0.7

5.3K 420 258
                                    

"Pekala. Ama maç biter bitmez anlatacaksın."

"Tamam! Delikanlı adamızdır, endişen olmasın. Ampul var bu arada. Sen mi başlamak istersin ben mi başlayayım?" Potadan seken topu havada yakalayarak konuştuğunda omuz silkmiştim.

"Fark etmez."

"Ben başlayayım." Elindeki topu sektirerek üçlük çizgisinin gerisine yürürken ona doğru ilerledim. Topu sürerek beni kolaylıkla aşıp bir turnike attığında onu zorlamam gerektiğini anlamıştım. Bir sonraki ataklarında onu daha iyi karşılamış ve potaya yakınlaşmasına kolay kolay fırsat vermemiştim. Sonunda onu sıkıştırmama dayanamayarak bir şut atmıştı ancak tutturamamıştı. Potadan seken topu uzun boyumun avantajıyla ondan önce havada yakaladım ve üçlük çizgisinin dışına sürdüm. Gökhan'ın bana koşmasına fırsat vermeden olduğum yerde zıplayarak şut attım ancak ben daha ne olduğunu idrak edemeden Gökhan'ın elimden çıkan topa çakmasını ve topun dışarıya uçmasını beklemiyordum. Az önce kendimden 7 cm kısa birinden blok yemiştim.

"Sen az önce bana blok mu koydun?" Afallamış bir surat ifadesiyle bir dışarı çıkan topa bir de Gökhan'a bakarken alayla sırıtmış ve kollarını kavuşturmuştu.

"Niye şaşırıyorsun? 1.97 metre birisine bile blok koymuştum ben. Aramızda 17 cm vardı, 17! Sen nesin ki?"

"Eh, gerçi aldım verdim yaparken o kadar mesafeden atladığında anlamalıydım senin zıplamanın normal olmadığını..." Derin bir iç geçirirken dışarı çıkmış topa ilerledim ve aldıktan sonra ona fırlattım "Oyna bakalım."

Uzun ve çekişmeli geçen bir oyunun sonunda ikimiz de yorgunluğun etkisiyle aynı anda yere çökmüştük. Soluklarımızın düzene girmesini beklerken kucağımdaki topla ilgileniyordum. Gökhan'ın gözlerini üzerimde hissederek ona döndüğümde anında bakışlarını benim üzerimden çekmiş ve derin bir nefes almıştı.

"İstanbul'a bir okulla görüşmek için gittim."

Konuşmasıyla içimi ferahlatan o his uçup gitmişti. Kaşlarım elimde olmadan çatılırken boğazımdaki büyük yumrudan yutkunarak kurtulmaya çalıştım ancak başaramadım. Onun yalnızca bir haftalık yokluğu bile beni mahvederken şimdi karşıma geçmiş, okuldan ayrılma olasılığı hakkında konuşuyordu. 

"O-Okuldan mı ayrılacaksın?" Boğazımı temizledikten sonra duygusuz bir şekilde konuşmaya çalışsam bile kekelememe engel olamamıştım.

"Hayır, yok öyle bir şey." Bu düşünce onu da rahatsız etmiş olacak ki kafasını şiddetle iki yana salladı ve iç çekerken kucağımdaki topa doğru uzandı. Topu eline alıp parmağında çevirirken itiraz etmedim. Böyle kritik şeyleri anlatırken eli asla boş durmazdı "Mesele çok uzun... Ama birisine anlatmam gerekiyor ve o birisinin gitme olasılığımı zerre önemsememesi gerekiyor. İçime atarsam öfkemi kavga ederek çıkartırım ve kimsenin boş yere dayak yemesini istemiyorum. Ya da kendim de dayak yemek istemiyorum."

Onun gitme olasılığı belki de en çok benim için önemliydi. Yüreğimde yoğun bir sızı hissetmemle derin bir nefes alarak gözlerimi yumdum. Bilmem kaçıncıya 'Keşke daha cesur olabilsem.' Diye geçirdim içimden. Daha cesur olabilsem ona anonimden yazmak yerine karşısına geçip duygularımdan bahsedebilirdim. Birbirimize daha yakın olabilirdik. Ona dilediğim zaman sarılabilirdim.

"Gitme olasılığın benim için o kadar önemsiz değil." Benden bir cevap beklediğini fark ederek kendimi konuşmaya zorladığımda bakışlarını parmağında çevirdiği toptan ayırarak bana çevirmiş ve kaşlarını çatmıştı "Ne olursa olsun 3 yıldır sınıf arkadaşımsın. Ettiğimiz kavgaların bile bir önemi vardı benim için. Kendini bu kadar değersiz göremezsin."

hero [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin