Akın denen adam odadan çıktıktan sonra Bülent ile baş başa kalmıştık.
"Sen Ömer Kervancıoğlu'nun arkadaşı mısın?" diyerek ona döndüm. Bu akşam birlikte yemek yiyeceklerine göre, yakınındaki birisi olmalıydı.
"Hem de en yakın arkadaşı" dedi ve o da ayağa kalktı.
"En yakın arkadaşı olarak mı ona ihanet ediyorsun" diyerek sinirle bir şekilde bağırdım.
"Sen de ihanet ediyorsun."
"Ama ben en yakın arkadaşı değilim. Hatırlarsan ihanet edip etmeyeceğime de daha karar vermedim." dedim ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Tamam, ben de ihanet etmek için o eve girmiş olabilirdim ama asıl suçlu Tahir Kervancıoğlu'ydu. Ömer' in hiçbir suçu yoktu ki.
"Ama Ömer suçsuz" diyerek yeniden bağırdım.
"Sence umurumda mı" dedi ve bana doğru yürümeye başladı. Tam önümde durduğu anda da
"Senin yerinde olsam, Akın abinin dediklerini harfiyen uygulardım. Yoksa zararlı olan sen çıkarsın." dedikten sonra göz kırptı ve o da odadan çıktı. Ardından ben de çantamı oturduğum tekli koltuktan aldım ve koşar adım bulunduğum bu evden çıktım. Bir müddet yürüdükten sonra da bulduğum ilk taksiye binip sahilin yolunu tuttum. Çünkü düşünmeye ve nefes almaya her şeyden çok ihtiyacım vardı. Sahile geldikten sonra da bir müddet denizi seyrettim. Denizin o berraklığının ruhumu okşamasına izin verdim. Sonra da hayal kurdum. Küçük bir çocuk olduğumu ve babamın da bana pamuk şeker almak için yanımdan ayrıldığını düşledim. Sanki biraz sonra bir el gelip saçlarımı okşayacaktı ve 'korkma kızım, ben buradayım' diyecekti. Ïtiraf etmem gerekirse uzun bir süre o elin saçlarımı okşamasını bekledim. Çok bekledim. Sonra da ağlamaya başladım. Çünkü saçlarımda olmasını umduğum o el, hiçbir zaman orada olmayacaktı. Hava karardıktan bir müddet sonra da, boş bir taksi buldum. Sonra da eve doğru gitmeye başladım.
***********************************************
"Asya'ya bakıcı bulabildin mi?
"Evet, buldum." diyerek çorbasından bir kaşık daha aldı Ömer Kervancıoğlu.
"Memnun musun bari?" diye soran Bülent ise Ömer'in Zehra hakkındaki düşüncelerini merak ediyordu.
"Evet, gayet memnunum."
"Sevindim memnun olmana." diyerek arkadaşının dikkatini çekmemeye çalıştı. Ömer, Bülent'in neden Zehra ile bu kadar ilgilendiğini bilmemeliydi.
"Alev ile nasıl gidiyor?" diyen Bülent, Ömer'in aklını başka bir yere çekmeye çalıştı. Alev adını duyan Ömer, sıkıntılı bir şekilde ofladı. Çünkü Alev ismi aklına Zehra'yı getiriyordu. Zehra'yı ve Zehra'ya duymaması gereken hisleri.
"Neden böyle ofladın ortak? Yoksa yine Alev ile aranız çalkantılı mı?" diyerek kahkaha attı.
"Çalkantılı değil, sadece çok yorgunum. Kalkalım mı?"
"Daha yeni geldik ortak, ne kalkması. Otel projesinin resimlerine bile bakamadık."
"Dinlenmem lazım." diyen Ömer ayağa kalktı. Onu daha fazla üstelemek istemeyen Bülent da ayağa kalktı. Belli ki Ömer Kervancıoğlu bugün gerçekten çok yorulmuştu. Beraber otoparka gittiler ve vedalaşıp kendi arabalarına bindiler. Ömer yol boyunca Zehra'yı düşündü. Aslında düşünmemesi ve aklını başka şeylerle dağıtması gerekiyordu. Ama içten içe de Zehra dışında hiçbir şeyi düşünmek istemiyordu. Bunun ne kadar yanlış ve yaralayıcı olduğunu bilse de. Bülent ise, bugün Ömer'in ağzından hiç laf alamadığı için oldukça sinirliydi. Akın abisini aradı ve durumu ona izah etti. Başta sinirlenen Akın daha sonra, konuşmak için Bülent'i yanına çağırdı. Bülent'in bugün sıkı bir fırça yiyeceği kesindi.
Arabasını evin bahçesine park eden Ömer arabasından çıktı ve gökyüzünü seyretmeye başladı. Eve girmek için merdivenleri çıkıyordu ki, evin biraz ilerisinde bir taksinin durduğunu gördü. Dikkatli bir şekilde bakınca da içinden inenin Zehra olduğunu düşündü. Çünkü uzaklarda duran kadın, uzun ve siyah saçlı birine benziyordu. Tıpkı Zehra'nın saçları gibi. Bir müddet daha baktıktan sonra da, taksiden inen kadının Zehra olduğuna ikna oldu. Durup öylece seyretti uzaklarda yürüyen kadını. Her bir görüntüyü de zihnine kaydetti. Çünkü içten içe, gözlerini her kapattığında bu görüntünün gözlerinin önünde canlanmasını istiyordu. Bir müddet daha izledikten sonra, Zehra'ya doğru yürümeye başladı. Ïçinden bir ses bunun ne kadar yanlış olduğunu söylese de, kalbinden gelenleri yapmaya devam etti. Mantığı sadece kalbiyle değil, şu anda tüm bedeniyle savaş halindeydi.
"Yalancı" diyerek tebessüm eden Ömer Kervancıoğlu, Zehra'nın tam önünde durdu. Ömer'in yanına geldiğini bile fark etmeyen Zehra, irkilerek geriye doğru bir adım attı.
"Sanırım seni korkuttum, kusura bakma."
"Önemli değil." diyen Zehra da tebessüm etti. Zaten bu adam karşısındayken ister istemez tebessüm ediyordu."Asya ile ilgilenmek için yanımdan ayrılmıştın. Görüyorum ki bu saatte kadar da dışarıdaymışsın." dedi sitemkar bir şekilde.
"Önemli bir işim çıktı."
"Sanırım eski okulunla ilgili."
""Hayır, ailevi." diyen Zehra'nın cevabıyla Ömer rahatladı. En azından erkek arkadaşımdan dolayı dememişti. Ardından da kendisine kızdı, Zehra'nın erkek arkadaşı olsa onu ne ilgilendirirdi ki?
"O zaman şimdi benimle yürümek zorundasın?"
"A a a anlamadım."
"Anlaşılmayacak bir şey yok, bugün kahve teklifimi kabul etmedin. O yüzden tam da şu anda benimle birlikte ilerideki ormanlık alanda yürümek zorundasın."
"Bu saatte mi?"
"Patronunun çok sorun çıkarmayacağından eminim." dedi ve gülümsedi Ömer Kervancıoğlu.
"Başta aksi bir adama benziyordu ama şimdi çok kibar birine benziyor. Bence de sorun çıkarmaz." diyen Zehra da gülümsedi. Bir müddet o şekilde birbirlerine baktılar. Ïkisi de zamanı kısa bir an için bile olsa durdurmak istedi, birbirlerinden habersiz bir şekilde. Zehra ilk gözlerini kaçıran kişi oldu. Çünkü o gözlere bakmaya korkuyordu. Sanki biraz daha bakarsa, orada kaybolacağını ve kimsenin onu bulamayacağını düşünüyordu. Onun gözlerini kaçırmasından pek memnun olmayan Ömer de başka bir yöne çevirdi kafasını. O da bakmamalıydı Zehra'nın o güzel gözlerine. Biraz daha bakarsa, içinde kaybolacağından korktu. Ïcinde kaybolacağını ve kimsenin onu bulamayacağını düşündü. Ardından ikisi de sessiz bir şekilde yürümeye başladı. Birbirlerinden habersiz ve birbirlerini düşünerek.
![](https://img.wattpad.com/cover/159445681-288-k914556.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Aşklar Ïntikamla Başlar
FanfictionKelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!! ??