6. Bölüm

386 41 34
                                    

"Mark anlatacak mısın artık?"

Omuz silktim ve dizlerime biraz daha sıkı sardım kollarımı. Şirkette en işe yarar ver burasıydı. Çatı katı.

"Hazır hissetmem lazım Dahyun. Ama anlatacağım lütfen gitme. 1 yıld boyunca kimseye anlatmadım. Nasıl yapacağımı bilmiyorum."

"Galiba partnerimi doğru seçmişim. Bayağı güçlü bir psikolojin olmalı."

"Tek cümle. Jackson'u seviyorum. Hatta ona ölüyorum bile denebilir."

"Cidden mi?"

"Bak gitmek isteyebilirsin. Bunu herkese söyleyebilirsin ama cidden.. Şuan kafama takacağım son şey bu olur emin ol."

"H-hayır saçmalama tabi ki söylemeyeceğim. Sadece biraz şaşırdım. Bu arada sevgili ayağına iyi kanka olduk biz ha."

Kolunu omzuma atınca gülümsedim hafifçe. Galiba üyeler yerine Dahyun'a anlatmam daha iyi olmuştu. Üyeler zaten birbirini shipliyordu, bir de benimle uğraşırlarsa sinirlenebilirdim.

"Jackson bugün lavaboda ağlıyordu. Anladığım kadarıyla birinden hoşlanıyor. Ne güzel!"

"Sana pek güzel tavsiye veremem. Verdiğim tavsiyeler de aptalca olur büyük ihtimal. Ama senin yanında olabilirim. Seni dinleyebilir, anlayabilirim. Seni güldürmeye çalışır, belki de başarılı olurum. Ama şunu söylemeliyim ki, Jackson'un kimi sevdiğini bilseydin burada kendini paralamazdın. Onunla da biraz konuştuk. Yani bir şeyler biliyorum. Kendini üzme ve bizim sevgili olayımız bitene kadar bir şey yapma."

"Jackson.. Kimi seviyor?"

"Hiiç boşuna o tavşan tipini kullanmaya kalkma Mark Tuan. Söylemeyeceğime söz verdim. Ama cidden. Üzülmene değmeyecek."

Ayağa kalkıp gitmek için merdivene yönelince onu durdurdum. Kollarımı beline sarınca güldü ve sırtımı ovaladı.

"Soğuk oldu burası Mark. Artık gitsek iyi olur. Sen de gidiyorsun. Hasta olacaksın bir de kameralara sevgilime çorba yapma videosu şaapcam."

"Dahyun sen çok iyi bir arkadaşsın."

"Ayıptır söylemesi mükemmelim."

...

Yurda gidince direkt odama girdim ve Jackson'un yatağına baktım. Yatak dağınık ve boştu. Mutfağa ve salona baktığımda orası da boştu. Jaebum ve Youngjae'nin odasının kapısını tıklattım. Jaebum uykulu gözlerle kapıyı açtı.

"Ne oldu Mark?"

"Jackson odasında yok."

"Youngjae ile birlikte. Geç yat gelir onlar."

"Neredeler?"

"Bara gittiler. Ben de şaşırdım ama Jackson biraz kötü gibiydi. Youngjae ile konuşacak galiba."

Hızlıca evden tekrar çıktığımda maske bile takmamıştım. Jaebum arkamdan seslenirken umursamadan sürekli gittikleri bara adımladım. İçeri girdiğimde suratıma çarpan koku tabakası midemi bulandırmıştı.

Jackson ve Youngjae'yi bir masada görünce oraya doğru gittim. İkisi de bayağı içmişti. Bir de Youngjae aklı başında derler.

"Aaa Markie gelmiş. Hadi sen de iç bir şeyler."

"Hayır Jack eve gidiyoruz."

Telefonumdan Jaebum'u aradım. Açması tek saniye bile sürmeden hemen bağırmaya başlamıştı.

"Jaebum bi araba bul gel ikisi fena sarhoş."

Telefonu suratına kapattım. Her neyse. Jackson'un kollarından tutup kaldırdım, kaldıramadım.

"Mark ben oraya dönmek istemiyorum. Bak burada kimsenin umurunda değilsin. Yurtta olduğu gibi kimsenin umurunda değilim."

"Umurumdasın Jackson. Böyle salak salak konuşma. Umurumda olmasan gelir miydim?"

"Ama benim seni umursadığım kadar beni umursayamazsın. Çünkü ben çok umursuluyum."

"Anlıyorum Jackson."

"Anlayamazsın. Ne kadar denersen dene, anlayamazsın."

Youngjae kenarda sızarken Jackson dolu gözlerle bana bakıyordu. Önüne gelen nemli saçlarını geriye attığım sırada Jaebum yanımıza gelmişti. Youngjae'yi kaldırdığında ben de Jackson'un kalkmasına yardımcı oldum. İkisini de arabaya bindirdik. Jackson ve ben arkada, Jaebum şoför koltuğunda ve Youngjae de onun yanındaydı.

Jackson'un kafası omzuma doğru düştü. Kollarımı sırtına doğru atıp hafifçe sarıldım. Bu kadar içmesi, ve ben siz içmesi birazcık sinir bozucuydu. Her şeyi birlikte yaparken artık hiçbir şeyi yapamaz olmuştuk. Bu fazla kötüydü.

"Ben Mark'ı özledim."

"Ben de Jack. Ben de Mark'ı özledim."

*Lie* (MarkSon) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin