Multi- Canşikâr ve Dehna yılbaşı partisinde
#The Script- The End Where I Begin#
Güzelsin Canşikâr.
Bu defa ismin uzadı telafuzumda.
Sanki biraz içmişim gibi
Hoş ve yayvan duyuldun kulaklarda.***
Geçirdiğim anjinin üstünden iki hafta geçmişti. Tekrar bir göğüs sancısıyla sarsılmamıştım ancak ilaçlarımı hiç aksatmıyordum. Canşikâr'la aram o günden beri öyle iyiydi ki düşledikçe bulutların üzerine çıkıyordum. En sevdiği oyuncağıymış gibi titriyordu üstüme. İnce giyindiğimde kalın bir şeyler getiriyor ya da ceketini veriyor, yemek yemediğimde karnımı doyuruyor, ilaçlarımı unuttuğumda hemen hatırlatıveriyordu. Şimdi ise buz gibi havada pijamalarımızın üzerine ceketlerimizi giymiş, balkona çıkıp yağan karı izliyorduk.
"Çenen titriyor, çorap giy de gel."
"Yok yok, biraz daha izleyelim içeri geçeriz zaten."diye itiraz ettim. Elimi uzatıp avucuma kar düşmesini bekledim. "Mersin'e hiç kar yağmıyor, burada tadını çıkarabiliyorum. Tutar değil mi, Canşikâr? Yarın okula gitmeden oynamak istiyorum."
"Böyle yağmaya devam ederse tutar."
Ona hafifçe yaklaşıp başımı omzuna koyarak izlemeye devam ettim. Beni kendine daha fazla çekip koluyla bedenimi sardığında başım artık boyun girintisindeydi. Sıcaklığını paylaşan bedenim dakikalarca huzuru soluduktan sonra içeri girmeye karar verdik.Bir süre televizyonda rastladığımız diziyi izledikten sonra konuyu anlayamayıp daha fazla katlanamadığımız için uyumaya karar verdik.
Ertesi sabah olduğunda kahvaltımızı yapar yapmaz Canşikâr ilacımı avucuma vermiş diğer elindeki telefonuyla ilgileniyordu.
"Okulun sitesine baktım, tatil değil. Maalesef ders var."dedi üzgünce.
Kar hala yağmaya devam etse de okul yönetimi şimdiden tatil yapmak istemiyordu anlaşılan. Bu kış daha çok kez yağacağını düşündüğüm için tatil olmamasına üzülmedim. Mutfağı topladıktan sonra üzerimizi giyinmek üzere, Canşikâr'ın sıkı giyinmem yönündeki tembihleri eşliğinde odalarımıza çekildik. Kalın siyah bir kot ve yünlü bir kazak giydikten sonra örgülü saçlarımı açıp başıma lacivert beremi geçirdim. Kulaklarımı iyice kapattığıma emin olduktan sonra polaroid fotoğraf makinemi alıp boynuma astım. Montumu giyip odadan çıktığımda Canşikâr hazır bir şekilde beni bekliyordu. Anahtarı alıp botlarımızı giydikten sonra benim koşturmacalarım onun da halime gülse bile uyarılarıyla binadan çıktık. Ayaklarımın kara batmasıyla sevinçle çığlık atıp elimi daldırdım. Saat erken olduğu için binanın önündeki kar henüz temizlenmemişti ancak sokağın diğer ucundan çocuk sesleri geliyordu.
Elime aldığım karı sıkarak yuvarlağımsı bir şekil verdikten sonra Canşikâr'ın karnına attım. Kar topu parçalanarak yere düştüğünde kıkırdayarak ona baktım. Keskin soğuk içimi titretiyor yine de gülümsemeden duramıyordum. Kısılan bakışlarıyla aniden bir avuç kar almasıyla bana atması bir oldu. Karın soğuğundan yanan ellerime aldırış etmeden tekrar bir avuç kar alarak çok sert olmayacak şekilde yüzüne attım.
''Sen varya!''diyerek üzerime gelmeye başladığında tiz bir çığlık atıp kaçmaya başladım. Kara bata çıka koşmaya çalışmak pek işime yaramadığından montumun kapüşonundan yakalayıp beni kendine çekmişti. Ancak uygulamak istediğinden daha fazla güç uygulamış olmalı ki sertçe bedenine çarptığımda yere düşüverdik. Hızla kendimi üzerinden atıp kara düştüm ve gülmeye başladım. O ise iri eline aldığı bir avuç dolusu karı yüzüme öyle bir attı ki ağzıma bile giren karla gülüşüm yerini çenemin titremelerine bıraktı. Hızlıca yerden kalktığımda ikimizin de pantolonları ıslanmıştı. Aklıma gelen kameramı ıslanmış mı diye kısa süren bir korkuyla inceledikten sonra bir sorun olmadığına kanaat getirdikten sonra boynumdan çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANŞİKÂR
RomanceCanşikar, bu yapayalnız bir aşk. *** "Seni sevmek kaburgama sert tekmeler yiyormuşum gibi. Üstelik aldığım her solukta... Ama seviyorum seni, etim ezilse de kocaman tekmeler altında. Seni, evimizi, kedimiz Münevver'i, birlikte inşaa ettiğimiz ütopy...