Bölüm 3 - İLK HARAKET KARANLIKTAN

240 153 319
                                    

       Arda Birden annesinin sesini duymaya başladı. Bu ses girdiği transtan ayırmıştı sanki Arda'yı. Gözlerini açtığında annesinin yardımıyla ayakta duruyordu. Bayılıp yere düşmemişti anladığı kadarıyla.

-Arda! Arda! İyi misin oğlum?

-Bayıldım mı anne?

-Hayır sadece gözün karardı galiba. Biraz sendeledin o kadar. Ben koluna girince de hemen kendine geldin.

-Nasıl ya? Ne kadar sürdü bu anne?

-2-3 saniye anca.

-Şaka mı yapıyorsun anne? En az 15 dakika sürmüş olması lazım.

             Arda için o adamla yaşadığı son anı 15 dakika sürmüş gibiydi. Bir türlü anlam veremiyordu. Kimdi o adam? Yardım istediği kesindi. Peki o kelime neydi? Ptahik... Duman ne alakaydı? Tehlike neydi? Yardımı isteye isteye Arda'dan mı istemişti? Nasıl yardım? Neye yardım? Mustafa kimdi? Dedesinin bu işle ne alakası vardı? Aslında bütün soruları boşuna soruyordu. Bunların hepsi beyninin bir oyunuydu. Sonuçta gerçek değillerdi. Meraklanmasını gerektirecek hiçbir şey yoktu. Öyle olmalıydı en azından. Bu olayı hiç kafasına takmamalıydı. Ama birden ağzından dökülüverdi kelimeler.

-Anne Dedemin adı Mustafa değildi değil mi?

-Yok oğlum birinin adı İbrahim diğerinin de Ömer.

-2. İsimleri falan yok mu Mustafa diye?

-Yok Arda yok. Nereden çıktı şimdi bu? Hem o 15 dakika ne alaka?

-Bir şey yok ya, boş ver sen beni. Hadi sen geç eve ben yüzmeye kaçıyorum.

Kendisine kızıyordu şimdi Arda. Bir hayal görmüştü, beyninin kurbanı olmuştu sonra annesini meraklandıracak davranışlarda bulunmuştu. Akşama babama anlatmasa bari sonra ikisi birden soru yağmuruna tutarlar beni dedi kendi kendine. Gidip en yakın arkadaşı Veliyle görüşmek istedi. Sonra yüzme kursuna geç kalacağını fark etti. En iyisi Veliyle telefonda konuşayım, buradan da bir taksiye atlar kursa giderim 15 dakika anca kalmış dedi.

                                                               UNUTMAYAN SEVGİLİ

        Hemen bir taksiye atladı. Taksideyken Veliyi aradı ama kapalıydı telefon. Belki de kursa gitmiştir çoktan dedi. O sırada taksici söze başladı.

-Şuradaki bayan ısrarla taksiye el sallıyor beyefendi. Sizin için mahsuru yoksa onu da alalım mı?

-Tabi olur fark etmez benim için. Zaten birazdan ineceğim ben.

-Durduğunuz için çok teşekkür ederim, bu sıcakta 25 dakikadır taksi bekliyorum.

-Elif?

-Arda? Nasılsın? Nereye böyle?

-Yüzme kursuna. Sen nereye?

-Sizin kursun üst katında bir fitness  var ya hani, oraya iş görüşmesine gidiyorum. Bizimle çalışmak ister misiniz diye ilan vermişler. Telefonla görüştüm bir yardımcı hocaya ihtiyaçları varmış bayanlara, kabul ederlerse orada işe başlayacağım.

-Hadi hayırlısı olsun bakalım.

   Arda'nın bu cevabı üzerine yine her zamanki gibi sessizlik oldu, Elife doğru baktığında onun kesintisiz olarak kendisine baktığını fark etti, ufak bir tebessüm etti, onu kırmak istemiyordu, ama bu durumda ne yapacağını da bilemiyordu. Biraz daha zaman geçtikten sonra Arda inecekleri yere geldiklerini fark etti.

 -Geldik biz beyefendi müsait bir yerde inelim.

-Oldu o zaman, ben geçeyim kursa Elif, sana iş görüşmesinde başarılar diliyorum.

-Arda, lütfen yabancıymışım gibi davranma.

-Yok canım neden yabancıymışsın gibi davranayım.

-Yapma Arda, aptal değilim. Anlıyorum yaptıklarını. Hep kaçmaya çalışıyorsun. Söylesene o kadar da kötü müyüm?

-Hayır Elif. İşin senin iyi ya da kötü olmanla alakası yok. Aslında çokta iyi bir insansın. Emin ol laf olsun diye söylemiyorum. Ama maalesef iyi olmakla uyumlu olmak başka bir şey. Zaten iyi bir insan olduğun için arkadaş kalalım dedim. Senin gibi bir arkadaşı asla kaybetmek istemem. Çok anlayışlı bir insansın.

-Biliyorum, pekte birbirimize uyumlu değildik haklısın. Ama belki zamanla huylarım değişirdi, daha uyumlu bir hale gelirdik.

-Yapma Elif. Karakterinden ödün verme. Bana beslediğin bu duygular geçtiğinde karakterinde değiştirdiklerine pişman olacaksın. Sen Elif olarak kalmaya devam et. Sen böyle güzelsin. Eminim seni olduğun gibi sevecek birisi çıkacaktır karşına.

-Olaya aynı bakış açısından bakmıyoruz Arda. Ama olsun, daha fazla konuşup seni boğmayacağım. Sana iyi çalışmalar. Haydi görüşürüz.

-Görüşürüz Elif.

        Arda yavaştan kurs kapısından içeri girerken Elif kendi kendisine senin için karakterimi de değiştiririm Arda, keşke anlasan değerini diye mırıldandı. Ardaysa havuza girmek için hazırlanırken hocası geldi ve Veliyi sordu. Arıyorum ama kapalı telefonu dedi. Arda'da meraklanmıştı ama dersini aksatamazdı. Kurstan sonra uğrarım bir evine diye düşündü. Bugün rekorunda bir geliştirme yapamadı ama yine de en azından en son kırdığı rekorunu egale etti.

                                                   İLK HARAKET KARANLIKTAN
      Sonrasında üstünü değiştirip apar topar Veli'nin evine geçti. Lambaları sönüktü evin ama bilgisayarın ışığının yandığını fark etti Arda. Kapıyı kendine has tarzıyla tıkladı. Ama ne gelen vardı ne giden. Bir kez daha tıkladı yine de kapı açılmadı. Zile bastı bu sefer uzun uzun. İçeriden boğuk bir sesle müsait değilim diye bir ses geldi. Velinin sesi olduğuna bile pek emin olamadı Arda.

-Veli benim, Arda.

-Müsait değilim dedim.

-Veli kendinde misin adamım?

      Ses kesilmişti. Meraklanan Arda kendisinde yedeği bulunan anahtarı kullanıp velinin kapısını sessizce açtı. Parmaklarının ucunda Velinin odasına doğru yöneldi. İçeriyi gözetlediğinde Veli'nin odasının darma duman olduğunu gördü. Bilgisayarda heyecanla bir şeyler araştırıyordu Veli. Üstünde Alaister Crowley yazan Siyah beyaz bir resim vardı açtığı sayfada. Ayrıca masanın üzerinde ufak tefek kemikler, kapalı bir kapta mürekkep, başka bir kapta kan olduğunu tahmin ettiği bir şey vardı, siyah bir kumaşın üzerinde çizili karışık simgelerden oluşan bir vefk gözüne ilişti.

-Veli ne yapıyorsun burada?

      Birisinin geldiğini fark eden Veli hızla laptopunu kapattı ve masanın üzerindeki eşyaların üzerini de örtü verdi. Sonra kapıya dönüp baktığında Arda'nın geldiğini anladı.


-Sen miydin Arda? Korkuttun beni. Hiç öyle internette takılıyordum.

-Öyle internette takılıyordun demek? Peki neden ben gelince kapattın ekranı?

-Neden bu kadar soru soruyorsun acaba?

-Sen söyle kardeşim, aramızda gizli saklı bir şeyler var gibi duruyor.

-Yok canım ne alakası var?

-Peki o masanın üstündeki acayip şeyler neydi? Hani ben ses verince üstünü örttüklerin?

       Velinin birden sinirleri zıplamış gibiydi, Suratı kıp kırmızı oldu, sesi de iyice boğuklaştı, gırtlak kanseri olmuş gibi konuşuyordu şimdi.

-Arda, her şeye karışmak zorunda mısın?

-Efendim? Sesine ne oldu böyle senin?

-Anlaman mı kıt? Yalnız kalmak istiyorum müsaadenle.

-Kokusu çıkar bunun Veli, sen bilirsin. Görüşürüz.

-Bu arada o anahtarı bırak öyle git.

-Gerçekten anlayamıyorum seni, sanki karşımdaki sen değilsin de bir başkası. Al anahtarını.

Duman Diyarı : Kutsal Kaya (KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin