8. Bölüm

874 85 117
                                    

Medya= Emily (Video)

Rosie'nin gözlerini kırpıştırmaya başlamasıyla, uyandığını anladım. Uyuşukluğumu üzerimden hemen atıp elimi Rosie'nin alnına koydum. "Ateşin düşmüş." dedim gülümserken. "Gölün serinliği ve uyku sana iyi gelmiş olmalı."

Rosie yaklaşık 4 saat uyumuş olmalıydı. Uyanmasını beklediğim bu süre içerisinde; evimi, ailemi, Trina'yı, bütün sevdiklerimi hayal etmiştim. Yüzlerini getirmiştim gözlerimin önüne, seslerini getirmiştim kulaklarıma, anılarımı getirmiştim zihnime...

Başımı Rosie'ye çevirdim. Uyuşukluğunu üzerinden atamamış gibiydi. Şakalaştım onunla: "Halâ uykunu alamadın mı Ros?"

Yüzünde beliren gülümsemeyle cevap verdi: "Uyumayı çok seven bir insanımdır ben." Rosie'nin bu söylediğine gülerken "Belli." diye ekledim.

Gökyüzüne baktı Rosie. "Emy, ben baya uyumuşum. Hava çok kararmış."
Yanaklarını sıktım. "Uykucu."

Gülüşmelerimiz, ölen haraçların birazdan açıklanacağı anlamına gelen melodi sesiyle bölündü. İkimiz de merakla gökyüzüne çevirdik bakışlarımızı. Kaç kişi kalmıştık acaba bu arenada?

İlk beliren haraç fotoğrafı, "Aryll Dailer" isim ve soyismine sahip bir kıza aitti. Yüzü tanıdık gelmesine rağmen ismini şuan öğrenmiştim.

2. beliren haraç fotoğrafı, ismi ve soyismi ile yutkundum. Bu, benim öldürdüğüm haraçtı. Gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım. Rosie'nin bu haracı öldürdüğümü ve bundan dolayı ne kadar üzgün olduğumu bilmesini istemiyordum. Çünkü eğer öğrenirse beni teselli etmeye çalışacak, bir sürü zahmete girecekti. Ama Rosie hastayken, onun sadece dinlenmesini istiyordum. Beni düşünmemeli, sadece dinlenmeliydi.

Yine de duygularımı iyi saklayamamış olmalıydım ki, Rosie bana "Her şey yolunda mı Emy?" diye sordu. Gözlerimi silerken "Önemli bir şey yok, ailem aklıma geldi sadece." diyerek yalan söyledim.

Gökyüzünün kararmasıyla bugün ölen başka haraçların olmadığını anladım. Rosie'nin duyabileceği sesle mırıldandım: "10 kişi kaldık." Başıyla onaylayarak cevap verdi: "Giderek azalıyoruz."

Gökyüzü yapay olmasına rağmen, yıldızlar çok gerçekçi ve güzel görünüyordu. Yıldızları işaret ettim: "Ros, çok güzel değiller mi?" Yüzünde tebessüm belirdi: "Hem de çok."

Birkaç saniye daha baktı gökyüzüne, sonraysa bana çevirdi bakışlarını: "Emy, ailen sana neden 'Emily' adını vermiş? Belli bir nedeni var mı, hiç merak edip ailene sordun mu?"

Şaşkınlıkla baktım ona: "Bu nereden çıktı şimdi?"

Sesi titreyerek konuştu: "Bilmem, birden aklıma geldi. Ben adımın neden Rosie olduğunu hep merak etmişimdir mesela ama hiçbir zaman aileme nedenini soramadım. Onlarla konuşmaya, onlara bir şeyler sormaya hiçbir zaman cesaret edemiyorum, çünkü beni tersleyeceklerini biliyorum. Beni sevmiyorlar, anlatmıştım."

Dalda yavaşça ilerleyerek sarıldım Rosie'ye. Sarılmanın ona iyi geleceğini umdum. Rosie'yi sevmemeyi nasıl başarabiliyordu ki ailesi? Rosie nasıl sevilmezdi? Hayatımda gördüğüm en iyi kalpli insanlardan biriydi o.

Gözlerini yavaşça silerek yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirdi: "Ee? Sorumu cevaplamayacak mısın?"

"Bir ara sormuştum. Annem küçüklüğünden beri, ilerideki çocuğuna Emily ismini koymak istiyormuş. Emily ismini çok seviyormuş. Çocuğuna Emily ismini koyma hayali hiçbir zaman değişmemiş ve bu yüzden bana Emily adını koymuş. Babam da Emily ismini beğeniyormuş, bu yüzden aralarında tartışma çıkmamış."

76. Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin