2018
Trabzon" Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun."Ayşe sevdiği ,ezbere bildiği tek şiiri okurken gözlerinden süzülüp akan yaşlara engel olmayıp akmasına izin verdi. İçinden kopup gelen gözyaşları sanki ruhuna huzur verecekmiş gibi uzun süre sessiz sessiz ağladı .
Gözyaşlarını elinin tersi ile silip derin bir iç çekti başını dışarıya bahçesine çevirdi.
Pencereden izlediği gökyüzüne , ağaçların rüzgardan kıpırdayan dallarına , soğuk havaya rağmen şen kanat çırpan kuşları uzun uzun izledi.
Düşündü ,oturduğu evinin bahçesinden yaşadığı günleri ,bir ömür yaşadığı sebepsiz hasreti düşündü.
Gencecik kızken ayrıldığı benliğinden geriye kalan çocuk Ayşe'yi aradı .
Simsiyah saçlı Ayşe'nin saçlarına aklar düşmüş ,herkesin hayran kaldığı o süt gibi ak ve pürüzsüz teninde yaşadığı yılların izleri vardı .
Türkiye'de memleketinde ona Alamancı Ayşe deselerde o hep Sürmelinin Ayşe olarak kalmak isterdi.Kadın geçmişi ile ilgili yaşadığı hesabında hep bir eksik, hep bir yaralı çıksada aklı o günleri ve onu unutamıyordu.
Bahçeye giren uzaktan akraba Zeliha'yı görmesi ile biraz toparlandı ,kuruyan gözyaşlarının izlerini eliyle yok etmeye çalıştı.
Kapının çalınmasını beklemeden gelen kişiyi karşılamak için yerinden kalkıp açtı.
Karşısında gördüğü genç kıza gülümsedi.
"Hoşgeldin Zeliha ."
"Hoşbuldum Ayşe aba ."
"Geç buyur kızım çekinme ." Diyerek kızı içeri aldı.
Zeliha çekinerek girdiği kadının evine neden geldiğini nasıl söyleyeceğini düşünürken yaşlı kadın kızın karşısına geçip oturdu.
"Hoşgeldin güzel Zeliha . Bir şey mi oldu kızım ? Sen bana pek tek başına gelmezdin ."
Zeliha ellerini ovuşturarak sıkıntılı bir şekilde kadına baktı.
" Nasıl denir bilmiyorum ki Ayşe aba ."
"Bir kere de söyle kızım çekinme benden .""Şey aba bizim köyden İsmet amcanın torununu bildin mi ?"
"He bildim kızım Fransa'da yaşamıyor muydu onlar ?"
"Bende işte tam bu sebepten geldim aba . İsmet amca torunu için ,babama dünür olmuş ."Yaşlı kadın bakışlarını genç kızdan çekip karşısındaki perdesi sıkı sıkı örtülmüş cama çevirdi.
"Senin gönlün var mı peki ? Artık devir değişti kızlara istiyor musun istemiyor musun diye soruyorlar ! "
Zeliha elleri ile oynayarak sıkıntılı bir şekilde oturduğu yerde kıvranırken Ayşe hanım kızın bu haline içten gülümsedi.
"Ben anladım senin derdini . Gönlün var bu çocukta belli . Bana niye geldin o zaman Zeliha ?"
"Ben onun bende gönlü var mı bilmiyorum ki aba . Ya sadece babası istiyorsa ?"
Ayşe hanım yerinden kalkıp pencerenin önüne geçip örtülü perdeleri açıp temiz havanın içeri girmesini sağlayarak derin bir nefes aldı.
"Bana soracağın şey yurt dışına gelin olmak ise kaderine ben karışmam kızım var git kendi yolunu kendin çiz ."
Zeliha, kadının gözlerinin içine yalvararak baktı.
"Ben öğüt ya da nasihat istemiyorum ben senin yaşadığın hayatı , hikayeni ondan bundan duymayı değil senden duymak istiyorum.
Sonrasında ben ne yapacağımın kararını yine kendim vereceğim .
Bana kendini, oraları anlatırsın mı Ayşe aba ?"Ayşe genç kızın yeşil gözlerinin en derinine ,harelerine bakıp derin bir nefes aldı.
"Benim hikayem senin için iyi bir örnek mi ben pek emin olamadım güzel kızım ."
"Lütfen anlat çok ihtiyacım var .Sürmeneli Ayşe nasıl Alamancı Ayşe oldu ."
Yaşlı kadın kendi lakabına gülümsedi .
"Kalk bir çay demle o vakit ben sana en başından anlatayım ." Dedi .Zeliha hevesle mutfağa giderken , Ayşe hanımın aklı geçmişin hatırlarına şimdiden kesik kesik de olsa gitmişti .
Genç kızın yanına elinde iki çay ile gelişiyle burukça gülümsedi.
"Bu çayın kokusunu bile özlerdim .Bakma öyle memleketinin çayının kokusunu başka yerde bulamıyorsun . Hoş belkide çaya huzur veren kimlerle içtiğin , kimlerle sohbet ettiğindendir. Ben ve benim zamanımda oraya gelin giden kızlar pek şanslı olamadık . "
"Neden ki aba ?"
"Bizim kayınpeder yetmişlerde gitmiş benim eşim Ahmet ora doğumluydu.
Kafalar Türkiye'de kalsa da genç delikanlıların gönülleri oradaki ecnebi kızlara düşermiş. "
"Anladım ." Diyen Ayşe'ye tebessümle baktı.
"Anlamazsın , anlayamazsın . Onlar eski kafa hala kabul etmeyenler varken bizimkilerde etmemiş Ahmet'in sevdiği kızı. Sırf oğulları o kızlara gitmesin diye Türkiye'den gelin getirmişler . Bir ben değilim ha böyle olanda .
Benim gibi bir sürü garip var o diyarlara bilmediği memlekette bilmediği dili konuşan insanları izleyip kaybolmuş ruhunu arayan ."
"Zor mu abla ?"
"Çok zor ama zor olan dil bilmemek değil zor olan esir olmak . " dedi .
Zeliha kadına anlamaz gözlerle bakarken Ayşe hanım anlatmaya devam etti .1987
TrabzonOnsekizime yeni bastığım seneydi .
Köyde kasaba da güzelliğim dillen dile yayılırken babam kızım küçük deyip kimseye vermezdi.
O zaman buna bir sevirdim bir sevinirdim nerden bileceksin işte , meğer babam beni köylümüz Dursun amcanın oğlu Ahmet ile ben daha onaltı yaşında var ya da yokken sözlemiş.
O yaz memlekete gelince annem ve ablam durumu bana da söylediler.
O zamanlar babalar ne derse o olurdu .
Nerede birini seveceksin de ben istiyorum demek . Bunun için ancak kaçmak lazımdı sevmek bu demekti .
Benim gönlüm daha serseri bir kuş bir küçük çocuk ne bilsin aşkı sevdayı !
Babam söz vermişse vardır bir bildiği dedim sustum.
Dursun amca ve eşi Fadik teyzenin söz kesmesi ile ben daha sözlümü görmeden yüzük taktık.
Ne ben sorabildim damat neden gelmedi diye ne de babam sordu ,sanmam .
Aradan aylar geldi geçti kolumda iki bilezik parmağımda bir yüzük boynumda altınla nişanlıyım ama ortada damat yok.
Babam böyle olmaz demiş o zamanın şartlarına göre anlayışlı adamdı .
İşte kendince düşünmüş Avrupa demiş rahat olur tanıdık iyi insanlar demiş vermişti fakat o da hissederdi vardı bu işte bir terslik .
Dayanamamış benim olmayan nişanlının anasını babasını aramış.
Kaç ay geçti oğlunuz bir gelsin kızı görsün ya da arasın konuşsun demiş . Kız babasına bunları demek kolay değil elbet .
Eğer evlenmeye gönlü yoksa olmasın bu iş zaten kızım daha küçüktür bile demiş .Babamın sözü üzerine Ahmet bir bilemedin iki hafta sonra çıktı geldi.
Avrupa görmüş , büyümüş adam eh bir de parmağında yüzüğünü taşıyorum ya gönlüm hazır sevmelere .
Onu ilk gördüğümde anladım meğer atmayı bekleyen bir kalbim varmış ama hala bilemem .
Kalbim Ahmet'e mi attı yoksa parmağımda yüzüğü olan her hangi bir adama da atar mıydı ? "
Zeliha kadının anlattıklarını öyle bir dinliyordu ki bardağındaki çayın bittiğini farketmeyip dudaklarına götürünce Ayşe hanım tebessüm etti.
"Hadi bakalım yok öyle bedava hikaye çayları tazele ,dolaptan da yanına bir şeyler çıkar . Tek başına içilmiyor k." Dedi.
Zeliha sırf merak ettiği hikayeyi dinlemek için çabucak bir şeyler hazırlayıp salona girdi.
Zeliha kadının anlatmasını beklerken Ayşe hanım ise geçmişe Ahmet ile konuştuğu , tanıştığı o güne dalıp gitmişti.Bölüm sonu
Yurt dışında yaşayanlara Türkiye'de nasıl bakıldığını az çok bilirim .
Avrupa da yaşıyorlar ne de olsa zenginler falan filandır geneli .Aslında öyle değil ben de buraya evlenip geldiğimde farkettim çok acılar yaşamış bizden önceki nesiller ki anlatsalar gerçekten her birinin hikayesi ayrı ayrı roman olur .
Bir umutla geldikleri sözde Avrupa'nın göbeğinde esareti yaşamışlar .
Bire bire gerçek bir hikaye değil fakat yaşanan olayları duyumlarımı arada hikayede kullanacağım.Kısa bir hikayemi olur yoksa uzun mu inanın bilmiyorum . Sadece gecenin bu saatinde yazmamı isteyip uyutmuyorsa Sürmeneli Ayşe 'nin bize anlatacak güzel bir hikayesi olmalı diye düşünüyorum .
Yeni bölümde görüşürüz .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tutam Hasret
General FictionAyşe , hiç bilmediği bir ülkeye görücü usulu bir evlilikle gelin gider . Sürmeneli Ayşe artık Alamancı olmuştur .