Buna ek olarak diğer bir problem de şudur, ne zaman birileri İslam hakkında konuşsa çok uzun yıllar önce yaşamış insanlardan bahsediyor ve onların ne kadar mükemmel olduğunu söylüyorlar ve ben de cennete yalnızca o insanların gideceğini düşünüyorum; ancak bu düşünce bizim yani insanlığın geri kalanının cehenneme odun olacağı anlamına geliyor. Her zaman karşılaştırma yapılarak, geçmişteki insanların ne kadar iyi bizim ise ne kadar kötü durumda olduğumuz ima ediliyor.
Ben de zaten Allah'ın kızgın olduğunu biliyorum ve madem çok kötüyüm, tüm bunları başaramıyorum, ne kadar çabalasam da namazım Ömer ibn Hattab (ra)'ın namazına benzemeyecek, hac ibadetimi ne kadar iyi yapmaya çalışsam da bu ibadeti yapmak için evlerinden çıkıp iki yıl yol yürüyen İslam alimleri gibi olamayacağım, o yüzden de ne yaparsam yapayım zaten iyi olmayacak ve kabul edilmeyecek ve Allah'ın benden istediği yüksek standartlara asla ulaşamayacağım.
Çünkü daha önce arka arkaya kırk gece teheccüd namazı kılmış insanların, yatsı namazının abdestiyle sabah namazını kılan insanların hikayesini, hatta sahabelerden birisinin (radıyallahu anhum ecmain) Ömer'in Peygamberimiz sallallahu aleyhi vessellem ondan Allah yolunda harcamasını istediğinde servetinin yarısını, Ebu Bekir (ra)'ın ise servetinin tümünü verdiğini duydun.
Ve bağış toplayan kişi şunu söylediğinde: Ömer r.a yarısını, Ebu Bekir r.a hepsini verdi. Sen ne vereceksin? Senin cebinde ise yalnızca 10 dolar var ve bu çok da büyük bir sevap sayılmaz; çünkü birisi yarısını diğeri tamamını verdi. Sahabelerin çoğunun mallarının yarısını veya tamamını veremediğini unutuyoruz. Allah'ın rızasının kazanan o insanların çoğu mallarından bu kadarını infak edememiştir, bu kadar infak edenlerin sayısı ise bir elin parmakları kadardır, bu da bizim için minimum seviyedir.
Evet, o insanlar birer kahramandı ve bunu büyük bir aşkla yaptılar; ancak sürekli olarak bundan bahsetmek ve onlarla kıyaslama yapmak doğru değildir. O zamanlarda bile bunu yapamayan veya yapmayan sahabeler vardı. Bu yüzden eğer bu seviyeye ulaşamazsan sen zaten umutsuz vakasın izlenimini oluşturuyoruz. Tabi ki, insanların çoğunun cehenneme gideceği anlatılır ve önümüzdeki şartlara bakınca pek de cennete gidebilecek birisi gibi durmuyorsun o yüzden deneyebilirsin ama her ikimizin de gideceği yer belli.
İnsanlar bana geliyor ve söyledikleri ilk şey şu ''İyi bir insan olmadığımı biliyorum ama bir sorum var.''
Bunu neden söylüyorsunuz ki? Allah henüz senin hakkında bir hüküm vermedi ki. Sen neden kendi kendine böyle bir karara vardın?
Bilirsin işte çok fazla hatam oldu ve Allah'ın bu yüzden bana kızgın olduğunu biliyorum.
Gerçekten Allah'ın sana kızgın olduğunu biliyor musun?
Yoksa sana öteki taraftan mail falan mı geldi?
Allah'tan sana sinirli olduğuna dar bir mesaj mı aldın?İnsanlar sanki Allah ile direk iletişime geçmiş gibi sürekli Allah'ın sana kızgın olduğunu söylüyorlar ve sen de zamanla buna inanıyorsun. Halbuki bu insanların Allah ile direk bir bağlantısı yok.
İnsanların senin hakkındaki görüşü, Allah'ın senin hakkındaki görüşü değildir. Aralarında fark vardır; ama sen kendin hakkında söylenenleri kabul ediyorsun, umudunu kaybediyorsun ve Allah ile bağını koparıyorsun. Daha sonra düşünüyorsun ki sana anlatılan tüm bu şeyler aslında pek de senin hayatınla benzer değil.
Gerçekten de bir mecliste oturuyorum, Kur'ân okuyordum, Uhud ve Bedir Savaşlarından bahsediliyordu ve insanlar bunun benim hayatımla ne ilgisi var ki ben savaşa mı giriyorum diyorlardı. Bunları gerçekten duyuyorum ve bu konuşmaları gayrimüslimler ile değil Müslümanlar ile yapıyorum. Ve gerçekten de artık belli bir yerden sonra estağfurullah çekip la havle ve la kuvvete illa billah demeye başlayıp, bu ne biçim bir soru diyebilirsiniz; ancak bu soruyu soran insanlarla gerçekten bire bir konuşmadığınızda bu problem daha da kötüye gidecektir.
İstiğfar ederek veya bir köşeye çekilip o insanı her gördüğünüzde euzu besmele çekerek bu sorunu çözemezsiniz. Bu sorunu çözmek için bir konuşma, çaba gerekir. Tabi ki de ilişki kurmak konusunda zorluk yaşadıklarını iddia edecekler. Son olarak şöyle bir düşünce de var. İslam'da çoğu şey yasaklanmıştır o yüzden sahip olduğum seçenekler büyük bir ihtimalle haram.
Gülmek mi? Tabi ki de haram!
Hızlanmak mı? Kesinlikle haram!
Güzel bir araba satın almak da haram değil mi?Pazar okulunda mescidde İslam'ı öğrenen çocukların bile, öğretmenlerine en sık sorduğu soru ne biliyor musunuz? Heyy! ... haram mı? Bu haram mı? O haram mı? Sürekli haram haram haram...
Sanki Allah çoğu şeyi haram kılıp sadece çok az şeyi helal kılmış gibi sürekli olarak her şeye haram diyorlar. Ancak gerçek bunun tam tersidir. Ancak gerçek bunun tam tersidir.
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً
O (Allah) ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı. O, bütün bunları insanların faydalanması için yaratmıştır.
(Bakara, 29)Daha sonra şöyle der:
وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَٓائِثَ
Size çok az sayıda olan çok pis, kirli, iğrenç murdar şeyleri yasaklar.
(A'raf, 157)Bunlar yasakladığı şeyler. Ancak biz sahip olduğumuz her şeyin, her şeyin daima haram olduğu hissine kapılıyoruz. Bu izlenime sahip olduğunuzda bu ne anlama gelir biliyor musunuz?
Bu şu anlama geliyor ''Eğer dinimi gerçekten yaşamaya çalışırsam, mutlu bir hayat süremem, çünkü beni mutlu eden her şey muhtemelen haram. Bu yüzden de sahip olduğum arkadaşlarımdan, beni mutlu eden uğraşlarımdan vazgeçmem gerekir ve mutsuz olurum.''
Belki de bunun doğru olduğunu düşünmezsiniz çünkü İslam'ın insanlara huzur, mutluluk getirdiğini duymuşsunuzdur. Daha sonra ailenizde ve arkadaş çevrenizde daha önce dindar olmayıp sonra Allah'ın hidayete erdirdiği insanların sonradan dindar olduğunu görmüşsünüzdür.
Buradaki sorun şudur, birçok kez; İslam ile daha sonradan şereflenen insanlar önceden yaşadıkları yaşamdan ötürü suçluluk duygusu hissederler. Bu yüzden de İslam'ın emrettiğinden daha fazla dindar olmaya çalışırlar. Her daim sinirli ve üzgün olmaları gerektiğini düşünebilirler. Onları ne zaman görseniz ya onlar sizi gördüğünde size bir konuda fetva verirler, yaşam tarzınızı değiştirmediğiniz sürece cehennemde yanacağınıza dair hutbe verirler.
Bu insanlar gerçekten acınacak haldedir ve önceden sahip oldukları arkadaşları artık olmadığı için toplumdan kopukturlar. Önceden aileleriyle vakit geçirirken şimdi bunu yapmazlar. Onlara göre herkes fitne, fesat içindedir ve kendilerini o topluluklardan uzak tutarak korumak istediklerini söylerler. Dindarlaştıkça, kuzenin, amcan, ailen, eşin senin için bir fitne olarak görünür ve mescitte herkesten uzak tek başına oturursun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oku Yaratan Rabbinin Adıyla!
No FicciónOku; yaratan Rabbinin adıyla. O insanı alaktan yaratmıştır. Oku! Kalemle yazmayı öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz Kerem sahibidir. |١٤.٩.١٨|