Medya= Rosie
"Ros!" diye seslendim mutlulukla. "Ros, ben Emily!"
Bu söylediklerimle birlikte yaprakların hışırdanması ve yukarıdaki hareketlenmeler arttı. Birkaç saniyeden sonra Rosie nihâyet göründü:
"Aman Tanrı'm! Emy, karşılaşmamız bir mucize!"
Yüzündeki gülümsemeyle bulunduğum dala indi ve yanıma oturdu. Birbirimize sıkıca sarıldık. Onu çok özlemiştim.
"Yaşadığına sevindim müttefik." dedim kollarımı ondan ayırırken. Güldü: "Ben de."
"Bacağına ne oldu?" diye sordu merakla, bacağımdaki sargı bezini incelerken. Ona, konuşarak cevap vermek yerine sargı bezini çıkarttım ve yarayı ona gösterdim.
"Emy, bu nasıl oldu?" diye sordu yine merakla. Üzüntüyle ileriye baktım: "Ben Cornucopia'dan kaçarken Jack bana bıçak attı."
Önce düşüncelere daldı ama sonra, aklına çok iyi bir fikir gelmiş gibi "Bekle." dedi bana. Aynı bir kedi gibi, dallara tırmanarak hızla uzaklaştı.
Ağaçlara bu kadar iyi tırmanabilmesi, beni her defasında şaşırtıyordu. Ben Rosie'nin ayak ve kollarını nereye koyduğunu daha anlayamadan, Rosie görüş alanımdan çıkmış ve ağacın yüksek dalları arasında kaybolmuş oluyordu.
Birkaç saniye sonra yine yanıma geldi. Ama bu sefer elinde küçük bir kap vardı. Bu kapta ne olduğunu başta anlayamadım ama Rosie kabı açtığında ve ben kabın içindekinin kokusunu duyduğumda kapta ne olduğunu anlamıştım. Bu bir ilaçtı.
Merakla ve sevinçle sordum: "Rosie nereden buldun bunu?
Gülümsedi: "Cornucopia savaşında kaptığım sırt çantasından."
Elini kaptaki ilaca daldırdı ve yarama sürdü. İlaç krem gibi bir şeydi ve yarama dokununca bacağımı çok fazla acıtmıştı. Acıyla ağlamaya başladım. "Dayanmalısın." diye fısıldadı Rosie. "Emin ol, bacağının eski hâline dönmesi için bu acıyı çekmeye değer."
Başımı onaylar biçimde sallarken ağlamaya devam ettim. Birkaç dakika sonraysa acı şaşırtıcı bir şekilde aniden kesildi. Gözlerimi sildikten sonra, bacağımdaki yaranın ne hâlde olduğuna bakmak için gövdemi eğdim. Gördüğüm şeyle birlikte şok oldum. Bacağımın o kısmı artık pürüzsüzdü. Oraya hiçbir şey olmamış gibi...
Kafamı şaşkınlıkla Rosie'ye çevirdim ama onun yüzünde hiçbir şaşkınlık ifadesi yoktu, sadece gülümsüyordu:
"Cornucopia'da benim de koluma balta saplanmıştı ve ben de bu ilacı kullanmıştım. Gerçekten çok etkili bir ilaç."
"Teşekkür ederim Ros." dedim tebessümle. "Önemli değil müttefik." dedi gülerek sırtıma vururken.
Aklıma aniden gelen soruyla ona döndüm: "Buralarda bir su kaynağı var mı? Ben hiç görmedim de."
"Evet." diye cevapladı. "Ben de dün akşam keşfettim. Buraya çok yakın. Suyumuz bittiğinde doldurmaya gideriz."
Sevinçle gülümsedim. Artık su sorunum da çözülmüştü. Yine bir soru yönelttim Rosie'ye: "Peki ya yemek işi? Yemek işini nasıl hallediyorsun?"
Yüzüne bir tebessüm yerleştirdi: "Bulduğum sırt çantasından ilacın yanı sıra 5 parça kurutulmuş et çıktı. Şimdilik onlar bana yetiyorlar ama bitince avlanırım herhâlde."
Araya birkaç saniyelik bir sessizlik girdi. Rosie'nin bu sessizliği bozan sorusuyla ise şok oldum.
"Trina'yla nasıl tanıştınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
76. Açlık Oyunları
Science Fiction"İki seçeneğim vardı sadece: Ya katil olacaktım ya kurban." □ Öncelikle kitabıma şans verdiğiniz için teşekkür ederim. □ Açlık Oyunları, yazarı Suzanne Collins olan bir kişinin yazdığı 3 kitaplık bir seridir. 1. kitabı Açlık Oyunları, 2. kitabı Ateş...