K.

6.4K 437 149
                                        

Küçükken güzel günleri görmek hoşuma giderdi. Tabii ki, güzel günler o zamanlar da lunaparka gitmek, dışarıda seksek oynamak gibi bir şeydi.

Şuan ise çok farklıydı.

Ben birinin hayalini kurarken, mutlu oluyordum. Hayatımda olduğunu düşününce, güzel günlerimin olacağını biliyordum.

Alper'in, güzel günüm olması.

Düşününce daha sırıtmıştım. Zaten sırıtıyordum ama daha fazlasını düşününce deliler gibi kahkaha atasım geliyordu.

Bu çocuk bana ne yapıyordu?

Annem içeriye sessizce girerken hızlıca gözlerimi kapattım. Gözlerinin üzerimde olduğunu biliyordum çünkü üzerimde ki pikeyi düzeltmişti. Daha sonrasında dışarı çıkmıştı.

Ve ben hâlâ...

Sırıtmamı engelleyemiyordum.

Bana sarılmıştı. Elleri belime, ellerim omzuna sarılmıştı. İnanabiliyor musunuz? Ona sarılmıştım, kokusunu içime derin derin çekmiştim.

Beni sarıp, sarmalamıştı.

Kalbimi değildi belki ama olsun. Bu da yeter benim için.

Gözlerim kendiliğinden dolarken, sessizce yutkundum. Telefonumu elime aldım ve ona mesaj attım.

Melike: Burcu bizi yanlış anladı. Neden sarıldığımızı anlatabilirsin. Çünkü yalan söyleyip ayrılmanızı istemem.

İsterim.

Biz sarılırken, arkamızdan Burcu'nun geldiğini görmüştüm. Geri çekildiğimizde ise her şey için biraz geçti. Burcu'nun soğuk bakışları, Alper'i bulmuştu bile.

Birkaç dakika sonra Alper'den mesaj geldi.

Alper: Soracaktım, anlatabilir miyim diye de,

Alper: Teşekkürler.

Melike: Teşekkürler.

Melike: Her şey için.

Melike: Ve evet teşekkürler, (Gönderilemedi)

Melike: Varlığın, hayatım olduğu için. (Gönderilemedi)

***

"Parti! Parti! Anasını! Lan ne giyeceğim ben?"

Eylül kendi kendine söylenirken ben ise umursamayıp siyah ojemi sürmeye devam ettim. Bunu anladı ve sinirle yastık fırlattı. Son anda parmaklarımı teğet geçen yastıkla beraber kaşlarımı çattım.

"O yastık tırnağıma değseydi masum bir şekilde geri iade ederdim sana."

Sözlerimle güldü ve sustu tekrardan. Onun bu endişeli hali sinirime giderken sakince söylendim.

"Buluruz benim dolabımdan. Biraz sakin olur musun?"

Gözleri büyüttü ve bacaklarını ağzına getirecek kadar yukarı çıkardı.

"Lanet olsun! En son bir hafta önce ağda yaptım."

Gereksiz endişelerden nefret ediyordum. Panik gibi saçmalıklar beni geriyordu. Sinirle ayağa kalktım. Gerçekten sinirleniyordum sürekli ama bunu durduramıyordum. Derin bir nefes verdim ve dolabımı açarak ellerimle dolabı gösterdim ve gülümsedim.

"Al seç. Ve endişeli halini kes. Sinirleniyorum."

***

Melike: Buraak

Melike: Kankam

Melike: Bebişiiiim

Burak: Sadede gel?

Melike: Parti var. Nolur eşim ol. Lütfeen. Partileri sevmediğini biliyorum ama bu benim için önemli.

Burak: Ciddi misin?

Melike: Ya lütfeeeeennnnnn

Burak: Tamam tamam. Sıkılıyorum evde zaten.

Burak: Kaçta geleyim yanına?

Melike: Akşam yedi gibi.

Melike: Ama bir sorun var kanka,

Melike: Benim erkek arkadaşım olacaksın.

Burak: Zaten kankanım ben senin?

Melike: Mal öyle değil. Sen benim sevgilim gibi olacaksın.

Burak: Ciddi misin?

Melike: Söylenme de gel lütfen.

Melike: Yoksa küserim.

Burak: Küs zaten sürekli sorun çıkarıyorsun.

Melike: Öyle mi?

Melike: Tamam.

Burak: Tamam lan tamam şaka yaptım dkdmemddd

Melike: Geleceksen gel. Bekliyorum. :*

Burak: Tamam dedik ya.

***

"Hey! Erkek arkadaşının adı neydi?"

İstemediğim soru Alper'in sevgilisinden gelirken yerimde doğruldum ve kafamı Burak'ın omzundan çektim.

"Burak."

Konuşmam gereken yerde, Burak konuşunca gülümsedim çünkü tavrı soğuktu. Nasıl da benim kankamdı diye düşünmedim değil.

"Omzuma geri yat."

Alper'in karşısında rahat olmaya çalışıyordum ama ne kadar rahatsam işte. Burak'ın sesini duyduğumda kafamı tekrardan omzuna yasladım.

Alper'e baktığımda, ters ters Burak'a baktığını gördüm. Yutkunmamı sağlarken, söylediği sözle tekrardan bozguna uğradım.

"Emir vererek konuşma."

Burak da Alper gibi olabildiğince ters bir şekilde baktı.

"O benim sevgilim? Pardon da kardeşim, sen kimsin?"

Burak her zaman kafa tutmayı severdi. Lise de de sürekli tartışıp dururdu. Ama bunun olmasını istemiyordum. Çünkü Alper'le kavga etmesi isteyeceğim son şeydi.

"Lan sen hayırdır, velet?"

Hafifçe boğazımı temizledim ve ayağa kalktım. Burak'a elimi uzattım ve konuşmaya başladım.

"Gel biraz dışarı çıkalım."

Burak sinirle homurlandı ve ayağa kalktı. Gözlerim Alper'e takılı kalırken gözleri tuttuğumuz ellerdeydi. Yutkundum ve Burak'ı çekiştirerek, çıkışa doğru yürüttüm.

"Burak, kankacığım."

Burak kaşlarını çattı ve elimi bıraktı. Bu tavrı hoşuma gitmezken ne olduğunu anlamaya çalıştım. Gözlerimi kıstım ve bir iki adım attım.

"Kardeşim ayağı diye çocuğun ayağı kayacak. Dikkat et, kanka."

Burak'a kaşlarımı çattım. "Ne alaka şimdi? Hem sen neden kızıyorsun bana?"

Burak seslice nefesini verdi. "Gitmem lazım. Sonra görüşürüz."

Hafifçe yanağımı sıktı ve olduğumuz yönün tersine doğru yürümeye başladı. Arkasından yüksek sesle seslendim.

"Her şey için sağol kankam benim."

Burak elini kaldırdı ve el salladı. Gülümsedim ve arkamı döndüm. Döner dönmez, Alper'in gözleriyle karşılaşırken, irkildim. Geri çekildim. Şaşkınca ona bakarken gözlerini gözlerime dikti.

"Yalan söylemek, hiç yakışmıyor sana küçük hanım."

***

İyi geceler.

SİYAH (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin