ifadesine bakılırsa zehir çoktan kanına işlemişti bile... Başımı önüme eğdim ve ağlamaya devam ettim.
Çeneme dokunan soğuk parmakla kafamı kaldırdım. Dolu gözlerimle Ekinin akmasına izin verdiği gözyaşlarını seyrediyordum. Baş parmağımla gözlerinden akan yaşlarını tek tek sildim ancak fayda etmiyordu. Çünkü yerine yenileri geliyordu. Ellerimle yüzümü kapatarak:
- Ağlama! Beni daha fazla öldürme diye bağırdım.
Çenemdeki parmağını hızla kendine çekti. Soğuk bir ses tonuyla beklediğim o soruyu sordu:
- İsteyerek mi oldu bu?
Cevap vermediğimi görünce acıyla haykırdı:
- Hayır de bana! İstemediğini söyle! Hâlâ beni seven Berfin olduğunu itiraf et!
Bir yandan hıçkırarak ağlıyor bir yandan da sayısız özür mırıldanıyordum. Kafamı kaldırarak gözlerimin içine baktı ve:
- Sen artık benim Berfinim değilsin.
Zaman seni değiştirmiş. Belki şu an
onu sevmiyor olabilirsin ama sana geçmişte onca şey yaşatan bir adamla isteyerek böyle bir şey yapman...
Senin gururunun ve onurunun kaç paralık olduğunu gösterir!
Hızla sürücü koltuğuna geçti. Deli gibi ağlıyordum. O ise beni umursamadan arabayı kullanmaya devam ediyordu.
Dikiz aynasında gözlerimiz birleşince
hiçbir duygu kırıntısı bulunmayan sesiyle:
-Seni ve bebeğini doğuma kadar koruyacağım. Daha sonrada size yurtdışında bir ev ve sanada iş imkanı vereceğim.
dedikten sonra önüne döndü. Gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle sildim. Titrek sesimle ona minnetimi belirttim.
- Teşekkür ederim. Sen olmasaydın...
İşaret parmağını havaya kaldırarak beni susturdu. Bu bizim uydurduğumuz bir işaretti. Eski günleri hatırlayınca yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Arabanın hareket etmediğini anlayınca Ekine döndüm. O da gülümseyerek bana bakıyordu. Gözlerini kapatarak:
- Sana söylediğim kırıcı sözlerden dolayı özür dilerim. Ne de olsa bu senin özel hayatın. Fazla ileriye gittim. Ama benide anla lütfen.
Başımı aşağı yukarı sallayarak onu anladığımı belirttim. Arkama yaslanarak gözlerimi kapadım. Taşlı yollardan dolayı sağa sola sallanan araba bana beşik gibi geliyordu. Bu yüzden kısa sürede kendimi beni bekleyen uykunun kollarına bıraktım.
👧👦👧👦
Yüzüme vuran sıcaklıkla araladım gözlerimi... Karşımdaki çıtır çıtır yanan şömineyi görünce yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamadım. Bu ev Baranla evlenmeden iki gün önce Ekin ile birlikte döşediğimiz bir evdi. Evlendiğimiz zaman çocuklarımızla birlikte burada şehirin kirliliğinden ve gürültüsünden uzak güzel evimizde yaşayacaktık. Dolan gözlerime ellerimle hava vererek gelebilecek olan ağlama krizini önledim. Karşımdaki "L" koltukta uyuyan Ekinin yanına sessizce oturdum. Alnına dökülen saçlarını çekmek için elimi uzatmıştım ki elimde hissettiğim sıcaklıkla irkildim. Ekin ateşler içinde yanıyordu. Mutfağa giderek küçük bir leğene soğuk sirkeli su koydum. Dolaptan aldığım temiz bez ile hızla Ekinin yanına koştum. Bezi sırasıyla önce alnına ,yanaklarına,boynuna ve koltuk altlarına koydum. Ben bunları endişeyle yaparken o da kısık gözlerle beni seyrediyordu. Dudaklarımı alnına bastırarak ateşini kontrol ettim. Az önceki kadar çok değildi. Derin bir nefes alarak mutfağa koştum. Sadece mercimek bulabildiğim için koca bir tencere mercimek çorbası pişirdim.Küçük kaseyi ağzına kadar doldurduktan sonra tepsiye koydum. Yanına su ve ekmek de koymayı ihmal etmedim. Tepsiyi alarak Ekinin yanına ilerledim. Beni görünce uzandığı koltukta doğruldu. Sırtının arkasına iki yastık koyduktan sonra yanına oturdum. Ekmekle beraber çorbayı üfleyerek yedirdim. Bitirdiğinde peçeteyle ağzını nazikçe sildim. Suyunu da içtikten sonra elimdekileri mutfağa götürdüm. Geri döndüğümde Ekinin uyuduğunu gördüm. Gülümseyerek yanına kıvrıldım. Evet yaptığım şey doğru değildi ancak şu anda neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayıramazdım. Artık kalbimi dinleyecektim. Gözlerimi kapadım ve Ekine iyice sokuldum. Bir süre sonra onunda güçlü kollarını belimde hissetmemle yüzümdeki gülümseme iyice genişledi.
🙊🙊🙊
Dış kapının gürültüyle yere devrilmesiyle ikimizde yerimizden sıçradık. Korkuyla karnımı tutarak Ekine bakıyordum. Elleriyle yüzümü kavradı ve alnıma sahiplenici bir öpücük kondurdu. Fısıltıyla konuştu:
- Korkma güzelim ben seni koruyacağım. Arkama geç ve bana bir şey olursa silahımı alarak kaç
Gözlerimden akan yaşlarla arkasına geçtim. Ekin silahını kavrayarak kapıya bakıyordu. O sırada bulunduğumuz odanın kapısı da büyük bir gürültüyle yere devrildi. Elinde iki silah ile Baran ve arkasında da yirmiden fazla adam vardı. Burdan sağ çıkmamız imkansızdı. Baran bana bakarak:
- Arkasına sığındığın o adam biraz sonra yeri boylayınca ne yapacaksın Berfin! dedi ve iğrenç bir kahkaha attı. Korkuyla ona bakmaya devam ediyordum. Ekin bana korkmamam için bir şeyler söylüyordu ancak şuan onu duyamıyordum. Gözlerim o silahlardan çıkacak kurşuna odaklanmıştı. Baranın tetiği çekmesiyle Ekini iterek kendimi önüne siper ettim. Bu elimde olan bir şey değildi. Aniden yapmıştım. İlk acıyı omzumda ikincisini ise ellerimle korumaya çalıştığım karnımda hissetmiştim. Ekin ve Baranın haykırışları birbirine girmişti. Etrafımdaki her şey dönüyor gibiydi. Bedenimi arkamdaki Ekinin üzerine bıraktım ve gözlerimi acıyla kapadım.
Bir canı kurtarmıştım belki ama ya diğeri ona sahip çıkabilmiş miydim?6 günlük bir aradan sonra 1009 kelimelik bir bölümle geri döndüm. Bölümün geç gelmesinin nedeni benim yazıp yazıp silmemdi. Bir türlü yazdıklarımı beğenemedigim için bu kadar uzun sürdü. Bu bölümde pek içime sinmesede sizi daha fazla bekletmemek için yayınladım. Kusura bakmayın😶😶
Yıldıza dokunmayı unutmayın😘😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berdel
Genel Kurgu-Berfin bak ben bunu isteyerek yapmadım. Özür dilerim. Beni affedebilecek misin? +Peki ya sen Baran ağa sen benim çocuğumu geri getirebilecek misin?