Kaç dakikadır sofrada boş boş oturuyordum? Hiç bir şey boğazımdan geçmemişti. En sevdiğim şeyi almıştım oysa dışarıdan.
Tavuk döner!
Sımsıcaktı ilk aldığımda şimdi ise bir kış günü kadar soğuk.
Kış günü...Kaç tane tavuk döner yedim o karın altında ne umutlarla... Onu görmek için saatlerce buz gibi okul bahçesindeki o bankta bekledim onu. O yüzüme bile bakmazken üstelik. O hislerimi önemsemezken...
Gözlerimi elimdeki ekmeğe çevirdim. Sadece bir ısırık aldığım ekmeği usulca masaya bıraktım . Evde derin bir sessizlik hakimdi. Annem ve babamın evde olmamasına alışmıştım artık. Saatin o zamanın ilerlediğine dair sinir bozucu sesinden başka hiç bir şey duyamıyordum. Tabi bir de içimdeki kişi bir sussa kendime gelecektim!
Neden dakikalardır bu masadaydım? Neden bu kadar düşünüyordum?
Bilmiyorum.
Niye kendimi bu kadar sıkıyordum?
Sıkmamalıydım!
Rahat olmalıydım!
Olamıyordum.
Geldiğimden beri gözümde sözleri yankılanıyordu. Neden diyorum kendime. Neden gitmedin? Neden beni o aptal sınıfta tek başıma ağlarken bırakmadın?
Bıraksaydın belki beynim bu kadar yorulmazdı düşünmekten!
İçimde heyecanlanan bene kızıyorum. Onu ellerimle boğmak istiyorum. Sussun istiyorum. Olmayacak öyle bir şey!
Hiç bir zaman ...
Artık o eski ben yok! O umut dolu saf kız yok!
Umutlanma o yüzden boşuna içimdeki kız!
Kendine gel.***
Gözlerim televizyon ekranına bakmaktan acıyordu artık. Ne izlediğimi bile bilmiyordum üstelik. Tam dört saat geçti ama biri bana gelip ne izledin dese diyecek hiç bir şey bulamazdım.
Annem sanırım hastanede gece nöbetine kaldı yine. Keşke şuan gelse de en azından bir şeyler anlatsa ve kafamı meşgul etse! Ondan tek isteğim o. Çünkü onun hiç bir zaman benim dertlerimi dinleyip gözyaşlarımı sildiğini hatırlamıyorum. Belki en son yedi sekiz yaşlarımda yapmıştır. Tabi o yaşta nasıl bir derdim olacaksa?
Ne aşkla tanışmışımdır ne de dost kazığı yemişimdir !
O suç üzerime kaldığında bile gözyaşlarımı silmedi en çokta bu koydu bana. Benim o kazaya tanık olmamın en saçma şey olduğunu söylediğini bile hatırlıyorum. Kulağımda çınlıyor hala o bağırtıları.Yapayalnız kalmıştım şimdiki gibi. Koca dünyada yapayalnız...
Elini uzatıp beni bu yalnızlıktan kurtaran kimse olmamıştı. Şimdi olduğu gibi. Koca karanlık çukurumda tek başıma yaşamaya çalışıyordum...Televizyonu kapattıktan sonra kanepede bir kaç dakika boyunca duvarı seyrettim. Yaptığım bu saçma eylemden sonra susama hissi içimi doldurdu. Mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerlerken uykumun ne kadar yoğunlaştığını anlamış oldum. İnsan ayağa kalkınca anlıyordu!
Kapıyı ağır hareketlerle açtım ve tezgahta duran sürahideki soğuk suyu bardağa doldurdum. Tam bardağı ağzıma götürecekken bu suyun hala nasıl soğuk olduğuna dair küçük kuşkular etrafımı sardı. Ben suyu okuldan yeni geldiğim dakikalarda çıkarıp içtiğimi ve buzdolabına geri koyduğumu hatırlıyordum. Eğer bırakmış olsam bile hala soğuk olma ihtimali çok düşük.
Bardağı masaya bıraktım. Etrafa gözlerimi çevirdim. Evde biri olmalıydı. Kalbimin hızlanmasını umursamadan bahçeden gelen sesle birlikte tüm cesaretimi yanıma alıp kapıyı açtım. Sıklaşan nefesim bir anda düzene girerken karşımda duran kişiye kocaman gözlerle baktığımdan emindim.
"Anne! Senin burada ne işin var?"
Annem üzerindeki ince örgü hırkasına sarılmış bir şekilde dağınık sarı saçlarını umursamadan öylece dalgın dalgın oturuyordu. Önündeki yarım suyu görünce az önceki sürahinin neden dışarıda olduğu da kesinleşmiş oldu kafamda.
Peki kaç saattir böyle duruyordu? Neden bu haldeydi! Annemi hayatımda hiç bu şekilde gördüğümü hatırlamıyorum. Sanki hiç yokmuşum gibi boş bakıyordu. Her zaman yokmuşum gibi davranırdı ama hiç böyle bakmazdı. Bu bakışla beni önünde eziyordu.
"Ben senin nöbette olduğunu zannediyordum."
Aradan geçen bir kaç saniye sonrasında ağzından tek bir kelime bile çıkmamıştı. Gözlerinin kıpkırmızı olduğunu yanına gidince fark ettim. Ne olmuştu böyle? Bu haline anlam veremiyordum. Evde babamda yok ki çağırayım!
Yanına telaşlı bir şekilde oturdum. Soğuk ellerini ellerimin arasına aldım. İçim ürperdi. Onda tek bir tık bile yoktu.
"Anne ne olursun konuş. Başına kötü bir şey mi geldi?" Dolan gözleri kalbimi darmadağın ederken her saniye suskunluğu telaşımı arttırıyordu.
Saçlarını yanaklarından titreyen parmaklarımın yardımıyla usulca çektim. Dolan gözlerinden damlayan bir damla yaşı elinin tersiyle saniyesinde sildi. Sonra kısık bir sesle ağzından kelimeler döküldü :
"Baban benden boşanıyor."
Annemin kelimeleri kalbime saplanırken gözyaşlarım anında akın etmeye başladı yanaklarıma. Engellemek istemedim çünkü hala ne olduğunu anlayamıyordum. Annemin dolan gözleri gözlerimle buluşunca ağzından çıkan bir hıçkırıkla ağlaması bir oldu.
Annemin omzumda ağlaması benim için hayatımdaki en büyük olay olabilirdi. Hiç anne kız olamamıştık ki biz. İlk defa gözyaşlarını silecektim ama daha kendimi bile toparlayamıyordum. Babam bunu bize nasıl yapabilirdi? Beni nasıl ortada bırakma fikrine kapılabilirdi! Zaten hiçbir zaman gerçek bir aile olamamıştık ki biz! Annem hep çalışırdı , babam hep dışarılardaydı. Bir araya geldiklerinde ya suskunluk ya da kavga olurdu. Kaç gece kulaklarımı onların seslerini duymamak için kapayarak uyumaya çalıştığımı hatırlarım! Kaç gün onların arasında gözyaşlarıyla kaldığımı sayamam bile...Şimdiyse tamamen kopuyorduk, hafızamda kalan bir kaç küçük mutlu anıyla birlikte parçalara ayrılıyorduk.
Hem de sonsuza dek...
Belki de bu benim için daha iyi olurdu! Artık ağlamazdım, artık onların kavgalarını dinlemezdim.
Ama yinede önümde annrm bu şekilde ağlarken nasıl sevinebilridim ki.
İçimde ufacık bir mutluluk zerresi olmadan hem de...Birkaç dakika sonra derin bir nefes aldım:
"Anne şu konuyu baştan anlatsana sen!"
"Neyi anlatayım kız? Anlatacak şey mi kaldı! Başka birisi var dedi , senle artık karı koca olamıyoruz dedi. Tek bir kelime bile edemedim.""Başka biri mi? Kimmiş söyledi mi?"
"Söylemedi tabiki de. Ne halleri varsa görsünler."
Burnunu elinde parça parça olmuş mendille bir kez daha sildi. Sonra derin bir iç çekms kulağıma doldu. Konuşacak gibi olduğu her saniye dudaklarının titrediğini görüyordum.
"En çok da kalbimi ne kırdı biliyor musun?"
"Ne kırdı?"
İkimizinde sesi titriyordu."Keşke senin on yedi yıl önce o adamla evlenmene razı olsaydım da hiç bunları yaşamasaydık, dedi ya o an gerçekten yok olmak istedim."
O an annemin gözümün önünde gözyaşlarına boğulmasını izlerken ne düşünüyordum biliyor musunuz? Yıllardır düşündüğüm bir sorunun cevabını nasıl böyle bir gün bulduğumu düşünüyordum. Yıllardır annemin babamı gerçekten sevip srvmediğini anlamakla geçti. Ve bugün anlıyorum ki annrm gerçekten babamı seviyor hatta ona hala aşık!Kendisi bunu benden yıllardır saklarmışcasına haykırıyordu şimdi karşımda. Yıllarca ağladığım gecelerle dalga geçercesine karşımda bunun için ağlıyordu. Babamı kendinden soğutmak için yaptığını düşündüğüm hareketlerin aşktan olduğunu savunuyordu şimdi. Buna ne denirki? Babam haklı mı demeliyim yoksa annemin gözyaşlarına hak mı vermeliyim?
Kalbim bunun cevabını bilemiyor bile...Sadece yatağıma girmek ve uyumak istiyordum şuan. Upuzun bir uyku olmalı bu benim için. Yıllarımı unutmalıyım. Yepyeni bir düzen için kendimi toparlamalıyım.
Annemin fısıltısı kulağıma doluyor sonra :"Ben onu asla affetmeyeceğim."
Gözlerimi kapadım. İçimden yılların acısıyla kendime fısıldadım."Bende sizi asla affetmeyeceğim."
☁Hayallerinizin gerçek olması dileğiyle...☁
☆♡Yıldızı unutmayınız!♡☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Umut Yok Mu?
Chick-LitUmut... Yıllardır tutunduğum , aşık olduğum bir kelimeyken şimdi bu denli nefret etmem gerçekten şaşırtıcıydı. Kalbimi tüm zorluklara rağmen hayallerle doldurmuştum oysa bir zamanlar... Tabi bu aptallığımın bir göstergesiydi. Başıma gelen bir kaç tü...