Kader bir şey söylemeden gitmişti Songülde Eylülün yanına gitmişti
Songül : kardeşim ne yapıyorsun
Eylül : hiç...canım sıkıldı bende kitap okuyordum
Songül : akşamdan beri ulaşmaya çalışıyorum neden açmıyorsun
Eylül : telefonu attım Songül
Songül : neden
Eylül : Lüzumsuz bir insan almıştı bana bende attım
Songül : iyi yapmışsın kardeşim...aa Güneyin eski telefonu var istersen onu sana vereyim
Eylül : ay güzel olur
Songül : okul çıkışı gelirsin sana veririm
Eylül : olur
Songül : bu arada Alinin bugün doğum günüymüş bugün benle Güneyi çağırdı
Eylül : Evet ya...ne hediye alıcam ben ya...sabahtan beri onu da düşünmüyorum da değil
Songül : Ali en çok neyi sever ki?
Eylül : bilmem ki...En sevdiği tek şey maç onu biliyorum
Songül : ne ciddi misin?
Eylül : Evet
Eylül gülmeye başlamıştı
Songül : neden güldün şimdi
Eylül : ya maç izlerken kendinde değil ya yanında patlama filan olsa dönüp bir saniye bakmaz
Songül : ciddi misin?...forma al dicem
Eylül : mümkünse romantik olsum
Songül : hmmm...sana kolay gelsin kardeşim
Eylül : Sağol Songül
Cemre ve Serkan yanlarından geçmişti
Songül : yüzsüz
Eylül : ağzını yormaya bile değmez Songül...Ama benim Cemre ye ispatlamam lazım
Songül : nasıl olacak ki?
Eylül : ses kaydı olmaz mı?
Songül : denemeden olmaz
Eylül : offf bir yandan Cemre bir yandan şu Emre bir yandan Alinin doğum gününe ne alacağını düşün
Songül : Emre ne alaka o kim?
Eylül : Atakanın kardeşi
Songül : ne!...Nasıl Atakanın kardeşi mi var?
Eylül : Evet...musallat oldu bana ya
Songül : bana bak uzak dur ondan