Bu hutbede sizinle paylaşmak istediğim ilk şey, genellikle 'musibet' ya da 'zorluk' olarak tercüme edilen bir kelimenin anlamı. Kur'an'ın kelimesi: 'musibe'.
Güneydoğu Asya'dan olanlarınız bilirler, birçok insan 'musibet' kelimesini kullanır. Ve bu kelimeyi, yaşanan korkunç bir şey için kullanırlar. Bu kelime, uygun biçimde hedefi vurmak anlamındaki Arapça 'esabe' fiilinden geliyor. Trajedi, korkunç bir olay ya da bunun gibi anlamlar içeren 'karise' kelimesini kullanmak yerine, Kur'an bu terimi (musibe) kullanırken çok stratejik.
Başa gelen her ne ise, tam hedefe ve tam zamanında vurdu ve başka birine vuramazdı anlamında Kur'an stratejik olarak 'musibe' kelimesini kullanıyor. Yani olan her ne musibet varsa, bu bir kaza değil. "Neden bu bana oluyor?" gibi bir soru yok. Bu durum sadece senin başına gelebilirdi. Başka birinin başına gelemezdi.
"Neden bu şimdi oluyor?" Bu durum sadece şu an olabilirdi. Başka hiçbir zamanda olamazdı. Çünkü bu durum tam olarak hedefe yönelik, hedefe vuran şey anlamında. Bu, hayatta kendimizi içinde bulduğumuz zor durumlar için kullanılan terim. Ve hayat bu zor durumlarla dolu. Allah (azze ve celle) diyor ki: "lekad halaknel insane fi kebed" (90/4) Biz insanı bir sürü zor sıkıntının, zahmetin arasında yarattık. Bu, insan hayatının bir parçası.
Bu arada, bu musibetlerin türleri neler? Bir taraftan depremler, volkan patlamaları, kasırgalar, yağmur fırtınaları gibi şeylerden bahsediyoruz. Ve bu bir gerçeklik. Bu yüzden Allah başka bir yerde diyor ki: "ma esabe min musibetin filardi" (57/22) Dünyada başınıza gelen sıkıntılar... Yani dünya ile bağlantılı olan musibetlerden de bahsedebilirsiniz burada. Ama bu sadece tek bir tür musibet değil. Bu, sadece bir adada olan depremle ilgili değil; aynı zamanda içimizde olan depremler ile de ilgili. "ve la fi enfusikum" (57/22) Kendi içlerinizde. Eşler arasında, anne-baba ve çocuklar arasında ya da garip, zor bir aile durumunun içinde sıkışıp kalmış birinin içinde gerçekleşen büyük sıkıntılar var.
Çok zor bir ekonomik durumun içinde şıkışıp kalmış olan insanlar var. Her türlü travmatik durumun ortasında sıkışıp kalmış olan insanlar var. Bu, duygusal sağlığınızla ilgili olabilir. Fiziksel sağlığınızla ilgili olabilir. Her türlü şey ile ilgili olabilir. Belalar ile başa çıkma kabiliyetimizde imanımızın -Allah'a (azze ve celle) inandığımız gerçeğinin- rolünün ne olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum.
Ve inananlar olarak belalara karşı nasıl bir duruşumuz olmalı?
Bu, aslında Allah (subhanahu ve te'ala) ile bir ilişkinin olmasının ne demek olduğunu anlama seviyemize bağlı. Size açıklamak istediğim ilk şey Kur'an'ın iki farklı kötü durum arasındaki ayrımı yapma konusunda çok dikkatli olduğu. Tamamen kontrolünün dışında olan kötüymüş gibi gözüken bir durum var. Bu durumla ilgili hiçbir şey yapamazdın. Selde mahsur kaldın. Sele sen sebep olmadın. Sadece orada yaşıyordun. Kaçman için hiçbir yol yoktu. Ya da seyahat ediyordun. Selin geldiğinden haberin yoktu. Haberlerde filan yoktu. Bunun sebebi sen değilsin. Bu, tamamen Allah tarafından planlanmış.
Senin bu durum ile bir ilgin yoktu. Bu durumdan kurtulman için hiçbir yol yoktu. Bu, "Büyük bir fırtına geliyor. Lütfen şehri boşaltın." haberini okuyan birinin durumuyla aynı değil. Tsunami buraya geliyor ve birisi diyor ki: "Biliyor musunuz şimdi sahile gitmek için iyi bir zaman." Ve sahile gidiyorlar. Sonra başlarına kötü bir şey geliyor. "Allah'ın takdiri. Ben ne diyebilirim ki? Bunun başıma geleceğine Allah karar vermişti." demeye hakları yok. Bunu söylemeye hakkınız yok. Ve Allah bu konuda çok açık ve net.
O (subhanahu ve te'ala) diyor ki: "ve ma esabekum min musibetin fe bi makesebet eydikum" (42/30) Başınıza her ne musibet gelirse kendi elleriniz ile kazandıklarınız yüzündendir. Bunu, kendi başınıza kendiniz getirdiniz.
Eğer sadece bu açıdan düşünecek olursan bu da problem olurdu. Çünkü merdivenlerden aşağıya iniyorsan ve kayıp düştün sonra kendi kendinedüşünmeye başlıyorsun; "Bir günah işlemiş olmalıyım o yüzden Allah benimerdivenlerden düşürdü. Bu, bazı kötülükler yaptığıma dair Allah'tan bir işaret. Allah, bu otel lobisinde kolumu kırarak bana dersimi veriyor." Başına gelen şeylerin altından manalar çıkarmaya başlıyorsun. Ve gayptan bir sebep sonuç ilişkisi olduğunu düşünmeye başlıyorsun. Bu, aşırıya gidebilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oku Yaratan Rabbinin Adıyla!
SachbücherOku; yaratan Rabbinin adıyla. O insanı alaktan yaratmıştır. Oku! Kalemle yazmayı öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz Kerem sahibidir. |١٤.٩.١٨|