5. Bölüm

1K 108 159
                                    

Şuan bütün hayatım bana bağlıydı. Bıçakla aramda yalnızca 1 ya da 2 metre kalmıştı. Melly'den hızlı olmak zorundaydım. Ama Melly'nin bıçakla arasındaki mesafeye baktığımda, bıçağa benden birkaç santimetre daha yakın olduğunu gördüm. Artık hızlı olmam yeterli olmayacaktı, şuan zekâmı kullanmak zorundaydım.

Yönümü değiştirdim ve Melly'ye doğru koşmaya başladım. Bu taktiğime şaşırıp afallaması, sanırım hayatının en büyük pişmanlığı olacaktı. Yavaşlayıp da kaybettiği birkaç saniyede, dirseğimi onun karnına geçirdim. Melly acıyla bağırarak yere yığılırken, ben ise yine bıçağa doğru yöneldim.

Eğilip bıçağı elimle kavradım. Şuan yapacağım şey, hayatımdaki belki de en büyük pişmanlığım olacaktı. Ama kendi hayatım için bunu yapmak zorundaydım. Bu yüzden bıçağı daha sıkı kavrayıp yine Melly'ye yöneldim. Birkaç saniye tereddüt etsem de kendime, bunu yaşamak için yapmak zorunda olduğumu yine hatırlattım ve elimdeki bıçağı Melly'nin tam kalbine saplayıp çıkardım.

İçim yanıyordu, gözlerim yaşlarla dolmaya başlamıştı bile. Bir insan öldürdün Emily, dedi iç sesim. Sen bir katil oldun. Bu gerçek, her saniye canımı daha da çok yakıp vücudumun titremesine neden olurken, ıslık sesine benzer bir ses duymamla geriye doğru sendeledim. Gördüğüm şeyle şok oldum. Bir balta, kulağımın tam 1 santimetre yakınından geçmişti. Yaralanmaktan kıl payı kurtulmuştum. Baltanın sahibini bulmak için karşıya baktığımda adını bilmediğim kıvırcık saçlı kızı gördüm. Gözlerim elindeki ikinci baltaya kaydığında, bana bir tane daha balta fırlatacağını anladım.

Hızla oradan koşarak uzaklaşırken şuan Melly'ye üzülmenin sırası olmadığını fark ettim. Şuan kendi hayatımı kurtarmanın sırasıydı.

Ormanla aramdaki mesafeyi giderek azaltırken, sol tarafımda küçük bir nesne görmemle yavaşladım. Durup daha dikkatli baktığımda, bunun daha metal plakadayken gördüğüm küçücük çanta olduğunu anladım. Buradan sadece bir bıçakla ayrılamam, diye düşündüm. O çantayı da ben alacağım.

Çantaya doğru son hız koşmaya başladım. Bu sefer çantayı alırken rakibim olmayacak sanırım, diye düşündüğüm anda, birkaç metre ötede bir kız silüeti görmemle tahminimin yanlış olduğunu anladım. Elinde bıçak olmama bakmaksızın, o da çantaya doğru koşuyordu. Çantaya, ben kesinlikle ondan daha yakındım. O çantaya ilk varan ben olacaktım ama asıl sorun, o kızdan kaçıp kaçamayacağımdı. Cebinde bıçak gibi şeylerin olup olmadığını bilemezdim.

Kızın silüeti giderek belirginleşti. Bu kızı Eğitim Merkezi'nde ya da yemekte hiç fark etmemiştim. Zaten göze çarpan bir görünüşü de yoktu. Kahverengi saçları ve kahverengi gözleriyle sıradan kızlardandı.

Çantayla aramda artık yalnızca birkaç metre kalmıştı. Mesafeyi giderek azaltıyordum ve neyse ki o kızdan çok daha hızlı koşuyordum. Çantaya ilk benim varacağım, artık çok netti.

Çantaya ulaşınca, eğilip çantayı hızlıca bileğime taktım. Kız bana daha fazla yaklaşmadan buradan gitmeliydim. Artık gideceğim yer kesindi. Ormanın içlerine doğru gitmek zorundaydım. Çünkü şuan bulunduğum yer çok tehlikeliydi ve en kolay saklanabileceğim yer ormandı.

Bacaklarım çok ağrımasına rağmen, kendimi koşmaya zorladım. Arkamdan gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı biraz zikzak çizerek koşuyordum. Böylece diğer haraçlar bana bıçak, balta gibi şeyler atmaya kalkışırsa bile, hedeflerini tutturmaları zor olacaktı.

Yine de bu taktiğim pek işe yaramadı. Ormanla aramda yalnızca birkaç metre kalmışken, sağ bacağımın alt kısmına minik bir bıçak saplandı. Bıçağın sahibini görmek için bir saniyeliğine geriye dönüp baktığımda Jack'i gördüm. Başta, benden çok uzak olmasına ve benim zikzak şeklinde koşmama rağmen hedefi nasıl tutturduğuna şaşırsam da, onun Eğitim Merkezi'ndeki bıçak atışlarını hatırlayınca şaşkınlığım geçti. Ve çok iyi bildiğim şey, bu sefer hedefinin bacağım olmayacağıydı. Bu sefer bıçağı, fazla kan kaybetmeme neden olacak yerlerime atacaktı.

76. Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin