6. Bölüm

973 103 178
                                    

Medya= Emily

Çimen rengini andıran yemyeşil duvarlar, küçük de olsa sempatik duran pencereler, etrafı çevreleyen krem rengi çitler, camların altında dolaşıp da yemek bekleyen kediler...

Sonunda varabilmiştim evime. Gittiğimdeki kadar güzeldi halâ. Güzelliğinden ve sempatikliğinden hiçbir şey kaybetmemişti canım evim. Gözlerim dolarken evimi ne kadar çok özlemiş olduğumu fark ettim.

Çit kapısını açarken hemen eve girmemeye karar verdim. Önce evimizin küçük bahçesinde biraz olsun dolanacak, evime geri dönmenin verdiği mutluluğu tadacaktım.

Çit kapısından geçtiğimde bahçeye girmemle, çimen ve çiçeklerin kokusunu içime çektim. Bu kokuyu bile çok özlemiştim.

Çimenlerin üzerinde, güneş kendisine vuracak şekilde yatan kediye doğru yöneldim. Kahverengi-siyah karışımı tüyleri, onu sıradan görünüşlü bir kedi yapsa da yine de çok tatlıydı.

Gözleri kapalıydı. Kendisine sessizce yaklaşıp tüylerine elimi dokundurduğumda, miyavlayarak gözlerini yavaşça attı. Gözleri, evin duvarları gibi çimen rengindeydi ve bu kediyi beğenmemek imkânsızdı.

Birkaç saniye daha okşadım tüylerini. Sonraysa kediyi kendi hâline bırakıp ayağa kalktım. Biraz daha dolandım bahçede. Rüzgârın çimen ve çiçekleri sallamasını izledim bir süre.

Rüzgâr, açık saçlarımı savururken üşüdüğümü fark ettim. Havanın soğukluğunu tenimde çok net hissedebiliyordum.

Ellerimle burnuma dokundum. Buz gibiydi, kızarmış olmalıydı. Kollarımla kendimi sardım sanki üşümemi azaltma ihtimali varmış gibi.

Çimen ve çiçeklerin kokusunu bir kez daha içime çekip etrafa hızlıca göz gezdirdikten sonra, artık içeri girmem gerektiğine karar verdim. Hem ailem beni merak ediyor olmalıydı, onları endişede daha fazla bırakmak istemiyordum.

Az önce yürümüş olduğum çimenlerden geri yürüyüp, evin kapısının önüne geldim. Kapı her ne kadar sade de olsa, bu kahverengi kapıyı bile özlemiştim.

Birkaç saniye sadece baktım kapıya. Çok heyecanlıydım, kapıyı tıklatma cesaretini gösteremiyordum. Açlık Oyunları'ndan beri ailemi ilk defa görecektim. Ailemi uzun zamandır görememiştim ama artık kavuşacaktım onlara. Açlık Oyunları'nı kazandığımı biliyor olmalılardı, bu televizyonda gösterilmiş olmalıydı. Ama benim eve bugün döndüğümü bilmiyorlardı. Kapıyı açıp beni karşılarında görünce çok şaşıracaklardı.

Sonunda heyecanımı bastırabildim ve kapıyı tıklatma cesaretini gösterebildim. Beni görünce ne diyeceklerdi acaba? Döndüğüme çoo sevindiklerini mi söyleyeceklerdi yoksa hiçbir şey söylemeden sadece sıkıca sarılıp beni öpücüklere mi boğacaklardı?

Ailemi göreceğim için, her saniye daha da heyecanlanıyordum. Birkaç saniye heyecanla bekledim ama kapı açılmadı. Bir kez daha tıklattım ama yine açılmadı. Evde değiller sanırım, diye düşündüm. Ama belki kapıyı açık unutmuşlardır da ben içeri girebilirim, düşüncesiyle kapı kolunu aşağı doğru ittim. Tahminimde haklıydım, kapı açılmıştı.

Yavaşça kapıyı ittirdim. Kapının gıcırtısı... Uzun zamandır bu sesi duymamıştım. Kapının gıcırtı sesine bile hasret kalmıştım.

Yavaş ve sakin adımlarla kapının eşiğini geçip ayakkabılarımı çıkarttım. Ayakkabılarımı ayakkabı dolabına yerleştirirken, burnum patatesli börek kokusuyla doldu. Anneciğim patatesli börek yapmış olmalıydı.

76. Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin