"Mark hyung iyi misin?"
"Jackson.."
"Ne oldu ona?"
"Gitti. Oyuncaksız gitti. Ama onsuz uyuyamaz. Uykusuz kalmamalı. Yorulmamalı."
"Mark biraz abartmıyor musun? Koca adam kalır tek başına ne olacak."
Gözlerimi sertçe Jaebum'a diktim. Hiçbir halt bilmeden gevşek gevşek konuşuyordu. Ayağa kalkıp cılız bedenime karşıt olarak hızlıca ileri ittim.
"Jaebum kapa çeneni. Bir şey bildiğin yok senin. Burada konuşabilecek bir kişi varsa o da Youngjae. Geri kalanlar bir şey söyleyecekse bile sussunlar."
Yugyeom yanıma yaklaştı. O da mı biliyordu?
"Hyung neler olduğunu ben de az çok biliyorum. Jackson hyung.."
"Tamam sus. Şimdi sizden rica ediyorum, beni Yugyeom ve Youngjae ile yalnız bırakın. Kapıyı dinlemeye kalkanın kafasını kopartırım."
...
"Mark şimdi sen söylediklerinden pişman mısın? Değil misin?"
"Bilmiyorum ki. Eğer söylemeseydim zarar görecektik. Söyledim ama yine zarar gördük. Gideceğini tahmin etmemiştim. Aklımın ucundan bile geçmemişti. En fazla kavga ederiz, sonra tekrar gece uyuyamaz yine onunla uyurum sanıyordum."
"Cidden böyle mi düşündün?"
"Sanırım düşünmekten ziyade, böyle istedim."
"Jackson hyunga biraz zaman ver. Birkaç gün düşünmesi gerek. Biliyorsun içine kapanık biri değildir. Eminim bize anlatmak ister."
"Umarım Gyeom. Umarım ister."
Jackson'un anlatımından
Eve geldiğim zaman fazla tuhaf hissetmiştim. Yugyeom'un Jinyoung ile dalga geçişleri, Coco'nun havlamaları, Youngjae'nin vokal alıştırmaları, Jaebum'un bestelediği güzel melodiler, Bambam'ın dablari ve en önemlisi Mark'ın suskunluğu olmayan bir ev. Wow. Bu kadar şey hissedeceğimi düşünmemiştim. Şuan yapabileceğim tek bir şey var. Alışmak. Bazı şeylere alıştığım gibi kolay olur umarım.
Bazı şeylere değil de.. Mark'a alıştığım gibi.
Çantamı yatak odasına bırakıp mutfağa gittim.
"Ee Jinyo- oh... Siz yoktunuz değil mi?" (Siz yoktunuz ki?)
Mutfağı boşverip odama geri gittim ve yatağa uzandım. Telefonum çalınca kulağıma koyup neşeli olmaya çalışarak cevap verdim.
"Jackie gittin mi evine?"
"Evet Yugi. Sonunda senden kurtuldum desene."
"Ayıp ediyorsun hyung hiç olur mu öyle."
"Az önce Jackie'ydim şimdi hyung mu oldum maknae."
"Eh olur öyle şeyler. Ev nasıl?"
"İyi. Yani normal bir ev. Tabi buzdolabı boş ama birazdan yemek yiyeceğim gelmek ister misin?"
"Ben aç değilim ama Jinyoung hyung et istiyor."
"Söyle ona ben ısmarlıyorum."
Galiba yalnız kalmasam iyi olacak. Yavaş yavaş alışmak daha iyi zaten. Aynen. Böyle daha iyi.
...
"Jackson bir şey sormak istiyorum."
"Evet?"
"Neden taşındın?"
"Çünkü.. çünkü ben de biraz denemek istedim. İleride de hep aynı evde yaşayamayacağız ve bu ayrılığın bir anda olmaması- ne saçmaladım ben.. Mark ile kavga ettik. Bu yüzden."
"Oh. Demek bu yüzden tüm odayı yaktı."
"Ne yaptı ne yaptı?"
"Odayı yaktı. Yani yarısını. Az kalsın tamamı yanıyordu. En azından sadece oyuncaklar zarar gördü. Bir de.."
"Bir de ne? Mark iyi mi?!"
"İyi iyi de. Fiziksel olarak iyi. Cidden daha gideli birkaç saat oldu ama bu dilim bile ona zarar verdi Jack. Yol yakınken vazgeç."
"Hyung ben ona kızmadım. Klişe ama çok kırıldım. Ve bu kırgınlık, hala beni aramayan birine karşı pek düzelecek gibi değil."
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Final o kadar uzun olmuştu ki 3 parta ayırdım. 2-3 bölüm sonra onları da atacağım :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Lie* (MarkSon)
Fanfiction"O benim arkadaşım Jackson! Şirket bu açıklamayı yaptı diye beni yargılayamazsın." "Mark daha fazla dayanamıyorum. Şirket istedi diye sevgili gibi davranıyorsunuz, şirket istedi diye aynı arabaya biniyor, aynı programlarda konuşuyorsunuz. Birbiriniz...