0016

3.2K 308 95
                                    

Multimedya: NF- Lie

"Seda, baksana ayaklarım yerinde mi?" dedim elimdeki tepsiyi mutfak tezgahına koyarak. O kadar yorgundum ki gözümü açıp kapatmaya bile mecalim yoktu sanki.

"Yerindeler korkma." dedi kolunu omzuma atarken.

"Ya ben kendimi zor taşıyorum bir de sen yüklenme üzerime, çek şu kolunu." dedim omzumdaki kolunu iterken.

Okuldan çıkıp direkt kafeye gelmiştim. Sanki ülkede bir tane bile garson kalmamıştı. Görüşmeye gelen çoğu kişi ya kafenin yoğunluğundan korkup kaçmıştı ya da babam hiçkimseyi beğenmemişti. Böyle olunca da iş başa düşüyordu tabii.  Mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldim. 2. kata çıktığımda buranın alt kattan daha sakin olduğunu gördüm. Etrafa göz gezdirdiğimde bir arkadaş grubunun oturduğu masa dikkatimi çekti. Masalarının boş olduğunu fark edince cebimdeki not defterini ve kalemimi alıp mesaya doğru yürümeye başladım.

"Evet, hoşgeldiniz!" dedim, ayakta zor durmama rağmen enerjik olmaya çalışan sesimle. "Geç bir hoşgeldin pek hoş olmadı ama bu yorgunlukta ancak bu kadar oluyor."

Başımı kaldırıp masadakilere göz attığımda herkesin bana baktığını gördüm. Tam dağınık saçlarım ve yüzüme on kat büyük olan gözlüğüm yüzünden utanacakken oturanlardan birinin çok yakın bir arkadaşım olduğunu fark ettim.

"Lan!" refleksle ağzımdan çıkan bu kelime için kendime sonra kızmaya karar verip saçımı düzelterek arkadaşımın yanına gittim. Elimdeki kalemin ucuyla kafasını dürterken,

"Gelmeden önce haber verseydin ya, geri zekalı." dedim.

Çağan, çocukluk arkadaşımdı. Yıllardır aynı apartmanda oturduğumuz için beraber büyümüştük. Sadece şu sıralar okul yüzünden pek görüşemesek de hâlâ en yakın arkadaşım konumunu gururla koruyordu.

"Kırmızı halı mı serecektin?" dedi büyük bir ciddiyetle.

"Halı yıkamadan bir türlü çıkmadı ya," dedim onun üzüntülü bir şekilde. "Yoksa biliyorsun, mutlaka yapardım."

Yalan, o halıyı yıkatmaz, çamuruyla birlikte kafasında parçalardım.

"Size dediğim arkadaşım." diyerek beni gösterdi Çağan. Masadaki herkes bana bakıyordu zaten ama bir anda herkesin ilgi odağı olduğumu fark edince utanmıştım.

"Selam çocuklar," dedim ve el salladım. "Bu haydut tiplinin arkadaşı olduğunuz için size bedava bir şeyler yok."

Dediğim şeye şaşırdıkları suratlarından anlaşılıyordu. Hepsine teker teker baktığımda birinin bakışları dikkatimi çekmişti. Sarışın, mavi gözlü bir çocuk kızıl saçlı kıza bakıyordu ve aşk hakkında hiçbir şey bilmeyen ben bile kıza aşkla baktığını anlamıştım. Birbirine aşık insanlar görünce çok mutlu oluyordum. Çocuktan gözlerimi çektiğimde kızıl saçlı kızın bana baktığını ve hafiften sinirli olduğunu fark ettim. Sanırım sevgiliydiler ve ben yapmamam gereken bir şey yapıp sevgilisi olan birine bakmıştım.

Bu gün kaç defa utanmam gerekiyordu acaba?

Çağan bana seslendiğinde ona döndüm."Sana bir şey söyleyecektim aslında." dedi tuhaf bir sesle. Ne zaman onu bir şeyler rahatsız etse bu şekilde konuşurdu

"Söylesene olum, niye kıvranıyorsun."

"Bizim sol çaprazımızda bir çocuk oturuyor, tek. Baksana bi' ona."

Kafamı kaldırıp belli etmeden çocuğua baktığımda bizi izlediğini gördüm. Benim ona baktığımı fark edince kafasını çevirmişti. Kafede düştüğümde beni kaldıran çocuğun o olduğunu hatırladığımda kafamın üzerinde bir şimşek çaktığını hissettim.

"Ee, baktım ne oldu?" dedim onu daha önce gördüğümü anlamamasını umarak.

"Şu sırlar sürekli bizim apartmanın çevresinde görüyorum. Buraya da gelmiş, işkillenmeye başladım."

"Bilmem, fark etmedim ben." Yalan söylememiştim. Gerçekten hiç fark etmemiştim onu.

"Acaba buralarda bir yere mi taşındı?" Çağan hâlâ çocuğa bakarken ben saçlarımı geriye attım ve kolumu omzuna koydum. "Aman, bize ne? Hem ne güzel işte kafeye geliyor. Para kazanıyorum ben de."

"Umarım bir gün kafenin sizin olduğunu anlayabilirsin." Kahkaha attım ve kafasına vurdum. "Ben ameleyim burada."

Kızıl saçlı kız bir anda sandalyeden kalkıp gidince benden rahatsız olduğunu anlamıştım. Çağan ve arkadaşlarının siparişini alıp bende kızın peşinden gittim. Masaya doğru yürürken onu yakalayıp önüne geçtim.

"Beni yanlış anladın," dedim hızlıca. "Ona bakmadım, sana bakışları dikkatimi çekti." 

Giddikçe battığımı hissederek utançla yüzümü kapatıp, "Eşek arıları dilime yuva yapsın, tamam mı? Şu an sıvıyorum," dedim. Derin bir nefes alıp sıvadığım yerden devam ettim. "Ay aman sadece yakışıyorsunuz. Olmuşsunuz yani, dalınızdan koparılmazsanız çürürsünüz, öyle bir olgunluk!"

Kızın hâlâ suratıma boş boş baktığını görünce, "Abi yok, ben anlatamıyorum." dedim.

"Gözüm onda değil, sana bakan hâlindeydi. Basbayağı abayı yakmış, bu devirdi höyle bakan görünce insan şaşırıyor haliyle," diyerek koşarak ayrıldım oradan. Gerçekten, kendimi açıklamak zorunda hissetmeseydim eğer böyle saçmalamazdım.

Alt kata inip mutfağa Cağan ve arkadaşlarının siparişlerini verdim ve hava almak için kapıya doğru adımlamaya başladım. Kasanın yanından geçerken birinin beklediğini ama kasada kimse olmadığını gördüm ve oraya gittim.

"Buraya niye kimse bakmıyor? Her şeyi de benden beklemeyin canım!"

Kasanın arkasına geçip müşteriye baktığımda Çağan'ın söylediği çocukla karşılaştım. Hani o çikolata gözlü çocukla...

"Kusura bakmayın, beklettik biraz." dediğimde elinde tuttuğu adisyonu bana uzattı ve,"Önemli değil." diyerek gülümsedi.

"30 lira. Nakit mi ödeyeceksiniz kartla mı?" dediğimde cüzdanını çıkartıyordu.

"Nakit." dedi ve önüme 50 lira koydu. Parayı alıp çekmeceye atarken para üstünü yanlış vermemek için dua ediyordum. İki tane onluk verdim. Parayı alıp cüzdanına yerleştirirken küçük bir fotoğraf ilişti gözüme. Bir kız vardı ama yüzü gözükmüyordu. Muhtemelen sevgilisiydi.

Cüzdanını arka cebine koyduktan sonra iyi günler dileyerek kafeden ayrıldı.

Günümün iyi olduğu tartışılırdı.

Bölümdeki tüm karakerler pariltiligokyuzu 'nün Kaptan kitabındaki karakterler. Benim hayranı olduğum bu tatlış kitaba göz atmayı unutmayın! Kaptanda da Elfida'nın olduğu bölüm var onu da okursanız çoook mutlu olurum ♡

görüşmek üzere, sizi seviyorum!

Elfida | t e x t i n gHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin