-9-

1.1K 97 63
                                    

Jimin burnuna gelen tost kokusuyla gözlerini araladı ağır ağır. Ondan önce guruldayan karnı uyanmıştı ve bir an önce doymak istiyordu. Gözlerini açtığında hala aynı pozisyonda olduklarını fark etti. Yoğun bir bakışla yüzünde hoş bir tebessümle yüzünü inceleyen Jungkooka gülümsedi. "Günaydın."

"Günaydın, Jiminie."

Boşta kalan eliyle Jiminin dağılmış saçlarını geriye iterek anlını açığa çıkardı, uzanıp dudaklarını bastırdı. Jimin huzurla mırıldanıp gözlerini kapatırken yine karnı konuşmuştu. Anında gözlerini açıp geri çekilirken karnına baktı.

"Açım ben. Çok güzel kokuyor."

"Seokjin hyung herkeze özel tostlarından yapıyor."

Jimin duyduğu şeyle heyecanla yorganı kaldırıp banyoya ilerlerken arkasında bıraktığı Jungkook sadece gülümsemekle yetinmişti. Üstünü değiştirip arkasından ilerlediğinde ev sanki diğer günlere oranla daha gürültülüydü. Bunun onu mutlu mu etmesi yoksa üzmesi mi gerektiğini anlayamamıştı. Herşey birbirine girmişti.

Jiminden önce mutfağa girdiğinde neşeli seslerin Yoongi ve Hoseok tan geldiğini anlamıştı. Esprilerine Taehyungu da ortak edip dalga geçerlerken Seokjin gülümsese de düşünceliydi. Namjoon ise her zamanki gibi ortalarda yoktu.

"Namjoon hyung nerede?"

"Geç yatmış, hala uyuyor."

Jungkook rahatlayarak boş bir sandalyeye otururken elini yüzünü yıkamış Jimin mutfağa girdi. Hemen bir sandalyeye oturup masanın ortasındaki tostlardan birini alıp yemeye başladığında Seokjin kıkırdadı. "Yavaş ye bari." Jimin elini boşver der gibi salladığında son tostları masaya koyuyordu. Tüm üyelerin iyi bir kahvaltı yapmasını istediğinden Namjoonu da uyandırmalıydı.

Tereddütlüydü. Ne zaman yaklaşmaya çalışsa işim var ya da başkan beni çağırıyor bahanesiyle anında uzaklaşırdı. Buz gibi ifadesinden dolayı konuştuğu bazı anlar dışında o gamzeleri görmek de pek mümkün olmamıştı. Onun dışında Seokjin günden güne eridiğini hissediyordu. Her zamanki iştahı, yemek yapma arzusu zihninin kuytularındaydı.

"Ben onu uyandırayım o zaman."

Odasının kapısını başta çok hafif tıklatsa da cesaret edip içeri girdi. Ardından kapıyı kapatıp sıcaktan üstsüz uyumuş Namjoonun yanına yaklaştı. Dizleri üstüne çöküp melek yüzünü incelemeye başladı.

Çatık kaşlar ve somurtur bir yüz kesinlikle neşeli liderlerine göre bir şey değildi. Seokjinin aklı hala karmakarışıkken ona baktığında beynindeki herşeyin sıfırlandığını hissediyordu. Uzanıp anlına dökülen sarı saçlarını yavaşça geriye itti. Duş almış olmalıydı, erkek şampuanının kokusu yüzüne atarken gülümsedi.

Parmaklarının arasındaki yumuşak saçla oynarken Namjoonun mırıldanmasıyla hemen elini çekti. Telaşla geri çekiliyordu ki Joon gözlerini çoktan açmıştı. Ah, Kim Sokjin, öyle dalgındı ki sevgilisinin uykusunun hafif olduğunu unutmuştu.

"Jinie~"

Namjoon uyku mahmutluğu ile karşısındaki görüntünün gerçek olmadığını düşünüyordu. Son birkaç gündür gözlerini kapadığı an Seokjin ile dolu rüyalar beynini dolduruyordu, aklı bulanmıştı. Şimdi karşısındaki Seokjin gerçek olamayacak kadar güzel ve netken içindeki her şeyi rahatça yansıtabilmeyi diledi.

Namjoon uzanıp elini yanağına götürdüğünde şaşırdı Seokjin, uykulu olduğundan böyle davrandığını biliyordu. Yanağındaki elini kavrayıp avuç içini öptü. İçi kısa bir an için sıcacık olmuşken Joonun gülümsemesi yavaş yavaş soldu. Bir dakikalık güzel rüya sona ermişti sanki.

Jealous-sweet/ NamJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin