Tarık, kapısının tıklatılmasıyla Koray'a önündeki belge üzerinden bir şeyler göstermeyi bırakıp; "Bizim kahvelerde geldi." dedi fakat bakışlarını içeri girene çevirdiğinde Masal'ı değil, cuma geleceğini öğrendiği kardeşi Taşkın'ı elinde kahve tepsisiyle karşısında görünce haliyle şaşkınlık yaşadı. "Taşkın? Sen..."
"Baktım bensiz kahve sefası sürecekler, geldim ben de."
"Cuma geleceğini biliyordum ben."
Tarık, kardeşine doğru giderken Taşkın'da elindeki tepsiyi hemen solundaki konsolun üzerine bırakıp Tarık'ın açtığı kollara gitti. İki kardeş özlemle sarıldıktan sonra Taşkın geri çekilirken; "Gelişimi erkene alayım ne olur ne olmaz dedim." dedi.
Tarık'ta kardeşinin koluna ritmik bir şekilde vurarak; "Ne iyi yaptın da geldin! Hadi geçip oturalım, konuşacağımız çok şey var." diyerek kardeşini koltuklardan birine yönlendiriyordu ki Taşkın, Tarık'ın gösterdiği yere değil onun sandalyesine oturunca Tarık da başını iki yana sallayarak gülümsemeden edemedi. Kendisi de Taşkın'ın konsolun üzerine koymuş olduğu tepsiyi alırken Koray'ın; "Hoş geldiniz Taşkın Bey! Sizi burada tekrar görmek çok güzel. Kesin dönüş, öyle değil mi?" sorusuna Taşkın; "Hoş bulduğumu şirketten içeri girer girmez çok net gözlerle gördüm, Koray'cığım. Bilmem, kesin dönüş için önemli bir durum olması lazım." cevabını verince herkesin kahvesini önüne koyup kendisi de yerine geçen Tarık buna kayıtsız kalamayıp; "Seni buraya hangi rüzgar attı önce onu bir söyle sen!" diye söylendi. Taşkın buna hoş bir kahkaha attı.
"Özlem rüzgarları diyelim."
"Hangi Özlem'den bahsediyoruz acaba?"
"Her ikisi de olabilir ama biri daha baskın sanırım!"
"Bu sefer olacak mı, kesin mi?"
"Kalmam ya da gitmem ona bağlı!"
Taşkın, Tarık'a göz kırpıp ağabey kardeşin ne konuda konuştuğu hakkında bir fikri olmayan fakat oturduğu yerde sadece dinlemekle yetinen Koray'a dönerek; "Ee Koray! Nasıl gidiyor işler?" diye konuyu şu anlık kapatmış oldu.
Koray, Taşkın'ın bu sorusuna; "Şu an çok önemli bir proje üzerinde çalışıyoruz. Bugün de üzerinden geçip..." diye bir cevap veriyordu ki kapı çalınınca susmak zorunda kaldı ve bakışlarını da kapıya doğru çevirdi. Tarık da kahvesinden bir yudum almış, kapı çalana; "Girebilirsin!" diye seslenmişti. Onun bu seslenmesiyle kapı açılır açılmaz içeri elinde bir kahve fincanı ile Masal girince içeridekilere 'Merhaba' anlamı içeren bir baş eğmesiyle Tarık'a; "Kusura bakmayın Tarık Bey! Geciktim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Bir 'MASAL' anlat, BABA!
General FictionBen her gece babam gelip başımı okşayarak bana masal anlatacak diye beklerken, dayım geliyordu. O okşuyordu, saçlarımı. O öpücük konduruyordu, o anlatıyordu, bana masal! Biliyor musunuz? Babanın yerini hiç kimse dolduramıyor. Ne dayım, ne de bir ba...