-2-

2.1K 167 77
                                    

Jimin hızla ambulansa bindirilen sedyenin ardından bindi.Hıçkırıklarını tutamazken sımsıkı tutuyordu elini. Bilinçsiz olduğunun farkında olması histeri krizini gittikçe arttırırken sağlık personelleri 'bu şekilde binmek yasak' tarzı, Jiminin umurunda olmayan bir ton kural sayıyorlardı.

Diğer üyeler çeşitli arabalara dağılarak hastahaneye gitseler de içine sinmemişti onu yalnız bırakmak. Minik tombul parmaklarını ağabeyinin isten siyaha dönüş ellerine geçirdikten sonra koluyla burnunu sildi.

"Bizi bırakamazsın, yapamazsın hyung. Sana ihtiyacımız var,lütfen. Lütfen tanrım."

****

Geçen bir haftanın ardından Namjoon yoğun bakımdan çıkmış, günlük yaşamına geri dönmüştü.

Onun hastahanede geçirdiği süre zamanında üyeler yanan yurtlarının ardından hemen lüks bir apartmana yerleştirilmişlerdi. Yurt olarak da kullanılıyordu.Taşındıkları yerin hastaneye yakın olması üyelerin rahatlıkla onu ziyaret edebilmesini sağlamıştı.

Bang Sihyuk ARMYlere açıklama yaptıktan sonra basın dünyası da ellerine geçen fotoğraflarla durulmuştu. BTS e iki hafta kadar dinlenme izni verdikten sonra gizli bir iş için Japonyaya gitmişti.

Seokjin Namjoonu son ziyaretinin ardından bir saat boyunca başında ağlamıştı. Üyeler Jimin ve Seokjinin Namjoona olan düşkünlüğünü bildiklerinden içleri sızlayarak izlemek dışında bir şey yapamıyorlardı.

*****

"Yah! Boyumla dalga geçme."

Jungkook sinirlenince kırmızı yanaklı civcivlere benzeyen Jimini sinir etmeye bayılıyordu. Yanakları kızarıyor kaşlarını çatsa dahi o büzüşmüş dudaklarla kimse onu ciddiye alamıyordu.

"Üzgü-yok değilmişim. Kısa olduğun için hız trenine binemediğini söyleyen sendin."

"Seni... Dalga geçme Busanda ilk ben doğdum! Senden daha çok şey biliyorum."

O sırada içerideki yatak haline getirilen kanepede yüzündeki oksijen maskesiyle yatan Namjoon kıkırdayarak onları izliyordu.

Jimin Jungkookun saçlarını karıştırmasıyla kanepeden aldığı yastığı kafasına indirmeye başladı. Jungkook kafasını kollarıyla siper etmeye çalışsa da Jimin,minik bedeni ile üstüne çullanmıştı. Yüzü attığı kahkahadan kıpkırmızı olan Kook mümkünmüş gibi daha çok sinir etmeye çalışıyordu hyungunu.

Bu sırada elinde bir tepsi ile mutfaktan çıkan Seokjin didişen Jimin ve Jungkook a yan bir bakış attıktan sonra gülümseyerek Namjoonun ayaklarının yanına oturdu. Elindeki sandviç ve ilaçların dolu olduğu tepsiyi kucağına bıraktı.

"Afiyet olsun Namjoon-ah"

"Teşekkür ederim hyung"

Gamzelerini belli ede ede gülümseyerek eline aldığı sandviçten bir ısırık aldı. Onu pür dikkat izleyen Seokjin rahat yemesine pek yardımcı olmuyordu. Zaten konuşmak istediği şeyler olduğundan ikinci ısırığı almadan tepsiye bıraktı tekrar.

Geldiğinden beri aklını kurcalayan şeyler vardı, cevabını öğrenmezse yattığı yerde öleceğimden emindi.

Derin bir nefes alıp konuşacaktı ki utangaç yanı çoktan ağzını kapayıp cesaretiyle birlikte zihninin karanlıklarına gömülmüştü.

"Bir şey mi oldu Namjoon-ah?"

"Ha-hayır hyung. Ellerine sağlık diyecektim."

Seokjin gülümsemekle yetindi. Ardından kıyafetlerini bulamadığını iddia eden Taehyungun yanına gitti.

Namjoon ise önündeki sandviçe bakarken düşünüyordu. Geldiği günün akşamı gece su içmek için uyandığında Jimini mutfaka ağlarken bulmuştu. Nedenini sorduğunda aldığı cevap hem içini sızlatmış hem de şaşırtmıştı onu.

"Senin için çok endişelendim hyung, herkezi kurtaracağım diye canından oluyordun! Hepimiz nasıl endişelendik bilemezsin. Hyung,sen yokken hepimiz sensiz bir grup olamayacağımızı anladık. Her gün birimiz seni ziyarete geliyorduk seni bu yüzden. Yokluğunda kimse birbirine düşmesin diye... En çok da Seokjin hyung ağladı sana, başında beklerken tutamadı kendini.

Bizi bir tutan liderimizi on beş yaşındaki gibi hastahane odasında hareketsiz yatarken görmek... Hyung ne olur bizi bırakma bir daha. Kalbin kaldırmaz bir dahakine,yapma"

Namjoon o gece Jiminin yanında yatmasına izin verdi. Hıçkırıkları dinene, huzurlu uykuya dalana kadar gitmeyeceğini hissettirircesine sarıldı ona. Aklına düşen ise Seokjindi. Başında ağlamıştı saatlerce.

Neden diye düşüne düşüne gününü bitiriyordu her seferinde. Tıpkı o günkü gibi...

Sabah uyandığında Jimin karşısındaki koltukta oturur vaziyette ağlamaktan ağrıyan başını ovuşturuyordu. Bir süre sonra sarhoş adımlarla odasına ilerlemeye başlayınca Namjoon onun kendinde olmayacak kadar uykulu olduğunu anlamıştı.

Tek yaptığı yatmak olduğundan sıkılmıştı ve uğrayamadığı kitapçıya ufak bir ziyaret eğlendirecekti onu.

Kimse uyanmasın diye sessizce kıyafetlerinin bulunduğu odaya, Seokjinin odasına ilerledi. Kalbi heyecandan at koştursa da derin nefes alarak kapalı kapıyı açtı.

Esen rüzgar yüzüne vururken titredi. Kocaman yatakta rüzgarla olduğu yerde daha da küçülen Seokjine baktı. Üstündeki örtü kaymıştı. Kısa kol ve şort giydiğinden üşüyordu.

Sessiz adımlarla ilk önce pencereyi kapattı. Ardından yerden aldığı örtüyü sevdiği adamın üstüne örttü. Oda onun kokusu ile dolmuştu-ah, umuyor du ki kıyafetleri de onun gibi kokardı.

Yüzüne iyice yaklaşmışken derin derin soludu. İçine dolan huzur ile birlikte mayışmış,hiç bitmesin istiyordu bu anın. İçinden gelene engel olmak istememişti. Kısacık bir an için...

Kıyafetinin üzerinden battaniyenin örtemediği geniş omuzuna çok hafif bir öpücük kondurduktan sonra heyecanla ve hızla odadan çıktı.

Daha dinç hissederken eline aldığı kıyafetleri giymek için banyoya yöneldi. Güne güzel başlamıştı.

Seokjin üşüdüğünden uykuya dalamıyordu. Yorgun gözlerle ağıran güneşe bakarken bir gölgenin üstünü örtüp pencereyi kapattığını gördü. Zihni ona oyun mu oynuyordu?

Omuzunda hissettiği sıcaklık onu titretirken hemen ardından kapının kapanma sesini duydu. Hızla hareket ettiğinden esinti ile gelen kokusundan tanımıştı onu.Namjoon onu öpmüştü.

Yüzünde yayılan tebessüm ile mayışmış gözlerini kapattı. Hissettiği bu sıcaklık ona günlerce yetebilirdi.

Saçmalamayın tabi ki de yazarken ölüm tehlikesi atlatmadım(!)

Yazım hatam olursa affola, umarım beğenirsiniz.

Yorum ve voteyi unutmayın.Sizi seviyorum 😘

Jealous-sweet/ NamJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin