"Haklısın abi, bunlara onun hesabını soracağım. 20 yıl önceki yaptıklarını onlara ödeteceğim." diyen sesi duymamla birlikte kaskatı kesilmem bir oldu. Bu adam, 20 yıl önceki hangi olaydan bahsetiyordu ki? Benim ailemin ölümünden mi yoksa 20 yıl önceki başka bir olaydan mı? Başka bir olaydan bahsetmesini umarak dinlemeye devam ettim.
"Dediğini gibi kızı da takip ediyorum. Sanırım onların evinde çalışmaya başlamış. Haberim yoktu, olsaydı engel olurdum. " dedi ve iyi günler dileyerek telefonu kapattı. Ben ise çantamı kaptığım gibi tuvaletin kapısını açtım. Çünkü bu adamın kim olduğunu çok merak ediyordum. Dışarı çıkmamla adamın lavobodan çıkması bir oldu. Arkasından koşar adımlarla gidiyordum ki, sert bir kütleye çarptım. Bir müddet başım döndü, tam yere düşüyordum ki bir elin belimden tuttuğunu hissettim. Kurtarıcımın önce ellerine ardından da yüzüne baktım. O an orada olmasını istemediğim tek kişi ise şu anda karşımda duruyordu. Tahmin ettiğiniz gibi Ömer Kervancıoğlu'ydu tam karşımdaki.
"Ömer Bey, yani Ömer senin burada ne işin var?"
"Asıl senin burada ne işin var?" diyerek gülümsedi. Duyduklarımdan dolayı artık ne kadar afalladıysam, girdiğim yerin erkekler tuvaleti olduğu bile aklımdan uçup gitmişti demek ki.
"Ben yanlışlıkla buraya girdim." dedim bir çırpıda.
"Belli zaten." dedi ve bir müddet daha birbirimize bakmaya devam ettik. Çünkü hala sarılır vaziyette duruyorduk. Bundan dolayı ellerimi ellerinin üstüne koydum ve ittirdim. Ne de olsa burası erkekler tuvaletiydi ve şirketten birilerinin bizi bu şekilde görmesini istemezdim. O da ellerini tereddüt ederek çekti.Sanki çekmek istemiyormuş gibi bir hali vardı. Bu fikri hemen kafamdan atmaya çalıştım ve
"O zaman ben çıkıp sizi odanızda bekleyeyim." diyerek yanından ayrıldım. O ise başını sallayarak önümden çekildi. Allah'ım bu yaşadıklarım da neydi böyle? Önce o adamın konuşması ardından Ömer ile çarpışmamız ve birbirimize sarılmamız. Kalbimin kontrolünü bu sefer tamamen kaybetmiştim. Ömer'in odasına çıktıktan sonra misafir koltuğunda oturup beklemeye başladım. Bir müddet bekledikten sonra ise Ömer odaya girdi.
"Hoşgeldin diyemedim ilk karşılaştığımızda. O zaman şimdi telafi edeyim. Hoşgeldin Zehra, nasılsın? diyerek koltuğuna oturdu.
"Ïyiyim, sen nasılsın"
"Gördüğün gibi iş, güç. Bir şey içmek ister misin." dedi ve telefonuna yöneldi.
"Sadece su" diyebildim. Çünkü şu anda buz gibi bir suya ihtiyacım vardı sadece.
"Hemen" diyerek sekreterini aradı ve kibar bir şekilde su rica etti. Demek ki, Ömer Kervancıoğlu sadece bana değil çevresindeki herkese karşı kibar ve saygılı bir insandı. Onun bu naif davranışlarıyla içim daha da ısınmıştı ona karşı. Bir insan nasıl bu kadar iyi olabilirdi ki?
"Seni buraya birkaç evrağı imzalatmak için çağırdım Zehra. Bir çeşit prosedür. Ne de olsa artık bizimle çalışıyorsun.
"Ben deneme süresinde olduğumu düşünmüştüm."
"Kararımı değiştirdim. Seni belki çok iyi tanımıyorum ama çok gariptir ki güvenmeye başladım.
"Ïlk başta güvenmediğini söylemiştin, kararını değiştiren ne peki?"
Asya" dedi hiç duraklamadan.
"Sana baktığı zaman gözlerinin içinin güldüğünü gördüm. Belli ki seni çok sevmiş. Her sabah beni uyandırmaya gelirdi, şimdi ise senden dolayı gözü beni bile görmüyor. Belki bizler yetişkinler olarak yanılabiliriz ama çocuklar yanılmaz Zehra." demesiyle birlikte gözlerimi kaçırdım. Çünkü o kadar iyi bir insan olduğuma inanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Aşklar Ïntikamla Başlar
FanficKelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!! ??