Büyük bir heyecan ve mutlulukla salona indim. Herkes yerine oturmuştu zaten. Ömer'in yanında ise daha önce bu evde hiç görmediğim bir kadın oturuyordu. Arkası bana dönük olduğu için yüzünü net bir şekilde görememiştim ama saçları bana hiç tanıdık gelmemişti. Belki de kuzenleridir diye düşünerek boş olan tek sandalyeye oturdum. Oturduğum sandalye Ayşe'nin yanında ve Ömer'in karşısındaydı. Julide Hanım ya da Tahir Bey'in yanında oturmadığım için şükrettim.
"Hayatım, şu Londra işini lütfen bir daha düşün." diyen bir ses Ömer'in elini tuttu. Hayatım mı? Ömer mi? Bu kadın Ömer'in sevgilisi miydi? Tabii ki sevgilisiydi. Ben de aptal aptal neler hissediyordum böyle. Ben bu eve buradaki insanlardan intikam almaya gelmiştim oysaki. Şimdi ise aptalca hislerim yüzünden bu insanlarla aynı masada oturuyordum. Acilen kendime gelmeli, kalbimin kontrolünü elime almalı ve alacağım intikama odaklanmalıydım.
"Peki" diyen Ömer ise bana dönerek
"Sanırım sizi ikna edebildim Zehra Hanım." dedi tebessüm ederek.
"Aslında ben kendimi pek iyi hissetmiyorum, gitmeliyim." dedim ve masadan hışımla kalktım. Çünkü kendime gelmeye ihtiyacım vardı. Bu adam karşımdayken ise bunu yapmak oldukça zor oluyordu benim için. Odama çıktım ve uzun zamandır yapmadığım gibi ağladım. O şekilde de uykuya daldım.
************************************************
"Umarım Zehra'nın önemli bir şeyi yoktur" diyen Ayşe endişeyle abisine baktı.
"Önemli bir şey varsa hastaneye götürelim."diyerek kalkan Ömer Kervancıoğlu da endişeliydi.
"Hayatım, o kız kim?"
"Asya'nın bakıcısı." diyen Ömer hala Zehra' nın arkasından bakıyordu.
"Ben Zehra kızıma sordum Ömer Bey. Önemli bir şeyi yokmuş." dedi içeriye giren Hediye Hanım. Hediye Hanım'ın bu cümlesiyle hem Ömer'in hem de Ayşe'nin içi rahatlatmıştı.
"Bir bakıcı kız için neden bu kadar endişelendiniz." diyen Jülide Hanım çorbasından bir kaşık aldı.
"Sen bunların huyunu bilmiyor musun Julide? Ïkisi de yufka yüreklinin teki."
"Biliyorum Tahir'ciğim. Bilmez miyim." diyerek kocasına bezgin bir şekilde baktı Jülide Hanım.
"Ïnsanlara yardım etmek yufka yürekliliğimizi değil insan olduğumuzu gösterir." diyen Ömer, hem annesine hem de babasına çatık kaşlarıyla baktı.
"Ben sana kaç kere demiyor muyum oğlum, acırsan acınacak hale düşersin diye."
"Çok haklısın Tahir babacığım. Hem neden basit bir bakıcı kızını sofranıza davet ediyorsunuz ki?"
"Ben davet etmedim ki kızım. Hepsi şunların işi." diyerek Ayşe ve Ömer'i işaret etti.
"Biz çalışanlarımıza işçi gözüyle bakmıyoruz Alev." diyerek sinirli bir şekilde Alev'e baktı Ayşe. Ömer ise artık kendini anlatmaya çalışmaktan bıkmıştı. Çünkü çevresindeki herkes, kendisinden olmayan diğer insanları hor görmeye ve aşağılamaya alışmıştı. Elbette Ayşe dışında.
"Ben çalışma odasindayım." diyerek ayağa kalkan Ömer odadan çıktı. Alev ise ardından masadan kalktı.
"Kızım, otur sen yemeğini ye."diyen Tahir Bey oturması için Sandalyeyi işaret etti. Tahir Bey'e karşı gelmek istemeyen Alev ise oturup yemek yemeğe devam etti.
Yukarı kata çıkan Ömer ise bir an için Zehra'nın kapısının önünde durdu. Onun nasıl olup olmadığını sormak istedi. Tam kapıyı çalacaktı ki, ağlama sesi duymasıyla birlikte elinin havada kalması bir oldu. Uzun bir süre de bekledi. Girip girmemekte tereddüt etmişti çünkü. Daha sonra girmemeye karar verdi ve odasının yolunu tuttu. Dosyalara bakmak için dosyalarını açmıştı ki kapatması bir oldu. Çünkü aklını hiç bir şeye veremiyordu. Aklında olan tek şey Zehra'ydı ve Zehra'yı bu kadar üzen şeyin ne olduğu. Sabaha kadar da oturdu. Oturdu ve sadece düşündü. Sadece Zehra'yı düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Aşklar Ïntikamla Başlar
FanfictionKelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!! ??