Helalleşmeden Ölme - Nureddin Yıldız

26 3 0
                                    

Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd, Efendimiz Muhammed aleyhisselama, ailesine, ashabına salat ve selam olsun.

Aziz kardeşlerim, hepimizin bildiği bir gerçek vardır: Bizi Allah yarattı. Müminden kâfire, iyiden kötüye herkesi Allah yaratmıştır ve o, kâfirin bile Rabbidir.

Rab’, bir şeyin sahibi anlamına gelir. Allah dünyadaki peygamberlerin Rabbi olduğu gibi firavunların da Rabbidir ve Rabbi olduğu kullarının bu dünyada karma bir hayat yaşamalarını dilemiştir. Sözgelimi iyi kullarının dünyada ibadetlerle serbest olarak meşgul bir ömür geçirip kötülerin önlerine çıkmamaları gibi bir düzen kurmamıştır. Hırsız ile helal yiyen, babalık eden ile evlatlık etmeyen, kötü eş ile iyi eş, hile yapan tüccar ile hile yapmayan, iyi siyasetçi ile kötü vatandaş veya tersi; bütün artı ve eksi gruplar bilerek yaratılmış ve dünyaya getirilmiştir. Boynuzlu hayvanlar yaratıp onların boynuzsuz hayvanlar arasında otlamalarını murat eden de Allah’tır.

Dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu bunun için söyleriz, herkes birbiriyle imtihan olmaktadır. Bu imtihan bu dünyada bitmeyecek, bir gün hesabını vereceğimiz ahirette sonlanacaktır ve dünya mutlak adaletin bulunacağı yer değildir, adalet arayışlarıyla geçip gideceğimiz yerdir. Tam adaleti sağladığını bildiğimiz Ömer bin Hattab radıyallahu anh bile hunharca bir suikasta kurban edilmiştir, adalet bu dünyanın neresinde?

Mümin insanın dünyaya bakışı böyledir. Ahireti büyük bir hesaplaşma mekânı olarak görür. Akıllı insan, emekliliğinde camiye gitme peşinde olan değil, ahirete giderken hesap bırakmama peşinde olandır. Resûlullah aleyhisselam Efendimiz, “görür gibiyim, dikkat edin” diye başladığı bir konuşmasında, “biriniz ineği sırtında taşıyarak gelebilir kıyamet günü” buyurmuş ve inek beslerken hayvana eziyet eden birinin ahirette diriltileceğini, hesaplaşacağı ineği de hesap yerine sırtında taşıyarak getireceğini bildirmiştir. Hayvanlarla insanlar arasında bile bir hesaplaşmadan söz edileceği yere gidenleriz biz; akıllı insan bunun ne ince manalara geldiğinin idrakinde olur. Bir insan öldürmekten bir çocuğa tokat atmaya, bir kuruş çalmaktan devlet serveti denecek kadar paraya konmaya varıncaya kadar her şeyin kısasının yapılacağı, karşılığının muhakkak hesaplanacağı ahiret günü hakkında bir şeyi kesinlikle unutmamalıyız: Allah Teâlâ o gün, insanlar arasındaki alıp vermelere karışmayacaktır.

Bu ne demektir?

Bir eşin, hanımından/beyinden alacağı hakkını eşinin çok teheccüt kılması, sadaka vermesi, camiler yaptırması sebebiyle affetmeyeceği anlamına gelir. Allah bu iki kul arasındaki helalleşmeye onlardan birinin sevaplarının çokluğu veya iyi bir mümin olduğu gibi sebepleri öne sürüp karışmayacak ve helalleşmeyi onlara bırakacaktır. “Dünyada ben ona çok bilezik almıştım, her dediğini yapmıştım, araba da almıştım” deyip eşinden o gün bütün bunları hatırlamasını beklemek mümkün müdür ya da “önemli değil canım, bir kere tokat atmıştın zaten” der mi? Hiçbir insan evladı bunu demeyecektir.

Çok bilezik almak şöyle dursun, insan dünyada ağırlığınca mücevher alsa hanımına, ahirette bu hatırlanmayacaktır. Şu seviyeye varana kadar ki bir kere cimciklenmişse onun bile karşılığını
isteyecektir. Baba da evlat da amca da arkadaş veya ortak da böyle yapacaktır. Çünkü ahirette Gafûr ve Rahîm olan, her şeyi bağışlayan ve merhamet eden yalnızca Allah’tır. Herkesin bir tek günahından bile olsa kurtulmak için umudu vardır, onu bulunca sarılacaktır. Küçük bir sevap daha eklensin de terazisi biraz daha ağır bassın derdi, orada yeni sevaplar işleme imkânı olmadığından, herkesin hazıra konma ümidini canlı tutacaktır. Hazır sevap da insana her kim eziyet etmişse onda vardır. Kaynana, kaynata, amca, dayı, koca, oğul, hanım, ağabey, ortak, arkadaş… para aldığın, tokat attığın,
arkasından konuştuğun, insanca davranmadığın, dalga geçtiğin, iftira ettiğin için…

Orası evlada, “ben sana ne çok çikolata almıştım, hatırlamıyor musun?” denecek yer değildir zira orası çikolatanın geçerliliğini kaybettiği yerdir. Çikolatayı bırak, sabaha kadar kıldığın namazlarını getir. Kış günü buz gibi suyla abdest alıp camiye gittiğin namazını getir. Haccını getir. Sende bunlar yok veya çocuklara vere vere bitmişse çocukların çeşit çeşit günahlarını devralacaksın demektir. Ya artıdan vereceksin ya da verecek bir şeyin yoksa karşıdakinin günahlarından alacaksın.
Ahirette hesaplaşmanın kanunu böyledir. O gün çok bağışlayan ve merhamet eden Rabbimiz, bunu yalnızca kendisine ait haklar için gösterecektir. Bir rekât eksik kılınan namaz, ramazan günü bozulan oruç, yarım yapılmış hac… bu konularda Allah’a güvenilebilir, hiç korkmaya gerek yoktur.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin haccına dair hatıraları anlatırken sahabiler, hacda yaptıkları yanlışları gelip Resûlullah aleyhisselama bildirdiklerini, eksikleri için endişelerini dillendirmişlerdi. Bu hatalar kasten yapılmış şeyler değildi tabii. Sorular çoğalınca Efendimiz aleyhisselam, “merak etmeyin” buyurmuştur, “bu hatalar kolay, yeter ki Allah’ın huzuruna birinin kul hakkıyla gitmeyin.

Hacda yapılan hatalarla ahirete gidilse affeden bir Allah bulunur ama dedikodusu edilmiş biriyle karşılaşılacak yerse orası, o zaman ahirete gitme! Hakkına girdiğin velev kâfir olsun, helalleşmeden ahirete gitme!

Oku Yaratan Rabbinin Adıyla!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin