He said "Stay" but you..?

99 6 3
                                    

23 Ekim- Salı
Derin bir nefes aldım-alamadım. Perdelerine kadar kapanmış oda en az zihnim kadar karanlık ve bir o kadarda havasızdı, nefes almak zor;yaşamak kadar.

Günlerdir dinlediğim şarkının son sözlerini duyuyorum çok uzaktan, radyoyu açık unutmuş olmalıyım. Hafif cızırtılı kalın erkek aynı yavaş melodiyle söylüyor şarkıyı.

Zaten karanlık olan odayı aldırmadan gözlerimi kapatıyorum ama gördüğüm şey bir karanlık değil; zihnim ve düşüncelerim bu dünya kadar siyah beyaz değil.

Kısa süre sonra şarkıda duruyor zaten, geriye sadece sessizlik kalıyor. Yanımdaki insanları düşünmek istiyorum biraz, kim var peki şu anda yanımda? Ölmek istediğim şu anda?

Yoongi? Bana kalmam için ağlayan Yoongi? En ufak hatada tekmeyi basan, Min Yoongi. Ondan nefret ediyorum, acınası bir insan. Sana acıyorum, Min Yoongi. Çok yazık.
   Son vedanı söylediğinde bana salak salak ağlamamamı söylemiştin ama unuttuğun bir şey vardı Min Yoongi, sen bana ayrılalım dediğin andan  itibaren ben seni sildim. Eğer şimdi ağlıyorsam sana harcadığım zamanadır, seni istediğimden değil. Hoş, bundan sonra istemem zaten gelmeni, umarım kendi cehenneminde mutlu olursun.

Peki JeongGuk? Ne varsa onun yüzünden geldi başıma zaten, yanımda kalmasını ister miydim? Kesinlikle hayır! Sevgili Jeon JengGuk, bana aşık olman en büyük hatalardan biriydi. Bilmen gereken bir şey vardı ki senin aşkın nefretle büyüyen bir sihre sahipti, aşkında çiçekler büyütülmezdi Jeon. Çiçeklerin bile küstüğün aşkında beni öldürüyorsun şimdi, dilerimki silinirim hayatından tamamen.

——

Park Jimin dertlerini sürekli konuşan ve anlatan biri değildi, bu yüzden kimse bilmezdi bi başına kaldığında nasıl ağladığını ama şimdi, sona yaklaştığını düşündüğü bu anda anılarının ve acılarının biri tarafından farketilmesini istiyordu. Bu yüzden anıların çoğunu içinde barındıran telefonunu su geçirmez bir torbaya iyice sarmalayıp bir kutuya kapattı.

Sessiz gecede, herkesin uyuduğu bu kör vakitte Park Jimin son derece uyanık zihniyle Han Nehri'nin kenarında yavaş yavaş yürüyordu. Bir yandan kendiyle kavgalar ediyor, diğer yandan ağlama isteğini bastırmaya çalışıyordu. Son günü olduğunu düşündüğü bu salı gecesinde en azından ağlamak istemiyor ve acılarıyla beraber ölmek istiyordu.

Gün kapalıydı, gece soğuk ve kuru bi havaya sahipti ama hava durumuna göre iki gün sonra yağmur yağacaktı. Park Jimin anlık duraksadı ve çoktan geldiği köprüde intihar etmek isteyenleri engellemek için yazılmış yazıları okudu bir bir.

"Kötü bir gün mü geçiriyorsun?"

Jimin başındaki şapkayı yavaşça indirdikten sonra  uzun uzun bakıştı bu yazıyla. Ardından titreyen sesiyle, "Kötü bir yıl geçiriyorum."diye konuştu ve ardından kayışlar koptu zaten; Park Jimin olduğu yerde yere çöktü ve ağlayabildiği kadar ağladı hıçkıra hıçkıra. Tüm üzüntülerini, nefretlerini hatta sevgisini gözyaşlarıyla beraber yere akıttı ve biliyordu ki ayağa tekrar kalktığında hissettiği son duygu kırıntısı bile olmayacaktı. Birnevi ilk intiharını gerçekleştirmişti çünkü bilirsiniz duygular ölür bedenden önce ve bu intiharların en büyüğüdür. Duygusuz bedene yaşar diyebilir miyiz?
  Gözyaşlarıyla ıslanan avucunu görebileceği pozisyona getirdi ve minik parmaklarını izledi bir süre, en azından tamamen sakinleşene kadar. Ardından yere bıraktığı kutusunu iki eliyle sıkı sıkı tutarak ayağa kalktı. Yazının yazdığı yere adım adım yaklaşırken kutunun kilidini açtı ve kapattığı telefonunun açılmasını bekledi. Kısa süre sonra tamamen açılan telefondan gelen mesajlara bakmadan rehbere girdi ve aklında olan kişinin ezbere bildiği numarasını yazdı.
Kulağına götürdüğü telefon uzun süre çaldıktan sonra yorgun bir ses tarafından açıldı.

"Namjoon Hyung, müsait misin? Han Nehrinin yanındayım şu an ve geri dönemiyorum, beni burdan alır mısın?"

Found my Soul  ℘ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin