Her sabah olduğu gibi müziğini açıp kendince uyguladığı dans hareketleriyle hazırlanmaya başladı. Güne bu şekilde enerji dolu olmaya ve bu enerjisini tüm gün korumaya bayılırdı, Tarık. Yaşına göre oldukça sağlıklı görünüyordu ve bunu her sabah yaptığı koşularına borçlu olduğunun farkındaydı. Sporunu ve kahvaltısını asla aksatmazdı. Tabii müziği de unutmamak lazım çünkü en önemli etkeni müzikti. İşte bu sabahta sporunu yapmış, duşunu bir güzel almış ve tüm olumsuz enerjiye karşı kapılarını kapalı tutup bu şekilde dans ederek güne pozitif başlamıştı. Bu pozitifliği herkese tavsiye ediyor, uygulamaları için büyük bir telkinde bulunuyordu.
Çok sevdiği saatini takıp kravatını da düzelttikten sonra telefonunu alarak odasından çıktı. Kendisi için hazırlanan kahvaltı masasına oturup bitki çayından bir yudum aldı ve oldukça sakin bir şekilde kahvaltısını yapmaya başladı. Oldu olası bu masada tek başına kahvaltısını yapar ama buna rağmen de kendisini hiç yalnız hissetmezdi. İşin gerçek tarafı, hissetmemeye çalışırdı.
Tabaktan bir zeytin alıp ağzına attığı sırada daha masanın üzerine bıraktığı telefonu çalmaya başladı. Zeytinin çekirdeğini çıkarıp boş tabağın içine attıktan sonra peçete ile ağzını silerken de çalan telefonu eline alıp arayanı yanıtladı. Elbette arayan Ahmet'ten başkası değildi.
"Oo, bu kadar çabuk özlendiğimi bilsem koşarak gelirdim."
"Keyifler pek yerinde anlaşılan! Maalesef o keyfini kaçırmak istemezdim ancak oldukça geciktin."
"Bu sabah sporu bana biraz arıza çıkarttı." Tabii o arızasının banyo keyfinin uzun sürmesinden kaynaklanıyordu. "Merak etme kendimi fazla özletmeye niyetim yok. Yarım saate oradayım."
"Tarık Bey, ne yazık ki iş görüşmelerin senin keyfini bekleyemeyecek. Onu bir söyleyeyim de."
Tarık, bitki çayının son damlasını da içtiğinde masadan kalktı ve dış kapıya doğru ilerlerken telefondaki Ahmet'e; "Bu senin işin değil miydi ya? Hani İnsan Kaynakları Müdürü'sün ya." diye ona takılmaya devam etti.
"Bugün çok hatırlatma yaptım sanırım sana. Yönetici Asistanını sen kendin seçmek istiyordun. Kapının önü iğne atsan yere düşmeyecek kadar doldu şu an!"
"Hay aksi! Unutmuşum ben onu ya. Hatırlattığın için sağ ol! Ben gelene kadar sen bakmaya başlayabilirsin. Ne soracaklarımı beraber hazırladık nasıl olsa!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Bir 'MASAL' anlat, BABA!
General FictionBen her gece babam gelip başımı okşayarak bana masal anlatacak diye beklerken, dayım geliyordu. O okşuyordu, saçlarımı. O öpücük konduruyordu, o anlatıyordu, bana masal! Biliyor musunuz? Babanın yerini hiç kimse dolduramıyor. Ne dayım, ne de bir ba...