Bebek Bekliyoruz!

3.3K 248 155
                                    


Ağlama merasimimi bitirip güzel bir duş alalı ve yastığımı Jungkook'muş gibi düşünüp onu parçalamamın üzerinden yaklaşık olarak on beş dakika geçti. Bu süreçte ise Paper yanı başımda oturmuş, sahibinin nasıl delirdiğini izliyordu.

"İzle oğlum izle. İki havlayıp beni neşelendirsen bir yerine yapışır sanki."

Şimdi ise yatağımda yatmış ve kafamı aşağıya sarkıtmıştım. Beynime kan gidiyor ve midem bulanıyordu. Olsun, Kook daha çok bulandırıyor.

  - Paper?

...

  - Ben çok sıkıldım. Keşke köpek olsaydım. Ne güzel... Hep dilin dışarda, sağa sola işeyebilirsin, tasmalar falan. Hoş olurdu herhal.

"Beynime kan gidince daha iyi oluyorum. Fişek gibiyim be!"

Şarjdaki telefonum çalınca ıkına ıkına ona uzandım ve alıp kim olduğuna bakmadan açtım.

  - Kimsin?

  - Kızım?

  - Baba? Sen, siz... Kore'de misiniz?

  - Evet. Havaalanındayız.

  - Erken döndünüz?

  - Eve gelince konuşuruz. Evdesiniz değil mi?

  - Evet.

  - Orada görüşürüz.

  - Baaay.

Sesi kızgın yada endişeli gelmiyordu. Daha çok neşeliydi sanki? Bir gelsinler de, çıkar yakında kokusu.

Telefonumu bir yerlere attırıp aniden doğruldum ve başım dönünce de sırt üstü yataktan düştüm.

  - Hay sikeyim!

  - Yeon Do?

Tersten Kook'a bakarken, boynumun kırılıp kırılmadığını anlamak zordu açıkçası. Kocaman açtığı gözleri ile yanıma gelip beni kaldırmaya başladı. Açıkçası bana dokunmasını istemiyordum ama sanki buna muhtaçmışım gibi hissediyordum.

  - Ne oldu öyle? İyi misin?

  - Evet.

Kolumu ondan çekip ayağa kalktım ve başım döndüğü için yatağa geri oturdum.

  - Şey... Noodle yaptım. Gel yiyelim hadi.

  - İstemiyorum sen ye.

  - Ama geldiğinden beri birşey yemedin. Yoongi hyung bilmez yemek yapmayı. Sabah da aç durdun değil mi?

  - İstemiyorum dedim Kook, uzatma.

  - İsteğinle alakalı değil bu, sağlığınla alakalı. Gel yiyelim hadi, inat etme.

  - İs-te-mi-yo-rum.

  - Pekala... Sadece sana katıp getireyim o halde. Benle yemek istemediğini söylemen yeterliydi.

Dönüp kapıya yöneldiği zaman son sözümü söyledim.

  - Anladın nihayet.

Durdu. Kapı kolunu sıktığını burdan görebiliyordum. Başını eğmişti.

  - Yapma.

  - Neyi?

  - Bunu. Açıklamama bile izin vermiyorsun. Bari yapma.

  - Umurumda değil.

Başı ile onaylayıp odamdan çıktı ve kapıyı kapattı. Üzülüyordum. Köpek gibi üzülüyordum hemde. Ama gururumun bu kadar ağır basmasını bende beklemiyordum. Belkide biraz sakinleşip onu dinlemem gerekiyordu. Galiba...

I don't want a bunny! °•°JJK°•°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin