Ayrılık fazla geldi ruhuma,
Tenim yarılıyor ayrılığınla.***
Ekrem Giray ile yaptığımız yolculuğun sonunda saat gece dörde doğru, midem allak bullak bir şekilde vardık İzmir'e. Ekrem Giray'ın iyi bir şoför olmasına rağmen altı saatlik uzun yolculuk, arabanın tutmasına neden olmuştu. İzmir'e varmadan bir yol kenarında arabadan inip midemde ne var ne yoksa çıkarmış, şimdi de bunun verdiği bitiklikle sürünüyordum.
"Gel yüzünü yıkayalım."dedi Ekrem Giray. Ege Orman Vakfı'na dönen yol ayrımını geçmiş, bir dinlenme tesisinin önünde durmuştuk. "Karnımızı da doyururuz hem."
Başımı sallayarak onu onayladım ve arabadan çıktım. Gecenin serinliği içimin titremesine ve mide bulantımın azalmasını sağlamıştı. Biraz bekleyip Ekrem Giray ile tesise girdik. Orta yaşlı garson bize doğru yaklaştı ve oturabileceğimiz uygun bir yer gösterdi. Koca restruantta saatin de etkisiyle yalnızca üç masa doluydu. Tahminimce onlar da buradan geçmekte olup dinlenmek isteyen kişilerdi.
"Ben lavaboya gidip geliyorum."dedim.
"Bekliyorum burada."
Ekrem Giray benim için endişelenmiş, neredeyse yol boyunca üstüme titremişti. Ne kadar evden çıkarken Canşikâr'la sarıldığımızı görüp durgunlaşmış olsa da sanırım artık onunla aramda ilişkinin nasıl sürdüğünü görüyordu.
Başımın ağrısıyla tuvalete girip işimi hallettim ve yüzümü soğuk suyla yıkayıp biraz daha rahatladıktan sonra Ekrem Giray'ın yanına döndüm.
"Açık büfeye senin için göz gezdirdim, ama sanırım sıcak çorba içsen daha iyi gelebilir. Sever misin?"
"Severim."
"Sen burada kal o halde, ben ikimize de getiriyorum."
Ekrem Giray yanımdan ayrıldıktan sonra çok fazla zaman geçmeden tepside iki kase mercimek çorbasıyla döndü. Birkaç dilim ekmeği de tabağımın yanına bıraktıktan sonra restoranta girerken yanına aldığı sırt çantasını açtı ve içinden bir ilaç tableti çıkardı.
"Yedikten sonra bunu iç, başının ağrısına iyi gelir."
"Teşekkür ederim."diyip çorbamdan küçük bir yudum aldım.
"Ekmek de ye."
"Böyle iyi."
Bana onaylamaz bir bakış attı ve ekmek dilimini eline alıp bir parça koparıp çorbasına batırarak ağzıma uzattı. Ona bezgin bir bakış attım.
"Yapma lütfen. "
"Aç ağzını, hadi güzelim. Bu mideni dingin tutacak."
Ekmeğe uzanıp elime alacaktım ki geri çekti. Çokça utanarak ve bir o kadar da istemsizce elindeki ekmeği bana yedirmesine izin verdim. Yüzündeki sıcak ifade, şu an iyi hissetmem dışında hiçbir şey istemiyor gibiydi, zira bu olanlara başka anlamlar yüklemesini asla istemezdim.
Çorbalarımız bitip Ekrem Giray hesabı ödedikten sonra toparlandık ve tekrar yola çıktık. Bu defa daha kısa süren yolculuğun ardından Alaçatı'ya vardık. Yolda defalarca kez durduğumuz için saat sabah 6'ya doğru iki katlı müstakil bir evin önünde durduk. Yemyeşil bahçeye mor demir kapı kucak açıyordu ve bahçe duvarı boydan boya sarı mimozalarla bezeliydi. Mimozaların arasından bir kaç lavanta kendini göstermiş, o göz alıcı moruyla göz kırpıyordu.
Ekrem Giray demir kapıyı açtığında eve doğru uzanan taştan yolun kenarları ortancalarla süslenmişti.
"Annen çiçekleri çok seviyor olmalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANŞİKÂR
RomanceCanşikar, bu yapayalnız bir aşk. *** "Seni sevmek kaburgama sert tekmeler yiyormuşum gibi. Üstelik aldığım her solukta... Ama seviyorum seni, etim ezilse de kocaman tekmeler altında. Seni, evimizi, kedimiz Münevver'i, birlikte inşaa ettiğimiz ütopy...