Genç kız son sayfasınıda okuduğu kitabı kapatıp kucağına koydu. Saatlerdir aynı yerde oturmaktan tüm vücudu tutulmuştu. Yerinde birkaç esneme hareketi yaptıktan sonra ayağa kalktı. Bacaklarını rahatlatmak için odada bir kaç tur yürüdükten sonra sallanan sandalyeye ilerleyip bitirdiği kitabı aldı ve odadan çıkıp karşı odaya girdi.
Babası bu odayı sadece ona ayarlamıştı. Tüm duvarları tavandan yere kadar saran kocaman bir kitaplığı olan bir odaydı. Tüm kitaplar sınıflarına göre ayarlanmış ve hepsi okunmuştu. Elindeki kitabı alıp kendi kategorisinin bulunduğu rafa geldi ve özenle yerleştirdi. Bu hafta da gelen tüm kitapları okumuştu. Yenilerine ihtiyacı vardı. Bu öğleden sonra ne yapacağını bulmuştu. İnternet üzerinden kitapları araştırıp kendine bir liste yapıp aldırtmalıydı. Sonrada düşündüğü şeyle kendine güldü. Odada bulunan tek pencereye yöneldi.
Acaba dışarısı nasıldı? İnsanlar içinde dolaşmak, bir kafede oturup kahve içmek yada bir sürü öğrencinin gittiği okula gidip bir sınıfta bir sürü kişi ile birlikte ders dinlemek nasıl bir duyguydu. Bunu hiç bilemeyecekti. Yirmi yıllık hayatında tek yaptığı şey bu pencereden birkaç kilometre ötede ki şehrin parlak ışıklarına bakmak yada karşıdaki ormanı izlemekti . Tanıdığı ve gördüğü insanlar ise evlerinde çalışan insanlardan ibaretti. İstediği tek şey bu evden kurtulmaktı. Babasının neden onu buraya kapattığını halen anlamış değildi. Arada bir onu görmeye geldiğinde sürekli bunu soruyordu. Babası ise cevap vermiyor ve her seferinde bir soruyla başlayan konuşma büyük kavgalarla sona eriyordu. Babası çekip gidiyor ve aylarca gelmiyordu. Ama o kararını vermişti. Bu defa sorduğu sorunun cevabını ne olursa olsun alacak yada bu evden kaçacaktı. Aslında kaçış planını yıllar önce yapmış ama bir türlü uygulamaya cesaret edememişti. İlk genç kız olduğu zamanlarda birkaç kez kaçmaya yeltenmiş her defasında yakalanarak bir öncekinden daha ağır bir ceza almıştı.
Derin bir iç çekerek odasına döndü. Yatağına oturup bilgisayarından dizi açıp izlemeye koyuldu. Çünkü yapacak başka bir şeyi yoktu.
***
Genç adam çalan telefonuna baktı. Arayan kişiyi görünce hiç beklemeden cevapladı.
"Söyle!"
"Efendim aradığınız kişiyi sonunda bulduk." Adam memnunca gülümseyerek
"Mekana geç hemen geliyorum" diyerek evden koşarcasına çıktı. Sonunda hayatını karartan adamı bulmuştu. Sadece onun değil bir sürü insanın hayatıyla oynamış sayamayacağı kadar insan öldürmüştü. En büyük düşmanıydı Cesur Keskin. O bir seri katildi. Yıllarca onu armıştı. Tam on yıldır adamın izini arıyordu. Ne yaparsa yapsın izini bir türlü bulamıyordu. Sonunda onu bulmak içinde tarifi olmaz bir heyecan yaratmıştı. İşlerini halletiği binaya gelince arabayı durdurdu. Kapıdan girip asansörü beklemeden merdivenleri tırmanmaya başladı. Çok uzun zamandır bekliyordu ve daha fazla beklemeye tahmmülü yoktu.
Ofisinin kapısını serçe açıp içeriye girdi. Önceden gelen adamları onu bekliyorlardı. Hepsi oturdukları yerden kalkarak onu selamladı.
"Hoş geldiniz Rekan Bey." Rekan başıyla selam verip yerine oturdu.
"Seni dinliyorum Ahmet"
"Rekan bey biliyorsunuz uzun zamandır Cesur'un peşindeyiz. Adamı ne kadar arasakta bulamadık. En son Aslan ailenin ölümüyle bir ipucu bulduk." Rekan elini kaldırarak
"Sadete gel." Ahmet adamın sözünü kesmesiyle bozulsada hiç renk vermeyerek konuşmaya devam etti.
"Cesur'un şehirden birkaç kilometre uzakta bir evi var. Oraya belirli aralıklarla gidiyor. Ev çok korunaklı. Bir sürü koruma ve üst düzey güvenlik sistemi var. Ama halen o evin neden bu kadar koruduğunu anlamış değiliz." Rekan kaşlarını çatarak adamı dinliyordu. Bu kadarını bulmaları bile mucize iken nedense o evin içinde ne olduğumu bulamamaları moralini bozmuştu. Elini çenesine dayayarak biraz düşündükten sonra adamlara dönerek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATA DAİR HERŞEYİM
Ficción GeneralSırtı soğuk duvara çarpınca tüm vücudu titredi. Elini kaldırarak " Lütfen, lütfen yapma" dedi. Ama karanlık siluet sanki sadece görevine odaklanmış gibi yanına geldi ve bir eliyle boğazını sardı. Boynunu kıskaç gibi saran parkmaklardan kurtulmaya ç...