Bölüm 22

842 112 91
                                    

Bu da ne demekti?

Nasıl teşekkür etmiştim ki?

Yüzüğünde olan bakışlarımı kaşlarımı çatarak yüzüne çıkardım.

Onun arabaya binmesiyle ben de tereddüt etsem de binmiştim.

"Nasıl teşekkür ettim?" Arabayı çalıştıracakken sormamla, gözlerini anahtardan çekip, bana baktı.

Bir süre yüzüme baktı, ardından gözleri bir süre dudaklarım üzerinde de durdu.

Rahatsızca yerimde kıpırdanarak, gözlerimi kaçırdım.

Dün ben ne yapmıştım?

Kahretsin! Hiç bir şey hatırlamıyordum.

Sorumu yanıtlamadan boğazını temizleyip, arabayı çalıştırdı ve park yerinden çıkardı.

Acaba dün ne olduğunu sorsam söyler miydi?

Belki söylerdi. Bugün çok da katı değildi, sorumu yanıtlamaması dışında.

"Şey... size bir şey sorabilir miyim?" Ellerimle oynarken sormamla, yolda olan bakışlarını bana çevirdi ve kafasını salladı.

"Dün.. yanlış bir şey yapmadım, değil mi?" 

Nefesini dışarı verdi, ve direksiyonu daha iyi kavradı.

"Hayır."

Rahatlamıştım. Yalan söyleyen biri gibi durmuyordu.

Aslında yine aklımda olan ama sormaya hiç fırsatımın olmadığı soruyu da, sorumu cevaplamasıyla cesaretlenip, sordum.

"Tae Oh nasıl?"

Bir süre daha önüne bakıp, hafiften üzgün bakışlarını bana çevirdi.

"İyileşti ama bir ay daha izinli." Rahatlamayla nefesimi dışarı verdim.

En azından sevinebileceğim bir şey vardı.

Lojman askeriyeye yakın olduğu için kısa sürede gelmiştik.

Arabadan inip, askeriyeye ilerlerken kapıdaki nöbetçi askerler bana ve Komutan Kim'e garip bir şekilde bakıp, kapıyı açtılar.

Kapıdan içeri girerken, binanın merdivenlerinde huzursuzca bekleyen Hoseok'u gördüm.

Beni görünce hızla bu tarafa gelmeye başladı.

Yanımdaki Komutan Kim'i görünce bir süre duraksasa da, yanıma gelip, Komutan Kim'e asker selamı verdi. Komutan Kim de başını salladı.

"Neredesin sen?" Yüzündeki endişeyle bana bakıp, omuzlarımı tuttu. "Dün her yerde seni aradım."

Komutan Kim'in bakışlarını üzerimizde hissedebiliyordum.

Göz ucuyla kendisine baktığımda kaldırdığı kaşlarıyla bir bana, bir de Hoseok'a bakıp, ilerlemeye başladı.

Biraz daha uzaklaştığında, Hoseok'un omzumdaki kollarını indirip, tuttum.

"Hoseok, dün kötü şeyler olmuş gibi hissediyorum. Sarhoştum." Sıkıntıyla konuştuğumda son kelimeyi duyduğunda gözleri genişçe açıldı.

"Nasıl sarhoştun?" Biraz yüksek sesle bağırdı.

"Askerlerin bardaklarıyla, bardağım karışmış." 

"Nasıl yani? Askerlerin bardağında içki mi vardı?" Şüpheyle kaşlarını çattığında kafamla onayladım.

"Askerlerin içeri içki getirmesi çok büyük bir suç." Kollarını tutan ellerimden uzaklaşarak, kafasındaki şapkayı çıkardı ve saçlarını karıştırdı.

GeneralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin