herkese merhaba! bu sefer yazar notunu en başa almak istedim çünkü bu, bu hikaye için yazdığım son yazar notu.
öncelikle bu hikayeyi okuyan herkese çok teşekkür ederim. hikayeye başladığımda bu kadar çok kişinin okuyacağı aklımın ucundan bile geçmemişti çünkü hiçbir zaman çok kişi okusun diye yazmadım hikayelerimi, yazmayı sevdiğim için yazdım. (tabii yazdıklarımı okurlarla paylaşmak ve onların yorumlarıyla hareket ederek kendimi geliştirmek de beni mutlu etmiyor değil)
bu hikayenin de sonuna gelmiş bulunuyoruz, uzun mu olur kısa mı olur bilemeyeceğim ama açıklayıcı bir final olacağını düşünüyorum. umarım finali seversiniz! ve umarım bu hikayeyi severek okumuşsunuzdur, umarım sizlerle yeni şeyler paylaşabilmişimdir. diğer hikayelerimde görüşmek üzere!
sizleri seviyorum x37
💫
Masanın üzerindeki soju şişesini aldım ve bardağımı yavaşça soju ile doldurdum. Küçük, yuvarlak masanın etrafında ben, Nakamoto Yuta ve Lee Taeyong birbirimizi yorgun bakışlarla inceliyor, sessiz sedasız içkilerimizi içiyorduk. Sessizliği bozan kişi Lee Taeyong oldu. "Evet, ilk kim başlamak ister?"
"Ben." İçkimden bir yudum alıp Yuta'ya döndüm. "Teşekkür ederim, Yuta. Taeyong'tan şikayetçi olmadığın için. Gerçekten çok teşekkür ederim."
"Sorun değil." Yuta cevap verdiği sırada yüzüme bakmıyordu.
"Sanırım sıra bende." Taeyong bardağındaki içkinin hepsini bir kerede bitirdi ve uzun soluklu gözüken konuşmasına başladı. "Öncelikle ikinizden de özür dilerim."
Taeyong'un konuşurken zorlandığını hissedebiliyordum. İkimize de bazı açıklamalar borçluydu ve bu borcunu ağır ödeyecek gibiydi. "Her şeyin bir oyunla başladığını itiraf etmem gerekiyor ki siz bunun zaten farkındasınız."
"Evet, bize bilmediğimiz şeylerden bahset." Yuta içkisinden bir yudum aldı, hâlâ yüzümüze bakmıyordu.
Taeyong derin bir nefes aldı. "İspanyolca kursunda, onunla tanıştığımda bütün bunların yaşanacağından habersizdim tabii ki. Seo Youngho zararsız ve iyi birine benziyordu. Onunla iyi arkadaş olmuştuk, birbirimize okullarımızda olan ilginç şeyleri anlatıyorduk. Hatta biliyor musunuz, benimle ilgilenen, benimle konuşan tek insan oydu. Kızlar hariç tabii ki; kursta en az beş kız benden numaramı istemişti."
Son cümlesini söylediği sırada onunla göz göze geldim fakat hemen gözlerimi kaçırdım. Bizden ses çıkmayınca Taeyong devam etti. "Sonrasında ise bizim okulla ilgili olan soruları daha da özele inmeye başladı; özellikle Osaki Hana hakkında sorular soruyordu. O zamanlar Hana'yı tanımıyordum tabii ki. Kızlar ile iletişimim pek iyi değildi. Yani, bir kızla tanışmaya çalışsam, ona çıkma teklifi etsem bile devamını getiremezdim. Ve kursta Youngho bunları bana öğretemiyordu çünkü vakit yetersizdi. Kurs haricinde de ben hep okuldaydım. Okuldaydım ve ders çalışıyordum. Youngho bunun başka bir yolunu buldu."
"Youngho bana bir boks kulübü olduğundan bahsetti. Vücudumun boks için uygun olduğunu, sadece biraz geliştirmem gerektiğini söyledi. Beni takımın lideriyle, Moon Taeil ile tanıştırdı ve orada bir sürü kişiyle arkadaş oldum; mesela Youngho'nun kız arkadaşı Oh Yujin. Kulüpte benim sadece vucüt konusunda gelişmemi sağlamıyordu, daha güçlü bir karaktere sahip olmama ve kızlar konusunda daha iyi olmama yardımcı oluyordu. En sonunda beni seninle tanışmaya ikna etti ama ben harekete geçemeden sen benimle tanıştın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sönen son ışık﹔ lty
Fanfiction" tamamlandı ✔️„ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀hana 37 sayısına, taeyong ise edgar allan poe şiirlerine aşıktı. hana'nın en sevdiği hayvan kelebekti, taeyong ise ispanyolca bilirdi. hana her gece taeyong'un ışığını söndürmesini beklerdi, taeyong ise ışığını bir türlü sön...