TARIK
Hayatın acı tesadüflerinin olduğunu bilirdim de beni bulabileceği aklımın ucundan geçmezdi.
Masal'ın içecek bir şeyler getirmek için yanımdan ayrılmasından sonra odama geçmiş, yerime oturmuştum. Uzun bir iş yemeği olmuştu ve bu kadar uzun süreceğini de tahmin etmemiştim. Bu yüzden bu beni yormuştu. Bir süre başımı geriye yatırıp öyle durduktan sonra doğrulup bilgisayarı açtım.
Sonrasında ben maillerimi kontrol ederken kapı çalındı ve girmesi için seslendiğimde kapı açılıp elinde tepsi ile içeriye Masal'ın girdiğini görünce; "Gel Masal, gel! Hem seninle şu iş yemeği hakkında bilgi alışverişi yapalım." dedim. Bunu derken de gözüm saniyeliğine Masal'a gitmiş, sonra hemen maillere geri dönmüştü. Masal, masama yaklaşıp tepsideki kahveyi ve yanına koyduğu ikramlığı masamın üzerine bırakmıştı. Kendisi hemen oturmak yerine bir süre ayakta durmuş öyle bekliyordu. Ben de ona; "Teşekkür ederim, kahve için! Durma orada, geç otur!" dediğimde o da hemen karşıdaki koltuğa geçip oturdu. O an gözlerimi bilgisayardan ayırmadan kahveyi elime aldım ve bir yudum içtim. O ara, gözüm kahveyi bıraktığım yere gidince ikramlık gözüme çarptı. İkramlığın bir badem şekeri olduğunu görünce gözümü ondan alamadım.
Farkında değilim, Masal'a; "Badem şekeri mi getirdin?" diye sordum. O da hiçbir şeyden haberi yok; "Evet, dolapta gördüm. Sevmez miydiniz?" diye soruyla karşılık verdi sorduğuma. Aslında soru bile sormamıştım. Badem şekerini görmemle aklım çok başka yerlere gitmişti çoktan.
Şu an 25 yıl öncesinde buldum kendimi. Çok acelem var, adımlarımı büyük büyük atıyorum. Alnım ter içinde, avuçlarımda terlemiş, yumruk yapıp sıkmışım. Gözlerim kan çanağı resmen! Çok sinirliydim, öfke doluydum. Biri gelip çatsa ağız burun dalacağım ama kimse de çatmıyor ki. O zamandaki düşüncelerim bile hala tazeliğini koruyor. O gün ne olduğunu hatırlamıyorum sadece. Neye ya da kime sinirlendim, kim beni ağlattı hiç hatırlamıyorum.
O öfke içinde hızla yürürken birisi ile çarpışıyorum. Bu şüphesiz, hayatımın bundan sonrasına heyecan katacak, kalbimin en derin köşesine yerleşecek, beni benden edecek kişiydi. Bu kişi, Beyza'ydı.
Onunla çarpışınca hem ben neye uğradığımı şaşırmıştım hem de o şaşırmıştı. O an beklediğim geldi diye düşünmüştüm. Tam öfkemi o çarptığım kişiden çıkaracakken, bir çift gözlerde takılı kaldım. O an dünya benim için durmuştu ve keşke o zamanda dursaydı da zaman bir daha hiç akmasaydı. Beyza ise, çarpışmanın sonucu ellerinden kayan bir kavanoz dolusu badem şekerlerinin yere saçıldığına, canının yanmasından daha çok üzülmüştü. Kaşlarını büzüp; "Badem şekerleri..." demişti, üzgünce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Bir 'MASAL' anlat, BABA!
Genel KurguBen her gece babam gelip başımı okşayarak bana masal anlatacak diye beklerken, dayım geliyordu. O okşuyordu, saçlarımı. O öpücük konduruyordu, o anlatıyordu, bana masal! Biliyor musunuz? Babanın yerini hiç kimse dolduramıyor. Ne dayım, ne de bir ba...