Kevser Sûresi Tefsiri (2)

30 4 0
                                    

Rasulullah sallallahu aleyhi vessellem'in hayatı çok zorlu olaylarla doludur. Peygamber olmadan önce bile. Mesela Allah tanımlıyor; وَوَجَدَكَ عَائِلًا فَاَغْنٰى

Seni fakir bulup zengin etmedi mi? (Duha/8) عَائِلًا çoğumuzun bildiği gibi aile anlamına
gelen Arapça bir kelimedir. Fakat 'aala, yeulu' (fiil halleri) birine ihtiyaç duymak, ona sıcak bakmaktır. Tıpkı çaresizce annesine sığınan bir çocuk gibi. Ve bu şekilde annesi onun ailesi olur. Ailenin başındaki kişi olarak geride kalan aile üyeler sizin ailenizdir. Bu 'Aaila' olarak adlandırılır. Çünkü onlar size yönelir, ihtiyaç duyar sizi isterler. Bu ilişkiden ötürü Allah muhtaç olanı عَائِلًا olarak tanımlıyor. Ve Rasulullah sallallahu aleyhi vessellem'in durumu, "O seni muhtaç bir durumdayken buldu." olarak betimleniyor.

Başka bir deyişle zor durumdaki bir çocuk can havliyle babasına annesine yöneliyor ve daha kendisini hiç tanımadan babasını, çok erken yaşta annesini kaybetmiş. Ona kendi evladı gibi bakan dedesini kaybediyor. Sonra desteğe en çok ihtiyaç duyduğu zamanda Ebu Talib vefat ediyor. Bütün Kureyş'in ona duyduğu kin gittikçe daha kötü bir hal aldığı bir zamanda. Zorlu zamanlarla kendisine sığındığı hanımı (r.anha) vefat ediyor. Sürekli olarak muhtaç durumda bırakılılıyor.

İnsanoğlu her zaman duygusal desteğe ihtiyaç duyar. Bu Rasulullah için de geçerlidir. Onun da duygusal desteğe ihtiyacı oldu. Hudeybiye olayında sahabe ihramı çıkarmayı reddettiğinde, bu hayatı boyunca onu en çok sarsan anlardan biriydi. Her zaman kafirler ve münafıklar tarafından asilik olurdu; ama siyerdeki bu olay bir istisnadır. Çünkü sahabe neye uğradığını şaşırdı. Binlerce kişiydiler (bazı rivayetlere göre on sekiz bin) Çok yakın bir yerdeler ve haccetmek için hazırlar, oraya varmak için bütün yolu yürümüşler. İnsanın yürümesi
için uygun olmayan bir yol. Çünkü normal yolu tercih ederlerse kendilerine saldırılabilirdi, Hudeybiye'ye gelmek için hayvanların bile geçmediği bir yolu kullanmak zorundasınız. İhramlarının alt kısmı büyük oranda kanla kaplıydı çünkü ayakları sürtünmüştü ve ayakkabıları kara kayalıklardan ötürü erimişti. Açıkçası bu yol bir sahabe tarafından önerilmişti. Yürümek için uygun bir yol değildi. Oraya vardılar ve görüşmeler başladı ve kolay görüşmeler değildi. -Bu hutbe değil ama ben size sahabenin Hudeybiye'deki hassasiyetini anlatmaya çalışıyorum.-

"Sonunda haccımızı yapacağız, hac için getirdiğimiz kurbanlıkları keseceğiz."

"Hayır. Geri Dönün"

Bütün müzakerelerin ardından Rasulullah "Hac yapmıyoruz, geri dönün." diyor. Şaşkınlık oldukça fazlaydı. Başka bir grup olsaydı isyan çıkmasını bekleyebilirdiniz. Düşünebiliyor musunuz? Haccınız için ödeme yapmış, ihramızı almış ve ailenizle vedalaşmışsınız, helalleşmişsiniz, Cidde'ye varmak için üç aktarmalı bir uçuş gerçekleştirmişsiniz ve sonra pasaport ofisindeki adam size diyor ki "Amerika'ya geri dön."

Yüz, iki yüz, beş yüz... Grupta kaç kişiler? Havalanında çok büyük problem çıkar. Sessizce oturamazsınız. Bu durumu sahabenin (Allah hepsinden razı olsun) itaatsizliği olarak düşünebilirsiniz. Fakat aslında hiçbir şey dememeleri fevkalade bir teslimiyet göstergesidir. Bir iki tanesi tepki gösterdi; ama geri kalanlar sadece sessizce durdu. Ancak ihramlarını çıkarmayarak ilkin Rasulullah'ı (s.a.v) dinlemediler. Hac yapamamanın üzüntüsüyle ve kafa karışıklığıyla boğuşuyorlardı. Çünkü Rasulullah (s.a.v) rüyasında haccedeceklerini görmüştü. Ve şimdi diyor ki geri dönün. Ömer (r.a) bile şok olmuştu. Bunları sizlerle paylaşmamın sebebi bu anın sahabeler için ve daha çok Rasulullah (s.a.v) için büyük bir üzüntü anı olmasıdır. Sonra Müminlerin annesine döndü. Bu dönmelerinde hep bir süreklilik var.

Bir hayat arkadaşına, aileye ve çocuğa ihtiyacımız vardır. Bu yüzden ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkiyi düşündüğünüzde, ebeveyne ihtiyaç duyan çocuktur; ama aslında tam tersi de bir gerçektir. Ebeveynler de çocuklarına ihtiyaç duyarlar. Bebeğimizi, çocuğumuzu kucağımıza aldığımızda stresimiz ortadan kalkar. Onları mutlu gördüğümüzde biz de mutlu oluruz. Bu derin bir ilişkidir. Özellikle birçok kez ailesinden birini kaybetmenin üzüntüsünü yaşayan biri için en acı verici olan çocuğunu kaybetmesidir. Özellikle başka hiç kimsesi olmayanlar için, sonunda bir çocukla ödüllendiriliyorlar ve sonra bu ilişkilerini sevgiyle besleyecekler; çünkü bu tarz bir ilişkiden mahrum bırakılmışlardı.

Rasulullah'ı (s.a.v) anlamanız gerekiyor. Çünkü bir annesiyle olan ilişkisinden mahrumdu. Babasından mahrum bırakılmıştı ve bir çocuğu olduğunda, bu çocuğun en yoğun sevgiyi
hissedeceğinden emin olmak isteyecek, sahip olmadıklarını telafi etmeye çalışacaktı. Mesela eğitim alamamış birçok kişinin en büyük hayali en azından çocuklarının eğitilmesidir. Kendilerinin elde edemediklerine çocuklarının sahip olmasını istiyorlar. Bu durum çocuklarına karşı duydukları kapsamlı bir sevginin dışında ve buna rağmen, Rasulullah'ın (s.a.v) oğluna ne oluyor?

Oku Yaratan Rabbinin Adıyla!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin