BÖLÜM 2 : "Hançer"

80.7K 3.8K 2.7K
                                    

Ya çok güzel yorumlar alıyorum duygulandım.

Siz ne tatlı şeysiniz ya.
Şah'ın okurşahları.

600 yorum olur mu bu bölüme dersiniz?

Umarım bölümü beğenirsiniz. Yorumlarınızı eksik etmeyin😍

●•●

Bölüm 2: "Hançer"
Bölüm şarkısı: İmagine Dragons-Believer

●•●

Bir uçurum kenarındayım, zihnim bulanık; belki biraz sisli. Yolumu arıyorum ama kendimi dahi bulamıyorken yolumu nasıl bulabilirdim ki? Önce kaybettiğim yanlarımı bulmalıydım.

Öyle de yaptım.

Kaybettiğim yanlarımı bulmak için büyük bir arayışa girdim, ancak nereden bilebilirdim ki kaybettiklerimin hep acıdan ibaret olduğunu?

Acı...

Üç harften ibaretti lâkin anlamı derindi.

Şu an beklediğim şey belki de acıydı, bilmiyorum ama acı henüz yoktu. Onun yerine bol çığlık, gürültü ve vahşet vardı. Müzik susmuş, kırılan cam parçalarının çıkardığı sesler kulaklarımı tırmalamıştı. Silah sesleri yeni yeni diniyordu.

Bu vahşet yalnızca 10 dakika içerisinde olmuştu.

Birkaç erkeğin bağırdığını duruyordum fakat Feza'nın zarar görmemem adına sarmaladığı kolları nedeniyle ne konuşulduğunu anlamıyordum. Hoş, anlasam da bir şey fark etmiyordu. Şoktan hâla çıkamamıştım. Gözlerim irice açılmış vaziyette olan biteni kavrama çabalarım, aklıma Mila'nın gelmesiyle sekteye uğramıştı. Nitekim bu sayede Feza'nın kollarından kurtulup nihayet kafamı kaldırabilmiştim.

Gözlerim dehşetle etrafa bakarken içerinin boşaldığını, ortada siyahlı adamların olduğunu görebilmiştim.

Mila yoktu.

İyi miydi?

Bilinçsiz bir şekilde, "Mila?" dediğimde Feza koluma dokunmuştu. Bu yatıştırma adına yapılan bir eylemdi, farkındaydım.

Feza'ya baktım. Yeşil gözleri bir bataklığı andırırcasına koyulaşmıştı. Etrafımızda bir sürü cam kırıkları vardı ve Feza'nın elinin üstünden akan kana bakılırsa bu cam kırıklarının çoğundan oda nasibini almıştı.

"Sakin ol, Mila iyi. Onu üst kata göndermiştim, burada değil." Açıklaması içimi bir nebzede olsa rahatlatmıştı ancak onu görmeden tam olarak içim rahat etmeyecekti.

Ayaklanacağım sırada kolumu tutup kendine çekti ve kalkmama engel oldu. Bunu neden yapmıştı bilmiyordum, itiraza meyl eden dudaklarım aralandı."Ne yapıyorsun? Mila'yı bulmam gerek."

"Hayır, kafanı kaldırma. Seni görmemeliler. "  Neden beni görmeyeceklerdi? Sorun neydi? Ve biz neden fısıldaşarak konuşuyorduk?

Düşüncelerime çektiğim zincirler kırılmış, akıbetinde gelişen olaylara anlam veremiyor, ve kendimce isyanlara girmiştim. Bir gün içinde bu kadar olay, bünyeme fazlaydı.

Berbat ve bol düşünülesi bir gündü.

Avuç içlerimi yere yaslayıp soluklandım, birkaç cam parçası etime saplansa da şu an için pek umrumda olduğu söylenemezdi. Nefeslerim düzensiz, bakışlarım büyük bir boşluktaydı. Kemiklerime kadar saplanan soru işaretleri zihnimin boş duvarlarında yayılan feveran ile eko yapsada, kendimi zaptedebiliyordum. En azından bunu yapabiliyordum.

L E V A | BataklıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin