Yavaş tuttuğum adımlarım korkak bir şekilde ilerliyordum kalabalık cadde boyunca. Korkuyordum, ya Jeon denilen oğlan tamamen kandırıcıkçıysa? Ama bir yandan da sakin olmam gerektiğini düşünüyorum, eğer çocuk orada yoksa bi içecek içer ve bu şehri biraz dolaştıktan sonra evime geri dönerdim.
Siyaha boyanmış bankın sağında kalan sokağa saptım elimde durmadan baktığım telefona güvenerek. Telefona göre bu sokağın sonunda bahsi keçen kafe var ama açıkçası bir kafenin neden böyle bi sokak arasına yapılacağını anlamış değilim. Sen kafesin ve işlek bir caddede olman gerekiyor ki para kazanabilesin.
"Aish!"diye mırıldandım gözlerimi kısarken."Şu uğraştığım şeylere bak!"
Hoş, araştırmak isteyen de bendim ama gel gör ki mızmızlanan da benim!
Sokağın sonuna nihayet ulaştığımda kafenin cadde kadar boş olduğunu gördüm. İçerdeki insan sayısının bir elin parmaklarını geçtiğini düşünmüyorum! Ama yine de derin bir nefes aldım ve tahta kolu olan kapıyı büyük bir güç uygulayarak açtım.
"Peki ben Jeon olsam nerede otururdum?"
Meraklı bakışlarımı kahverengi tonunun baskın olduğu ufak kafede gezdirirken nihayet telefonu çıkartıp aramayı akıl etmiştim, yoksa nasıl bulunur ki zaten kim olduğu?
Telefon kulağımda çalarken iki masa ötedeki genç çocuk yerinden kıpırdanıp telefonunu cebinden çıkarttı ve kaşlarını çatarak açtı. O açınca benim telefonumda da karşıdan da "Efendim?"diye ses yükseldi ki zaten fazla konuşmadan telefonu kapatıp onun yanına doğru yürüdüm. Önce şaşırmış olsa da geldiğim yöne baktığında beni görüp ve muhtemelen anlayıp gülümsedi. Karşılık olarak gülümsememi ve elimi uzattığımda "Kim Taehyung"diyerek konuştum. Aynı şekilde ismini söyleyerek elimi sıktığında oturmam için işaret verdi."Numaramı telefonuna kaydetsen ya artık, Jimin'im telefonun arayınca sen istemeden de olsa o olduğunu düşünüyorum."
"Oh"diye mırıldandım, "Farketmemişim."
Kendine gel, Kim Taehyung. Sen bir Felsefe öğretmenisin, her şeyden önce kendinden emin bir imaj vermeli ne için geldiğini unutmamalısın. Derin bir nefes aldım ve hiç vakit kaybetmeden asıl amacımız için konuşmaya başladım.
"Umarım ki bir şey sipariş etmediniz çünkü burada fazla oyalanmak istemem, asıl amacımıza doğru beni yönlendirmenizi isterim, Bay Jeon."
Kendimde gururla gülümserken Jeon şaşkınca kaşlarını kaldırdı ve "hay hay!"diyerek yerinden doğruldu.
Bay Jeon-yani nam-ı diğer Jeon JeongGuk- boylu, poslu ve son derece yakışıklı biriydi. Yapılı bir vücudu ve konuşurken,özellikle "s" harflerini söylediğinde, peltekleşiyor ve tavşan dişleriyle oldukça hoş gözüküyordu. Genç kızları anında tavlayabilecek bir yapıya sahipti ki emin peşinde iki üç kız vardı. Siyah kıyafet giydiği yetmiyormuş gibi bir de siyah olan ceketini masanın üstünden aldı ve hafiften gerilerek giydi. Emin olun parfümü tamda onu tarif eden türdendi, hoş ve güzel.
Yerimden doğrulup yanında yürümeye başladığımda doğruyu söylemek gerekirse kendimi fazla renkli ve 90'lardan fırlamış gibi hissettim."Arabanla mı geldin yoksa yürüyerek mi?"
Jeon aniden konuşunca onunla alakalı olan tüm düşüncelerimden kurtulup yanımda yürüye çocuğa baktım ve yürüyerek geldiğimi söyledim. Verdiğim cevaptan hoşnut olmuş olacak ki gülümesi ve kafenin önünde olan siyah arabayı göstererek, "Bu bebeğe bineceğiz!"diye konuştu. Benim aksime fazlasıyla samimi bir dili vardı.
Kafeden çıktığımızda anlık bir soğukluk hissetsemde arabanın ön koltuğuna oturduğumda bu tamamen geçmişti.
"Fazla uzak değil, bu sokağın arkasındaki yere gideceğiz ama yürümeyi sevmediğim için arabamı kullanıyorum."
Arabayı çalıştırıp ufak sokaktan çıkana kadar pek cevap vermemiştim ama bahsi geçen arka sokağa girdiğimizde kendimi tutamayıp "Jimin'e ne oldu?"diye oldukça gür bir sesle sormuştum. Yeni çalıştırdığı arabayı ustaca park edip motoru kapattıktan sonra derin bir nefes aldı ve kapısını açtı.
"Cevaplarının hepsi bu beyaz binanın ufak bir odasında gizli. Biraz saha sabırlı olursan göreceksin!"
Kapıyı ardından kapatarak çıktığında hiç zaman kaybetmeden ben de kapımı açtım ve hızla çıktım sıcacık arabadan. Jeon arabayı kilitlerken iki-üç adım kadar ilerlemiş ve binayı biraz incelemiştim ama çok geçmeden Jeon yanıma gelmiş ve sıradan binaya doğru yürümeye başlamıştı. Binanın dışı gibi içi de oldukça sıradan, hatta eskiydi biraz. Jeon asansörü çağırıp oldukça ciddi bir ifadeyle bana döndü ve göz teması kurarak konuştu.
"Bundan sonrasında ben gelmeyeceğim, dördüncü kata çıkıp hafif sağa saptığında ilk gördüğün kapı ona ait. Önce uzunca bir adam göreceksin, Kim Namjoon, haberi var olanlardan bu yüzden adını söylemen yeterli. Sonrasında istediğini yap işte."
Tedirgin bir şekilde gülümseyerek bir adım kadar bana yaklaştı ve omzuma iki kere yavaştan vurarak, "Bol şans."diye mırıldandı ki zaten sonra arkasına bile bakmadan binadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Found my Soul ℘ Vmin
FanficKaybolmuş bir gençliğin arkasına saklanmış sırlar... Park Jimin o sırlarda yaşıyor herkesten habersiz. Öldü mü? Yoksa yaşıyor mu? Kimse bilmiyor.