Yayını kapattıktan sonra büyük bir gürültüyle kapı açıldı. Dahyun kızarmış gözlerinden hala yaşlar akarken yanımıza geldi.
"Hepsi benim suçum Jaebum o-oppa. Lütfen affedin beni çok özür dilerim."
Dizlerinin üzerine oturup başını eğdiği sırada şaşkınlıkla kollarından tutup ayağa kaldırdım.
"Ne oldu Dahyun? Niye öyle diyorsun?"
"O-onlar çok sevdiler."
"Dahyun ne dediğini anlamıyoruz. Bir yere gidip oturalım mı? Konuşulacak şeyler uzun galiba."
...
"Şimdi anlat. Ne saçmalıyorsun?"
"Mark bana Jackson ve Youngjae içmeye gittiği gün şey demişti. Yani.. Jackson'u sevdiğinden bahsetmişti. Çatıda oturup konuşmuştuk bir süre. Ve ondan bir hafta önce Jackson da söylemişti bana. Mark'ı gerçekten seviyordu. S-sonra ben Park Jinyoung'a artık sevgili şeyini istemediğimi söyledim. O gün bana Mark ve Jackson için olup olmadığını sordu. Ben de biliyor sanıp evet dedim. Akşamında sizin konseriniz vardı ve Mark o konserde Jackson'a bir şeyler söyledi. Geri dönmesini istedi. O gece yani dün gece Mark'a mesaj atmış. E-eğer bu sabah öyle bir şey olmasaydı.. grubunuzu dağıtacağını söylemiş."
JYP kapıdan içeri girdi ve bize tek tek baktı. Elinde kağıtlar vardı. Masanın önüne gelip kağıtları bıraktı ve kalemi fırlatıp sert ses tonuyla konuştu.
"Sizin birlikte ne işiniz var? Dahyun sana Got7 ile görüşmen yasak demedim mi?"
"A-ama ben.."
"Seni beni yok! Hemen şirkete dön! Senin cezanı konuşacağız. Ah pardon şimdiden buldum. Fazla kilo almışsın sanki. Birkaç gün aç kalsan anca sığarsın kıyafetlerine."
"Ne saçmalıyorsun sen! Benim abim öldü. Mark öldü. Onun her şeyi, sevdiği Jackson oldu. Herkesi güldürken içi kan ağlıyordu onların. Gözleri buluşurken acı çekiyordu ikisi de. Öyle imkansız bakıyorlardı ki birbirlerine, daha konuşmadan sonlarını anlaşmış gibiydiler. İkisi de böyle olacağını biliyordu. Yine de onlar hemen pes etmek yerine birkaç gülücük dahahediye ettiler kuşlarına. Birkaç şarkı sözü daha söylediler, birkaç fotoğraf ve poster daha verdiler. Son birkaç imza, son birkaç albüm ve son birkaç saatleri vardı. Son konserlerinden itibaren sadece saatleri kalmıştı. Onlar bunu biliyorlardı. Tüm kuşlarına bakıp onları tek bir saniye dahi olsa mutlu etmek istediler. Onların IGot7 olarak kalması için, canlarını verdiler. Onlar öldürmemek için öldüler. Tabi sen nereden bileceksin? Jackson sana her gülümsediğinde içindeki paramparça kalbi, Mark'ın sana nefret dolu bakışlarındaki yalvarışları tek kelime bile etmemişken ben biliyordum. Sen bir aptalsın. Beni gerekirse açlıktan öldür bundan sonra. Ben zaten ölsem daha mutlu olacağım. Çünkü onlar fanlarına layık olmayı başardılar. Ben ise hala saf saf hareketler yapıp mutlu etmeye çalışıyorum. Onlar ise ölüm mektuplarında bile gülümsettiler. Ben de.. ben de onlar gibi olmak istiyorum. Ben de ölsem bile gülümsetmek istiyorum."
Finish..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Lie* (MarkSon)
Fanfiction"O benim arkadaşım Jackson! Şirket bu açıklamayı yaptı diye beni yargılayamazsın." "Mark daha fazla dayanamıyorum. Şirket istedi diye sevgili gibi davranıyorsunuz, şirket istedi diye aynı arabaya biniyor, aynı programlarda konuşuyorsunuz. Birbiriniz...