5.Bölüm《Kader》

54 20 19
                                    

   Gözyaşlarımla ıslattığım yastığımda sabah üç sularına kadar kendimi uykunun kollarına bırakamamıştım. Annemi yatağına yatırmak bile bu kadar zor olmamıştı. Bir kabusun içinde gibi hissediyorum. Güneşin doğmadığı, hiçbir zaman yağmurların, gök gürültülerinin dinmediği bir kabus! Gökkuşağını görmek istiyorum artık. Artık sadece ona ihtiyacım var.

~~~

   Sabahın yedisinde her zaman kurduğum alarmımla birlikte uykunun rahat kollarından kendimi ayırdım. Gözlerimdeki yorgunluğun bugün daha fazla olmasına şaşırmadan banyoya doğru yavaşça yol aldım. Soğuk suyu her yüzüme çarpışım beni kendime getiriyordu.
Hiç bir zaman gelmek istemediğim kendime...
Aynaya bakıyorum.
Çirkin bene!
Yaşadıklarıyla çökmüş kıza gözlerimi gezdirdim. Gözaltlarımdaki şişliklerde parmaklarımı gezdirdim.    

Suratımda stresli anlarımda daha da artan sivilcelerimden ne kadar nefret ettiğimi bir kez daha anlamıştım. Kesinlikle yediğim abur cuburlardan olduğunu sanmıyorum! Her zamanki kendimi kandırma cümlelerimi kuruyorum zihnimde...
 
Suçu yine onlara atmak istiyorum. Hayatta en kolay kaçma biçimim bu benim.
Yorgun suratıma arkamı dönüp yüzümü havluyla kuruladım.
Okul kıyafetlerimi üzerime geçirip içinde kitap olduğuna bin şahit gerektirecek kadar hafif olan gri çantamı sırtıma takıp odadan çıktım.

Annemi gözlerim arıyor ilk başta ama sonra görüyorum onu masada kahvesini yudumlarken. Filtre kahvesinin kokusu burnuma dolarken gerçekten hiç bir şey yemek istemediğimi fark ettim. Annemin elindeki bir şeye gözlerini ayırmadan dlamış bir biçimde bakıyordu. Yanına yaklaşınca bunun alyansı olduğunu fark ettim. Boğazımdaki düğüm kendini belli edercesine içimi acıtırken kendime gelmeye çalıştım.

Gözlerimi annemden hızla kaçırdım ve daha fazla kendimi üzmeme kararı aldığım için buzdolabından küçük şeftali sularından alıp anneme tek bir kelime etmeden kendimi dışarı attım.
Bahçeye doğru hızlı adımlar atarken her adımda bacaklarıma sıçrayan su taneciklerini yeni hissediyordum. Gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Kara kara bulutlardan sıkılmama rağmen gökyüzünde onları görünce kendimi o serin havayla ve yağmur damlalarıyla çok iyi hissediyordum.
 
Bu da benim kendime ters düşmemdi işte!
Eve geri dönüp şemsiyemi alamazdım. Yine annemi görmek istemiyordum.
Hem ben ıslanmayı severdim!     
 
  
Kendimi dünyadan soyutlarmışcasına sadece ben varmışım gibi hissederdim. Sağanak yağmurda tek başıma kaç kere caddelerde yürüdüğümü hatırlarım ben. Kimse karışamazdı bana! Karışmazdı da zaten...

 Ağır adımlarla yürüyordum. Yağmurun hızlanması için dualarım her saniye daha da artıyordu. Islanmak istiyordum. Hem de sonsuza dek...
Ayağımdaki beyaz ayakkabılarıma baktım. Çamurdan simsiyah olmuştu. Ama bu benim için en ufak bir sorun değildi. Hatta ayağıma giren sularla ıpıslak olan en sevdiğim çoraplarım bile umrumda değildi!
Artık hiçbir şey beni üzemezdi. Ben güçlüydüm!
En azından öyle olmalıydım!

×××
 
Okula yaklaşan adımlarım daha da yavaşlamıştı. Koşan insanlar etrafımdan hızla geçerken beni görüp şaşkın şaşkın bakan insanlarda oluyordu. Ama onlara sadece gülümsüyordum.

Gözlerimi yağmurdan açmakta zorlanırken hem de...
Sonra okulun yanındaki parkta durdum. Çantamı kollarımdan kurtarıp salıncakların oraya kalan gücümle fırlattım. Kollarımı havaya kaldırıp yavaşça başımı gökyüzüne çevirirdim. Kahkahalarım , gözyaşlarıma karışırken etrafımda dönüşüm her geçen saniye artıyordu. Ne hissettiğimi bilmezken iki duyguyu aynı anda yaşamakta ne demekti! Bu bendim...
  
Gözlerimi acıtan yağmur damlaları kalbimdeki acıyı da kendi acısıyla çözebilse keşke...
Kendimi anlatabileceğim tek bir kişi yokken o dinlese bari beni. Bulutlar dinlese yağmurlarıyla birlikte...
Dinler miydi?

Hiç Umut Yok Mu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin