BÖLÜM -4-

163 17 4
                                    

Bu gece yeni yaşayacağım evdeki ilk gecemdi. Eşyalarım yarın Sema tarafından buraya gönderilecekti. O yüzden bugün hiçbir şey yapamadım. Eşyalarım yanımda olsaydı en azından onları yerleştirerek kendimi oyalayabilirdim. Ben de, benim için hazırlanan odaya geçtim ve bütün gün boyunca uzandım. Bedensel olarak değil de ruhsal olarak kendimi çok bitkin hissediyordum. Asırlarca uyusam bile bu yorgunluğum geçecek gibi durmuyordu. Zaten en yaralayıcı olan şeyler de duygusal olarak yaşadığımız yıkımlar değil miydi? Bedensel hastalıklar en basitiydi. En azından belirli bir tedavi yöntemleri vardı. Asıl zor olan insanın iç dünyasında savaşmış olduğu zorluklardı. Ben 20 yıl boyunca bu zorluklarla savaşmak zorunda kalmıştım. Bundan sonra da devam edecektim. Çünkü devam etmek zorundaydım.

"Zehra, müsait misin?" diyen bir ses içinde kaybolduğum düşüncelerden beni uyandırdı.

"Evet, müsaitim" diyerek yataktan kalktım.

"Bak, seni kiminle tanıştıracağım."

"Benimle" diyen tatlı bir ses annesinin elini bırakarak yanıma koştu.

"O zaman tanıştığıma çok memnun oldum küçük hanım." dedim tebessüm ederek. Ne zaman bir çocuk görsem ister istemez tebessüm ederdim zaten.

"Benim adım Asya, senin adın ne peki?"

"Benim adım da Zehra." diyerek dizlerimi kırarak önünde çömeldim ve elimi uzattım. O da küçücük elleriyle sıktı benim uzattığım eli.

"Annecim, bundan sonra Zehra Ablan ilgilenecek seninle. Özellikle de ben işteyken. Yaramazlık yapıp onu üzmek yok, tamam mı"

"Peki anneciğim." dedi ve başını tamam dercesine salladı.

"Zehracığım, akşam yemeğinde lütfen sen de bize katıl." diyen Ayşe'ye şaşkınlıkla baktım.

"Ben pek aç değilim" demek zorunda kaldım. Çünkü kesinlikle ailemin katilleriyle aynı sofraya oturmak istemiyordum. Onların yüzüne baktığım zaman tek görebildiğim, evimizin yanışı ve babamın bana çaresizce bakan gözleriydi.

"Rica ediyorum, lütfen kırma beni."

"Evetttt, Zehra Abla lütfen kırma annemi."diyen Ayşe ve Asya buradan bakıldığında çok tatlı görünüyorlardı lakin beni hiçbir güç o sofraya oturtamazdı.

"Zehra Hanım sizinle bir şey konuşabilir miyim?" diyen bir ses odamda yankılandı. O sesi duymamla birlikte nefes alış verişimin düzensizleşmesi bir oldu. Çünkü odamda yankılanan bu ses Ömer Kervancıoğluna aitti.

"Elbette" dedim kendimden emin durmaya çalışarak, ardından

"Ömer Bey, öncelikle ben size bir şey söylemek istiyorum." dedim büyük bir hışımla. Çünkü söylemem gerek şeyler benim için oldukça önemliydi.

"Söyle"

"Bugün biraz size kaba davrandım. Kusura bakmayın. Normalde bu şekilde davranan birisi değilimdir ama çocuklar benim en hassas noktam. Onlara asla zarar vermem, veremem. Böyle bir imada bulunmanız beni çok kızdırdı. Ondan dolayı o şekilde konuştum." demeye çalıştım bir çırpıda. Umarım kekelememişimdir. Çünkü bu adam karşımdayken vücudumun kontrolünü elime alamıyordum. Özellikle de kalbimin kontrolünü.

"Benim için Asya çok önemlidir Zehra Hanım. Onu emanet edeceğim kişinin de güvenilir biri olması tek temennim. Bugünkü olayda hatalı olan tek taraf siz değildiniz. Ben de hatalıydım." dedi ve ben de hayranlık uyandıran bir tavırla ona baktım. Bir adam nasıl bu kadar anlayışlı olabilirdi ki. Hatalı olan tek taraf bendim oysaki.

"Bu olay da tatlıya bağlandığına göre, hadi artık yemeğe inelim." diyen Ayşe gülümseyerek bize baktı. Ben de yüzümdeki hayranlık dolu ifadeyi silerek Ayşe'ye döndüm. Ne de olsa abisine hayran olduğumu bilmesini istemezdim.

"Sakın itiraz etme Zehra." dedi ve Asya'nın elinden tutup dışarı çıktı. Odada sadece ben ve Ömer Kervancıoğlu kalmıştık

"Ïtiraz etmek yok Zehra Hanım, Ayşe'yi duydun" diyen Ömer Keevancıoğlu ise gülümseyerek odamdan çıktı.Galiba hayatımda gördüğüm en güzel gülümseme, az önce odamdan çıkan bu adamın gülümsemesiydi. O sofraya ne kadar gitmek istemesem de ayaklarım ve kalbim mantığıma ihanet ederek odadan çıktı. Sanırım beni o masaya oturtan bir güç vardı. Ve o gücün adı ise Ömer Kervancıoğluydu. Aşağıya mutlulukla indim. Çünkü ailemin katilleriyle aynı sofrada oturacak olmam aklımdan bile değildi. Aklımda olan tek şey Ömer Kervancıoğlu'nun gülümsemesiydi.

Büyük Aşklar Ïntikamla Başlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin