"Evet çocuklar, hadi hazırlanın artık!"
Koç gözlüklerini takıp iki kolunu karma bir şekilde sallarken köprünün altında akan kızgın akarsuyu izlemeye başladı. İlk kez yaptığı şey değildi elbet, takımıyla belirli zamanlarda toplanır ve nehirlerin ya da bazı okyanus kıyılarına dalarlardı. Hobi edinmişlerdi artık kendilerine, eğer bir haftayı kaçırsalar gelecek hafta mutlaka iki gün üst üste dalış yaparladı.
"Koç, ben önden gidiyorum. Bu gün erken dönmem lazım eve!"diye konuşan Kim Taehyung meraklı gözlerle koçuna bakarken, koçu ona gülümsedi ve iki kere hafiften sağ omzuna vurarak, "Tamam, gidebilirsin."diye konuştu ve ardından arkasını dönerek kalabalık grupla konuşmaya, bağırmaya başladı.
Derin bir nefes aldı Kim Taehyung gözlüklerini takarken. Herhangi bir dalış eşyalarına ihtiyaç duymuyordu çünkü o bu işte profesyoneldi, nefesini uzun bir süre tutabiliyordu mesela.
Bedeni soğuk suyla sert bir şekilde çarpıştığında vücudu irkildi hafiften ama anında adapte olup hızla yüzmeye başladı. Akıntı yavaş olmasına rağmen tersine doğru yüzdüğü için zorluyordu ama bu Kim Tae'nin zerre umrunda değildi. Yeşilimsi akarsuyun derin kısımlarını gözünü dahi kırpmadan izliyor, daha önce hiç toplamadığı bir şey aramaya çalışıyordu. Kim Tae önce atlamak istemişti çünkü bulduğu şeyin eşsiz ve ilk onun farketmesini istiyordu, yani acelesi ya da yetişmesi gereken bir evi yoktu; öyle ya, onun ailesi yoktu ki!
Kabuklar, yosun tutmuş tahtalar, madeni paralar ve fazlasını bulmuş olmasına rağmen toplamadı zamanının azalmış olmasına rağmen. Yavaş yavaş nefes alamadığını fark ettiğinde yüzeye doğru yavaşça yüzdü ve yüzeye çıktığında derin bir nefes aldı gözlüklerini çıkartırken. Köprünün çok ilerisine gitmişti, güneş yavaş yavaş batıyordu ve yakında çıkması gerekicekti.
Tekrardan derin bir nefes aldı ve kaşlarını çatarak geri daldı bu sefer geldiği yolu geri dönmek için, bir ihtimal yosunların arkasına saklanmış bir şey bulabilirdi... ya da bulamazdı. Her bi karışta yosunlara bağlanmış tahtaları iliklerine kadar arıyor bir şey bulamazsa sertçe geri atıyordu ama suyun altı bu ya! Sert atmış olsa bile yavaş yavaş inerdi tahtalar!
Köprüye yavaştan yaklaştığı sıralar pes etmiş olmasına rağmen son kere bir yosunu yakaladı ve yavaş yavaş çözmeye başladı. Tahminince yosunu çözdüğü gibi nefes almak için yüzeye çıkacaktı çünkü biliyordu, bu da boş tahtadan ibaretti. Acele etmeden yavaşça çözüyor ve sıradan tahta kutuyu yavaşça çıkartıyordu. Kutu yosunlardan tamamen kurtulduğunda Tae açmak için hafiften kuvvet uyguladı ama sıkışmış olduğu için yapamadı ve daha fazla zorlamadan yüzeye çıktı çünkü nefesini daha fazla tutamazdı. Yüzeye çıktığı gibi kıyıya yaklaşıp elindeki kutuyu yavaşça bırakıp kendisi de çıkmıştı sudan. Kutuyu aldı çünkü hâlâ kendine inanıyordu bir şey bulduğuna dair, öyle ki soğuk rüzgarlar esiyor olmasına rağmen çimenlere bağdaş kurarak oturmuş kutuyla ilgilenmeye başlamıştı.
"İçini açıp baktıktan sonra eve giderim."diye mırıldanırken gözlüğünü çıkarttı ve hemen yanına koydu. Önce zorlandı açmakta ama sonrasında sertçe vurduğu için kutu ufak bir klik sesiyle açıldı. Tae heyecanlanmış bir şekilde ağzına kadar dolu olan ve muhtemelen su geçirmeyen poşeti hızla çıkarttı içinden, merak ediyordu çok fazla; bu kadar sarıldığına göre değerli bir şey olmalıydı.
İki elini zorlayarak poşeti iki yandan sertçe yırtınca siyah sert bir şey yere hızla düştü. Siyah ve son model bir telefon, hatta iphone marka bir telefon! Su geçirmiş miydi? Kilit tuşuna uzun bir süre bastıktan sonra çıkan elma işareti geçirmediğini gösteriyordu. Peki neydi bu telefon? Bir insan neden telefonunu kutuya kapatıp nehire atmak ister ki? Hem oldukça da pahalıydı bu telefon, satsa iyi para ederdi!
——-
Selamselamselam, kafamda bir şeyler var da yok gibi emin değilim. Hem yazmayı da unutmuş hissediyorum eısheuhd, hadi bakalım, nasıl gidecek hikaye bir fikrim yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Found my Soul ℘ Vmin
FanfictionKaybolmuş bir gençliğin arkasına saklanmış sırlar... Park Jimin o sırlarda yaşıyor herkesten habersiz. Öldü mü? Yoksa yaşıyor mu? Kimse bilmiyor.