"Bam kapar mısın artık çeneni?"
"Çene kapatmak?"
"EAASSYY!"
Elime aldığım bilgisayarı Bambam'e fırlattığımda kenara kaçıp gülmüştü.
"Eski günleri mi yâd ediyoruz?"
"Bana yeni bir bilgisayar borçlusyn Bambam."
"Yoo kendin kırdın kendin al."
"ÇENENİ KAPAT O ZAMAN DA UYUYAYIM."
Gözlerimi yumup sakinleştim. Tam uykuya dalacakken telefonumun titremesi küfretmeme neden olmuştu.
Gönderen: Jackie <3
'Mark hyung Jinyoung horluyor help mee!'
Gönderilen: Jackie <3
'Maknaeler de beni rahat bırakmıyor bilgisayarım kırıldı :/'
Gönderen: Jackie <3
'Jinyoung'u oraya götürelim biz de onun odasında uyuyalım. Ne dersin?'
Yataktan kalkıp odadan çıktım ve Jackson'a kafamı salladım. Jinyoung'u uyandırıp Yugyeomların odasına götürdük. Jackson ile Jinyoung'un odasına dönünce rahat bir nefes verdim. Tek bir yatak vardı. Neden acaba?
"Duvar kenarına mı geçeceksin?"
"Yo hayır sen geç. Ben yanda yatarım."
Jackson hareketli uyurdu. Duvar kenarına geçersem yere düşebilirdi. Ama bu şekilde en fazla beni tekmeler ben düşerdim.
Yatağa yatınca yanına uzanıp arkamı döndüm. Biraz kıpırdanıp bana sarılınca tüylerim diken diken olmuştu.
"Hyung oyuncak ayımı odamızda unuttum. Sana sarılsam?"
Gözlerimi yumup yutkundum ve karnımı saran ellerine baktım. Kalbim.. Atmayı kes lütfen.
"Peki. İyi geceler."
"Sana da."
...
İşte o büyük gün geldi. Ben ve Dahyun için resmi açıklama yapılacak. Odamızda bir ileri bir geri yürüyordum.
"Babama ne diyeceğim ben? Haberi anında duyar. Gerçek olmadığını söylersem atılırım. Off."
Jackson kollarımdan tutup beni durdurdu. Hafifçe sarstığında gözleri bana kilitlenmişti.
"Hyung sakin ol. En fazla ne olabilir ki? Kızmayacaktır baban."
Telefonum çalmaya başladığında ekrana bakıp küfrettim. Lanet olsun babam arıyordu.
"E-efendim baba?"
"Oğlum bir haber okuyorum şuan. Doğru mu?"
Sesi sakin ama şaşkın geliyordu. Sanki sinirli ama beni kırmak istemiyor gibiydi.
"Evet baba. D-doğru."
"Mark. Doğruyu söyle. Yalan söylerken kekelediğini biliyorsun. Şirket mi istedi? Hemen müdahale edebilirim oğlum."
"Hayır baba! Kimseye müdahale etme. Dahyun ve ben bir süredir çıkıyoruz. PD-nim de anladığı için bize sordu. Doğrulayunca da açıklama yapmak istedi. Kabul ettik."
"Mark emin misin oğlum? Sen.. Jackson'u.."
"H-hayır baba o öncedendi. Şuan öyle bir şey yok. Dahyun benim.. Sevgilim."
Jackson konuşmamız için bizi yalnız bırakmıştı. Jackson.. Onu hala o kadar çok seviyorum ki.
"Peki oğlum üstelemeyeceğim. Ama bunun gerçekliğine inanmadım bunu bil. Jackson'un kalbini de kırmamaya çalış. Kardeşlerine iyi bak Mark."
"Hoşçakal baba."
Fan sayfaları çıldırıyordu şuan. Cidden.. Bizi yakıştıran insanlar destek mesajları yağdırırken telefonuma bir yandan da hakaret mesajları geliyordu. Böyle olacağını biliyordum.
"Mark! PD-nim seni çağırıyor."
Odadan çıktığımda ağzının ortasına domuz yağı sürmek istediğim gerizekalı para manyağı JYP karşıma çıkmıştı.
"Sosyal medya hesaplarımı kapatacağım."
"Peki Mark sen bilirsin. Ama haftaya sahne alacaksınız suratın asık olmasın. Dahyun ile kameralara fazla gözükmeyi unutma."
"Eben seni doğurturken ne düşünüyordu acaba.."
"Efendim?"
"Tamam dedi hyung bir şey demedi."
Jackson bana susmamı işaret ettiğinde JYP gitmişti bile. Gittiği anda bağırmaya başladım.
"EBESİNİN AĞZINA ÇOMAK SOKTUĞUMUN FETÜSÜ!"
"Mark sakin olur musun? Geçici bir süreç."
"O aptal seçmeleri kazanmasaydım bunların hiçbiri olmayacaktı! Keşke girmeseydim o seçmelere."
Jackson başını öne eğip odaya girdi. Diğerleri de bana üzgün bakışlar atıp dağıldılar. Youngjae elini omzuma koydu.
"Ama öyle olsaydı bizimle tanışamazdın Mark hyung. Sinirli olduğunu biliyorum ama bunun sorumlusu Got7 değil. Bize zarar verme artık. Sen de biz de üzülüyoruz bu duruma."
"Üzgünüm Jaejae. Öyle demek istemediğimi biliyorsun."
"Ben biliyorum. Diğerleri de. Ama Jackson hyung.. Söyleyemeyeceğim bir sebepten dolayı çok üzgün. Bu süreçte birbirinize sadece siz destek olabilirsiniz. O.. Kırgın gözüküyor hyung. Bi gitsen iyi olur."
Odaya girip sırtını duvara yaslayıp yatakta oturan Jackson'a baktım. Benim geldiğimi duymuş, ama bakmamıştı.
"Jack? Ne oluyor sana böyle?"
"Bir şey olduğu yok. Sadece promosyonlar kısa süreceği için mutsuzum."
Yanına oturup bacaklarımı kırdım ve dizlerimin üzerine ellerimi koydum.
"Yalan söylediğin çok belli biliyor musun?"
"Yalan söylemiyorum."
"Ellerinle oynuyorsun, yüzüme bakmıyorsun, ve çok pis sallıyorsun. Promosyonlar kısa falan sürmeyecek. Şimdi neye üzüldüğünü söyleyecek misin?"
"I, ıh."
Bana doğru yaklaşıp kolunu omzuma attı ve kafasını omzuma koydu. Nefes verirken neden boynuma çarpıyordu ki nefesi! Jackson beni bir gün öldürecek ama. Hadi hayırlısı.
"Mutlu olmanı istiyorum Mark hyung. Sen mutlu musun?"
"Tam şuan Jackson. Hiçbir şeyi kafama takmadığım, senin yanımda olduğun şuan. Çok mutluyum. Peki sen?"
"Sen mutluysan ben de mutluyum."
Şuan o sarı kafanı öpmeyi o kadar çok istiyorum ki. Ama sadece hayalini kurabileceğim saçlarını öpmek.. Düşüncesi bile delice.
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
En az 10 bölüm biriktirip öle yayımlayacağım. Başka türlü yürütemem çünkü. Ayda bir bölüm atan yazarlardan olmak istemiyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Lie* (MarkSon)
Fanfiction"O benim arkadaşım Jackson! Şirket bu açıklamayı yaptı diye beni yargılayamazsın." "Mark daha fazla dayanamıyorum. Şirket istedi diye sevgili gibi davranıyorsunuz, şirket istedi diye aynı arabaya biniyor, aynı programlarda konuşuyorsunuz. Birbiriniz...