Bölüm 9 - GERİ DÖNÜŞ

149 95 74
                                    

        Arda tekrar tekrar okuyordu mektubu. Bana çizdiğin bu yoldan ayrılmayacağım baba dedi. Sonrasında mektubu dosyasına koyup klasöre geri koydu. Göz yaşlarını sildi, özellikle annesinin onu böyle görmesini istemiyordu. Sonra yavaş yavaş aşağı indi. Annesiyle babası oturuyordu yemek masasında hala. Annesinin ağlaya ağlaya gözleri kurumuş bir damla daha akıtacağı yaş kalmamıştı. Babasıysa gayet metanetli şekilde onun yanında duruyordu.

         Arda'nın geldiğini görünce her ikisi de bakışlarını Arda'ya diktiler. Vereceği tepkiyi merakla bekliyorlardı, daha doğrusu korkuyla. Özellikle annesi Fatma oğlunun ona yüz çevirmesinden çok korkuyordu. Arda'yı kaybetme fikri bile aklını yitirmesine sebep olabilirdi. Ardaysa kelimelerini çok dikkatlice seçmeye çalışarak konuşuyordu. Onları incitmek istemiyordu.

-Siz benim ailemsiniz. Bugüne kadar bir ailem vardı şimdi iki oldu, burada sizinle, öldükten sonraki hayatımda ise hem sizinle hem onlarla beraber olacağım. Sizinle aramda değişen hiçbir şey yok, yine harçlık için sana yalakalık yapacağım baba, yine yemek için sana yalakalık yapacağım anne. Ne saygım ne sevgim ne de şımarıklığım bitmeyecek, yine başınızın belasıyım. Beni bugünlere getiren sizlersiniz, yaptıklarınızı asla unutamam. Siz benim hayatımsınız.

-Senin gibi baş belasına can kurban anneciğim benim.

             Üçü birlikte sarıldılar. Daha fazla söze gerek yoktu. Aile diye geçirdi Arda içinden, ''aile sadece seni dünyaya getirenler değildir. Aile senden sevgisini koşulsuz şartsız hiç esirgemeden arkanda olan herkestir. Aile emek verendir, koruyup kollayandır, seni savunandır, senin iyiliğin için uğraşandır. Belki öz annem ve öz babam bugün hayatta değil, ama bugüne kadar bana sevgisini, emeğini, desteğini, saygısını, koruyup kollamasını ve beni dış hayata karşı savunmasını eksik etmeyen güzel kalpli insanlar, hepinize minnettarım.''

            Gecenin geri kalanı Arda'nın yine şımarık konuşma çabalarıyla başladı, ama onu bugüne kadar yetiştirenleri üzmemek yüzlerini güldürmek adına ne kadar çabalasa da tadı tuzu yoktu, bir yanı kan ağlıyordu ve bu her hareketinde belli oluyordu. Annesi Fatma ise Arda'nın onu silmemesinin verdiği sevinçle mutlu oluyor ama bir yandan da bu gecenin verdiği hüzünle ağlıyordu. Babası bir ara Halit'in bıraktığı mallarla alakalı konuşmak istedi ama Arda konuyu açtırmadı, senin neyin varsa benim, benim neyim varsa senin baba, mal varlığı konuşmamıza gerek yok dedi. Vakit iyice geç olunca odalarına çıkıp yattılar. Arda uyuyana kadar gerçek annesiyle babasını düşündü. Tabi o uykuya ne kadar uyku denirse, tam içi geçecekken tekrar uykusu dağıldı, bu şekilde yarı uyur yarı uyanık sabah etti geceyi.

        Sabah olduğunda yine aynı alarmla uyanıp yine kahvesini içti ve annesinin hazırladığı kahvaltıyı yaptı ve sonra kısa birkaç işi olduğunu sonrasında eski eve geçeceğini birkaç gün kesinlikle tatile ihtiyacı olduğunu söyledi, annesinin tembihiyle bütün ilaçlarını yanına aldı ve aksatmayacağına söz verdi. Zaten doktorun dedikleri içini ferahlatmıştı. Oğlu sağlık açısından turp gibiydi bu bir anlık stresten kaynaklanma bir rahatsızlıktı ve sebebi de belliydi, o olayda aşıldığına göre artık korkacağı bir şey yoktu.

       Arda evden çıkıp doğruca mezarlığa gitti. İçeri girerken çok garip hissetti, bunca yıldır ailesinin üniversiteden arkadaşları diye geldiği mezarlığa ilk defa annem babam diyerek gidiyordu. Mezarlığın kapısından içeri girdiğinde sebebini anlamasa da ayaklarının titrediğini hissetti, adımları yavaşladı, sanki gerçekten onlarla buluşacaktı, dili damağı kurudu.

          Mezarların başına geldiğinde önce eliyle mezarların yeşil parmaklıklarını tuttu, gözleri hafif nemli yüzünden yarım bir tebessümle baktı mezarlara. Ben geldim diye geçirdi içinden, ben geldim anne, ben geldim baba. Sonra onların ağızlarından çıkmayan cümleleri Arda'nın kulaklarında yankılandı, hoş geldin evladım. Gözlerini sıkıca yumdu, yaş akmaması için kendi kendisine yaptığı bir mücadeleydi bu. Dizlerinin titremesine dayanamıyordu artık, yere eğilerek topraklarını avuçladı,  avucuna aldığı toprakları burnuna yanaştırıp kokularını içine çekti, dayanamıyordu bu acıya, silkindi ve ayağa kalktı, sonrasında çiçekleri budadı ve su getirip mezarlara su döktü.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 14, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Duman Diyarı : Kutsal Kaya (KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin