GÜNÜMÜZ
Bu sabah, diğer sabahlardan çok daha farklıydı benim için. Çünkü mutluluk içinde uyanmıştım. Mutluluk ve sevinç tüm benliğimi kaplamış ve beni aptal birine çevirmişti çünkü. Aptal ve mütemadiyen gülümseyen birine. Şu anda da gülümsüyordum zaten. Dün geceyi düşünüyor ve gülümseyerek yatağımda uzanıyordum. Sabah çok erken uyandığım için de hemen yataktan çıkmamıştım. Bundan dolayı da kendimi çok enerjik hissediyordum. Mutluluk içinde gözlerimi kapattım ve dün geceyi düşünmeye başladım. Ömer'in gülümseyen yüzünü gözlerimin önüne getirdim. Sonra, birdenbire Akın denen adamın ve Bülent'in yüzü geldi gözlerimin önüne. Onları görmemle birlikte gözlerimi hemen açtım ve yataktan kalktım. Çünkü korkmuştum. Korkmuş ve telaşa kapılmıştım. Ama en çok da suçlu gibi hissetmiştim kendimi. Düşünmem gereken onca sorun varken, ben burada sadece Ömer Kervancıoğlunu düşünüyordum çünkü. Daha doğrusu, babamın katilinin oğlunu düşünüyordum. Düşünmemem gereken en son kişiyi. Kendime gelmeyi umarak banyoya gittim ve yüzümün yıkadım. Ardından üzerimi değiştirdim. Saçlarımı bağladıktan sonra da odamdan çıkıp Asya'nın odasına doğru yürümeye başladım. Asya'nın odasının önüne geldiğimde de kapının sonuna kadar açık olduğunu gördüm. Kapı sonuna kadar açıktı ve Asya'da odasında yoktu. Belki de aşağıya inmiştir diyerek koridorun sonundaki merdivene doğru yürümeye başladım. Ardından, Asya'nın sesinin ilerideki bir odadan geldiğini duydum. Arkamı döndüm ve o odaya doğru yürümeye başladım. Odanın önüne geldiğimde, kapının kapalı olduğunu gördüm. Kapıyı çaldım ve içeriye girdim. Ïçeriye girdiğimdeki gördüğüm manzara beni çok memnun etti. Asya, dayısının yatağında oturuyor ve dayısına sarılıyordu çünkü. Ömer Kervancıoglu ise; Asya'nın başını okşayarak, onun anlattığı cümleleri büyük bir zevkle dinliyordu. Ben odaya girdiğim zaman ikisinin de bakışları bana döndü. Önce Asya'ya ardından da Ömer'e baktım. Dürüst olmam gerekirse, Ömer'e uzun bir süre baktım. O da bana uzun bir süre baktı. Birbirimize bakmak istemiyor ama yine de gözlerimizi birbirimizin üzerinden çekemiyor gibi bir hal vardı ikimizin üzerinde de. Ama yine de, ne ben ne de o gözlerini kaçırmadı. Ta ki Asya konuşana kadar.
"Hoşgeldin Zehra Ablacığım." diyen Asya sevinç dolu bir ifadeyle baktı bana.
"Günaydın Asya'cığım." diyerek ben de gülümsedim ona.
"Günaydın Zehra" diyen Ömer de bu tatlı sohbetimize katılmıştı.
"Günaydın." diyerek karşılık verdim ben de.
"Zehra Abla, bak dayımın yatağı çok büyük. Sen de gel bizim yanımıza. Hep beraber burada oynayalım." diyerek dudaklarını büzdü. Bunun asla mümkün olmayacağını tam Asya'ya söylüyordum ki,
"Ne münasebet" diye bağıran bir ses tüm odayı doldurdu. Jülide Hanım sinirli bir şekilde odaya girmişti ve bana bakıyordu.
"Sanırım, Zehra Hanım bu eve başka bir amaç için girmiş." diyerek de sözlerine devam etti.
"Başka bir amaç için mi?" dedim kısık bir ses tonuyla. Jülide Hanım bütün gerçekleri öğrenmiş olamazdı değil mi?
"Belli ki, oğlumu ayartmak için girmişsin bu eve. Dün gece ormanlık alanda yürümeler şimdi de yatağına girmeye çalışmalar." dedi ve üzerime doğru yürümeye başladı.
"Anne kendine gel." diyen Ömer de sinirli bir şekilde ayağa kalkmıştı.
"Asıl sen kendine gel Ömer. Şu bakıcı kızla mı birlikte olacaksın gerçekten.' diyerek küçümseyen bir ifadeyle süzdü bütün bedenimi. Gözlerim dolduğundan ve boğazım da düğümlendiğinden dolayı cevap verecek gücü bulamıyordum kendimde. Ama Ömer beni savunmaya devam ediyordu.
"Dün gece ben zorladım Zehra'yı benimle yürümesi için. Lütfen, kendine gel ve bu dediklerinden ötürü Zehra'dan özür dile."
"Bu bakıcı parçası yarın bu even defolup gidecek." dedi ve odadan çıktı. Ben ise olduğum yerde donup kaldım. Çünkü hayatım boyunca ilk defa bu kadar aşağılanmıştım. Ağlamak istemiyordum. O yüzden gözlerimi kapattım ve uzunca bir süre de açmamayı denedim. Ama açtıktan sonra, ben istemediğim halde süzüldü birkaç damla yanaklarımdan. Sonra da hiçbir şey demeden arkamı döndüm ve odama doğru koşmaya başladım. Ardımdan 'Zehra' diyen Ömer'in sesini duymamaya çalışarak. Odama girdim ve kapıyı gürültülü bir şekilde kapattım. Ardından da hıçkırarak ağlamaya başladım. Sonra da kalkıp eşyalarımı valizimi koydum. Ne kadar çok Intikamla dolmuş olsam da, ne Akın ne Bülent umrumdaydı. Ne olursa olsun kovulduğum bir yerde duramazdım. Valizimi aldım ve odamın kapısını açtım. Kapıyı açtığım anda ise; karşımda, mahçup bir halde duran Ömer Kervancıoğluyla karşılaştım. Önce bana sonra gözlerime bakan Ömer,
"Lütfen konuşmama izin ver Zehra." diyerek koluma dokundu.
"Konuşacak bir şey yok Ömer. Kovulduğum bir yerde duramam. Üzgünüm." diyerek bana dokunan elini kaba bir şekilde ittim.
"Annem adına da çok özür dilerim. Emin ol, o da bu dediklerinden ötürü senden özür dileyecek zaten." diyerek beni yatıştırmaya çalıştı.
"Zehra, yeni duydum olanları. Kusura bakma." diyen Ayşe'de koşarak yanımıza gelmişti bile. Elimdeki valize baktı ve
"Lütfen gitme yanımızdan. Asya seni çok sevdi. Ben de sana çok güveniyorum." diyerek devam etti sözlerine.
"Kusura bakmayın kalamam. Ama sizleri tanımak her şeye rağmen çok güzeldi." dedim ve hem Ayşe'yi hem de Ömer'i ardımda bıraktım. Gözlerimden akan son damlaları da sildikten sonra dış kapıyı açtım. Tam bahçe kapısına yaklaşmıştım ki arkamdan birinin koştuğunu duydum. Sonra da arkaya doğru döndüm. Gelen, nefes nefese kalmış küçük Asya'ydı.
"Zehra Ablacığım, lütfen beni bırakıp gitme." dedi nefes nefese. Ardından da küçücük elleriyle benim ellerimi kavradı.
"Ben seni çok sevdim. Lütfen bırakma beni." dedi. Ben de onun boy hizasında olmak için yanına çömeldim. Tam konuşmaya başlayacaktım ki, çok lüks bir arabanın evin önünde durduğunu gördüm. Gelen kişiyi görmek amacıyla da kafamı uzattım. Arabadan inen kişinin önce ayaklarını ardından da yüzünü gördüm. Yüzünü görmemle birlikte de dengemi kaybedip yere düştüm. Çünkü gelen kişi benim biyolojik abim Akın'dı. Ben ona nasıl hayretler içinde bakıyorsam o da bana aynı sinirli gözlerle bakıyordu. Bir müddet daha bana baktıktan sonra, gözleri valizimi kaydı. Uzun bir süre de oraya bakmaya devam etti. Ardından her şeyi anlamış gibi gözlerini bana çevirdi ve öfkeli bir ifadeyle üzerime doğru yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Aşklar Ïntikamla Başlar
FanfictionKelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!! ??